Talut
Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen bir Benî İsrail kralıdır ki Kitab-ı Mukaddes’de Saul olarak geçmektedir. Kur’ân’ın verdiği bilgiye göre, İsrâiloğulları, Hz.Mûsa’dan sonra, bir kral isterler. Kendilerine kral olarak Tâlut gönderilir. Fakat halk Tâlût’u hükümdarlığa layık görmez. Bunun üzerine peygamberleri (Kitab-ı Mukaddes’de bu peygamberin adı Samuel diye geçmektedir.) onlara şöyle der: “Şüphesiz Allah onu size üstün olarak beğenip seçmiş, ona bilgi ve vücud itibariyle bir üstünlük vermiştir. Allah mülkünü kime dilerse ona verir… Onun hükümdarlığının açık alâmeti size o tabutun gelmesi olacaktır ki içinde Rabbinizden bir sekinet ve Mûsâ hanedanıyla Harun ailesinin metrukatından bir bakıyye vardır. Melekler onu yüklenip getireceklerdir.. (Bakara 247/248) Kur’ân’da ayrıca şu bilgi de verilmektedir: Tâlût bir ırmağın kıyısında halkını imtihana tâbi tutar. Irmağın suyundan içen ondan değildir. İçenler kalır, diğerleri Calut’a karşı savaşırlar, Davud da Calut’u öldürür (Bakara 249-251), Kitab-ı Mukaddes’de, Tâlut ile ilgili bilgiler I. Samuel kitabında zikredilmektedir.
Bakara suresi 249-251. ayetler mealen:
Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: «Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır).» Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. «Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok.» dediler. Allah’a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: «Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir.»
Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: «Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!»
Derken, Allah’ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut’u öldürdü ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden de öğretti. Eğer Allah’ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir.