Tanbur (ar.i.ç.tanâbir)
Türk musikîsi sazlarından biridir. Kelimenin Sümerce “pandur, pantur” musikîlerinde revaç kazanmıştır. Halife I. Yezid (681-683)’in tanbürî olduğu rivâyet edilir. Tanbur, bilhassa Türkler tarafından geliştirilerek bugünkü şekline getirilmiştir. Arablar, kendi tanbûrlarından daha büyük olan Türk tanbûruna “tunbûru’l-kebir-i Türkî (büyük Türk tanbûru), “tunbûru’t-Türkî (Türk tanburu)” demişlerdir. Son zamanlarda yalnız Türk musikîsinde kullanılmaktadır.
Tanbur, mızrapla yahut yayla çalınan telli bir sazdır. 30-35 santimetre çapında, yarım küre biçiminde ya da biraz sivrice bir gövdesi (tekne), 100 santimetre kadar boyu olan bir sapı vardır. Teknesinin üstü, kapak denilen ince bir tahtayla kapatılmıştır. Teller bir eşik üzerinden bu tahtaya basarlar. Sap üzerine, yegâh’tan tıznevâ’ya kadar olan iki sekizli içindeki sesler için perdeler bağlanır. Tanburun dört çift teli vardır. Her zaman kullanılan tel, çalış durumunda en alta gelen çifttir. Diğer çiftler daha pes perdeleri çıkarmak ve tanburun titreşimini arttırmak için kullanılır. Birinci çift tel çelikten yapılmış olup yegâh sesine düzenlenir. İkinci çift tel kabarast veya kaba-dügâh’a düzenlenir, pirinçten yapılmıştır. Üçüncü çift tel çelikten yapılmış olup; yegâh’a düzenlenir. Dördüncü çift tel ise pirinçtir ve kabayegâh’a düzenlenir. Tanbur çalınırken, gövdesi kucağa oturtulur, sapı yere paralel olarak sola doğru uzatılır sol elin parmaklarıyla perdelere basılır ve sağ elde tutulan mızrapla tellere vurulur. Tanbur çalmakta iki yapmış kişiler arasında Sultan III.Selim Hân’ı, Zeki Mehmed Ağa’yı, Şeyh Halim Efendi’yi, Osman Bey’i, Ali Efendi’yi ve Cemil Bey (Tel)’i sayabiliriz.