Te’vil (ar.i. ç. te’vilât)
Aslına ircâ etmek, döndürmek manâlarını ifade eden bu kelime ıstılah olarak, bir lafza ilk bakışta beliren manâsını değil de muhtemel bulunduğu diğer manâları vermek, yorumlamak veya muhtemel bulunan manâlardan birini tercih etmek, demektir.
Te’vil Kur’ân-ı Kerim ve hadislerin açıklanmasında kullanılan bir kelime ise de kesin bir ilmî ıstılah mahiyeti almamıştır. Çoğunlukla “meşru bir sebeb veya delilden dolayı, âyeti zahirî manâsından alıp, taşıdığı diğer manâlardan, önündeki ve sonundaki âyete mutabık, Kitab ve Sünnet’e muvafık olanından kullanmaktır” şeklinde ifade olunur. Hadislere de aynen bu manâda tatbik edilir.
Bir zaman tefsir kelimesi, bugünkü manâsına müteradif olarak Kur’ân-ı Kerîm’in izahı manâsında kullanıldı. Bu görüşe karşı çıkan âlimler de vardır. 10. asırda ise te’vilin,Kur’ân’ın batını, tefsirin ise açıklamasına ait birer ilmî terim halini aldığı görüldü. Bu şekil bir manâlandırma “Kur’ân-ı Kerîm’in zahiri ile, sıradan insanlara, işaretleriyle âlimlere, ince, hoş ve latif manâlarıyla velilere, hakikatleriyle peygamberlere düstur olduğu”, buna göre, onun tefsir yoluyla değil, te’vil yolu ile anlaşılabilmesinin mümkün olacağı kanaati doğdu.
Bazı âyet ve hadislerin te’villerine istinaden tarikatler kuruldu. Ayet ve hadislerin zahirî manâlarına ters düşmeyecek şekilde yapılan te’villere göre tarikatlarda yapılan ayin ve merasimleri ehl-i sünnet müsamaha ile karşıladı, Ancak her te’vil hakikate uygun olmaz. Te’vilin sahih olanına “te’vilü’l-münkad (doğru ve makbul te’vil) batıl ve fasid olanına te’vilü’l-müstakrah (nâhoş ve müstakrah te’vil) denir.
Kur’ân-ı Kerîm’de bulunan müteşâbihlerin te’vili konusunda İslâm âlimleri iki yol seçmiş bulunmaktadırlar:
1- Selefin yolu: Selefe göre müteşâbihlerin te’vili ancak Allah tarafından bilinir. Bunların te’viline sapmak sapıklıktır. Bunları aynen ve fakat teşbih, temsîl, tekyîf, te’vil yapmaksızın almak, tasdik etmek, manâsını Allah’a havale etmek gerekir.
2- Halefin yolu: Özellikle Kelamcıların seçtiği yoldur ki, Ehl-i Sünnet keiamcıianna göre müteşabihlerin manâsı Allah’ın zatı ve sıfatlarına, şanına layık bir şekilde sahih bir te’vil ile te’vil edilebilir. Sahih te’vil, Arab dili kaidelerine ve kullanım şekillerine uyulmak ve Aiiah’ın muradının bu oiduğu yolunda kesin hüküm vermemek suretiyle yapılan te’vildir. Zahirî manâların kabulü halinde büyük mahzurlar ortaya çıkacaksa te’vil yoluna gidilir ve te’vilin kaidelerine uyulur.
Bir de hiçbir kaide ve kayıt tanımadan yapılan te’vil vardır ki buna bâtını te’vil denir ve özellikle Gulât çevrelerinde, İsmâlliyyede bu çeşit te’viller görülmektedir. İslâm âlimleri bâtıni te’villeri reddetmişlerdir.