Tezkiye (ar. i.)
Arabça’da “Temiz” olma anlamındaki “Zekâ” kelimesinden türetilmiş bir masdar olup, temizleme, arıtma nefsi kötülüklerden arındırma, bir kimseyi temize çıkarma, malın zekâtını verme gibi manâlarda kullanılan bir tâbirdir.
Hukuk. Bir hâdise hakkında şâ-hitlik eden kimsenin, bu şehâdete her bakımdan ehil olduğunun başkalarından sorularak tesbit edilmesine “Tezkiye-i şâhid” (çoğulu:Tezkiye-i şuhûd) denir. Bu soruşturma, hâkim tarafından açıktan yapılırsa “aleni tezkiye”, gizli yürütülmüşse “sırren tezkiye” adını alır. Bir şâhidin şehâdete ehil olduğu bildiren kişiye “Müzekki” tezkiye olunan şâhide de “Müzekkâ” denir.
Ahlâk. İnsanın, kendi nefsini kötü duygu ve ihtiraslardan, ahlâkı kusurlardan arındırmasına “Tezkiye-i nefs” denir. Tasavvuf ahlâkında “Mücâhede” ve “Riyâzet” ile sürdürülen “Nefs tezkiyesi, “Mâsivâ”dan yani Allah’tan başka varlıklara sevgi ve ilgi göstermekten kurtulmak ve böylece mânevî kurtuluşa ermek için başta gelen şarttır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de “Nefsini tezkiye eden kurtuluşa ermiştir.” buyurulur. (K. 91/9)