Türkü
Türk Halk Edebiyatı nazım şekilerinden biri. Hece vezniyle yazılan türküler genellikle yedi ve daha ziyade on bir heceli mısrâlardan meydana gelir, kıtalar şeklinde olur ve kendilerine mahsus bir beste ile okunur. Tarihî bilgilere göre, eskiden Anadolu’da türkülerin varsağı, kaya başı, Çukurova, bozlak, kerem, kesik kerem Karacaoğlan gibi şekilleri bulunmakta idi. Bütün bunların arasındaki fark ise, güfte, yani sözlerinde değil, daha çok beste ve okunuş tarzlarında ortaya çıkmaktadır. Çeşitli konularda yazılabilen türkülerin, ayrı bir yazış kaidesi yoktur. Türküler, genellikle dörder mısralı bentlerden meydana geür; bazıları koşma şeklinde, bazıları da her bendin sonunda aynı mısrânın tekrarı şeklinde tertip edilir.
Anadolu’da halkın hafızasında yer eden belli başlı türküleri işledikleri konularına göre: a) Tasviri türküler, b) Destani türküler olmak üzere başlıca iki gruba ayırabiliriz. İlk gruba giren türkülerde, okuyucunun zihninde birkaç kelime ile son derece canlı bir tablo çizildiği görülür. “Kır atı bağladım Zincirli Han’a…” mısrâsıyla başlayan türkü bunun en tipik örneğidir. İkinci grup türkülerde ise, genellikle bazı halk kahramanları güftenin çekirdeğini teşkil etmektedir. Meşhur Debreli Hasan, Dadaloğlu, Sinanoğlu, İzmirli Ger Âli ve Sarı Zeybek türküleri bu gruba giren başlıca örneklerdir. Ayrıca 93 Harbi felâketi sırasında yakılan “Eğil Dağlar Eğil Üstünden Aşam..” türküsü, binlerce Türk gencinin şehid olduğu Çanakkale muharebeleri sırasında çıkan Çanakkale türküsü, Yemen türküsü, Tuna boyu ve Rumeli türküleri, Erzincan depremi sırasında yakılan türkü, Sakarya türküsü, İzmir türküsü vb. türküler de yine bu ikinci gruba dahil edilebilir.