Vakıf (ar. i. ç. evkâf)
Maddi bir karşılık beklemeden, başkalarına yardım etmek gibi ulvî müessesesi, asırlardan beri İslâm ülkelerinde büyük bir önem kazanmış, iktisadı ve sosyal hayat üzerinde derin tesirler yapmış, dinî-hukukî bir müessesedir. Özellikle yoksulların geçimine tahsis edilen vakıfların varlığı, İslâm medeniyetinde insana verilen değeri ortaya koyduğu gibi, toplumdaki dengesizlikleri de önlemeye yardımcı olabilmektedir. Dinî inanç ve düşüncelerin güçlü bulunduğu müesseseler olarak vakıflar, siyasi çalkantı ve idârî istikrarsızlıklar dışında kalıyorlardı. Bu yönü ile de toplum hayatımızda istikrar ve devamlılık sembolü olmuşlardır.
Kelime olarak durdurma, alıkoyma, ayırma ve bağlama gibi manâlara gelen “vakf”ın ıstılah olarak pek çok tarifleri yapılmıştır. Bunlardan birkaçı şöyledir:
1. Vakıf: “Menafii insanlara aid olur vechiyle bir aynı, Allah’ın mülkü hükmünde olmak üzere temlik ve temellükten haps ve men’ etmektir.”
2. Vakıf: “Bîr mülkün menfaatini halka tahsis edip aynını Allah Teala’nın mülkü hükmünde olarak temlik ve temellükten müebbeden men’ etmektir. Bu tarif, İmam Ebû Yusuf ve Muhammed’e göredir. İmam Azam Ebû Hanife’ye göre vakıf “Bir mülkün aynı, sahibinin mülkü hükmünde kalmak üzere menfaatinin bir cihete tasadduk edilmesidir.”
Bu tariflerden anlaşıldığına göre vakıflar, Allah rızasını kazanmak için zengin hayır sahihleri tarafından kurulan ve menfaati tamamiyie ihtiyaç içinde bulunanlara devamlı bir gelir sağlamak için kurulmaktadırlar.
Yardımlaşma hissi insanlık tarihi kadar eskidir” prensibinden hareketle, İslâm’dan önce de bazı yardımlaşma kuramlarının bulunduğunu kabul etmek gerekir. Fakat, yardımlaşmanın, hayır sahibinin ölümü ile sona ermeyip kıyamete kadar devam etme prensibini koyan İslâm’dır. Bu bakımdan vakfıların İslâm dünyasında büyük bir önem kazandığını burada belirtmek isteriz.
Kur’ân-ı Kerîm’de açık olarak vakıfla ilgiü bir terim olmamakla beraber pek çok âyetin, vakıfların kurulmasını teşvik ettiği kabul edilir. Nitekim bir iyilik, yardımlaşma, sadaka, ihsan ve hayırdan bahseden bir hayli âyet vardır. Bunlardan birkaçını mealen buraya almak istiyoruz: “Sevdiğiniz şeylerden sadaka vermedikçe Cennet’e giremezsiniz” (K.3/ 92). “Hayır işleyin ki kurtulabilesiniz” (K.22/77) Hadîs müsennafatında vakfılarla ilgili hadîslerin bulunması, bizzat Hz. Peygamberin kendisine ait maldan vakıf yapması, İslâm dünyasında bu konuda bir çeşit yarışmaya sebeb olmuştur. Ebu Hüreyre’den rivayet edilen “insanoğlu öldüğü zaman amel defteri kapanır. Ancak üç sınıfınki bundan müstesnadır. Bunlar sadaka-i câriye (devam eden sadaka), faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlattır. İslâm hukukçuları yukarıda belirtilen “sadaka-ı câriye”den kast edilen şeyin vakıf olduğu görüşündedirler. Bu sadaka devam ettikçe sevabının da devam edeceği kabul edlimiştir.
Vakıf hakkında başka sahih bir hadis de Hz, Ömer’den rivâyet edilmektedir. O, kendisine aid olan ve semg denilen hurmalık için Hz. Peygambere gelerek: “Ya Rasûlullah! Nazarımda çok güzel bir hurmalığa sahib bulunmaktayım. Bu malımı vakf etmek istiyorum” deyince Hz. Peygamber “Bu hurmalığın aslını, rakabesini vakf et. Artık o hibe edilemez, varis olunmaz. Yalnız onun mahsulü (layık olana) infak edilir” buyurdu.
Hz. Peygamber’in kendisine aid arazi ve hurmalıkları vakf etmesi, bütün müslümanlar için örnek bir hareket olmuştur. Bu yüzden, hemen bütün müslüman memleketlerde hayatın bütün safhalarını kaplayacak, halkın her türlü ihtiyacını karşılayacak ve az da olsa muhtaçları sıkıntılarından kurtaracak vakıflar yapılmıştı. Bütün bu hususların yerine getirilebilmesi için değişik karekterde vakıflar kurulmuştur. Bunları şöyle bir tasnife tâbi tutabiliriz:
- Dini hizmetin ifası için yapılan vakıflar: Camiler, mescidler, tekkeler, namazgahlar.
- Eğitim ve kültür faaliyetleri için yapılan vakıflar: Medrese, Kütüphane, Dâru’l-hadîs vs.
- Sivil ve askerî müesseseler için kurulan vakıflar: Evler, saraylar, tophaneler, silah sarayları vs.
- İktisadî saha ile ilgili vakıflar: Çarşılar, bedestenler, hanlar, dükkanlar gibi.
- Sosyal müesseseler için kurulan vakıflar: Hastaneler, darüşşifalar, Kervansaraylar gibi.
- Su tesisleri için yapılan vakıflar: Çeşmeler, sebiller, şadırvanlar, kemerler, bentler, su yolları gibi.
- Spor tesisleri için yapılan vakıflar: Ok meydanları, kemankeş tekkeleri gibi.
Bunlardan başka, müslümanların defnedilmesi için makbereler, zayıf hayvanların otlaması için mer’a ve çayırlar, Mekke ve Medine’nin fakir halkı ile hacılara su dağıtmak için yapılan vakıflar. Fakirlere bayram eibisesi almak için yapılan vakıflar» testi ve bardak gibi ev eşyasını kıran hizmetçilere yardım için yapılan vakıflar. Fakir kızlara çeyiz hazırlanması için yapılmış bulunan vakıflar. Çalışamaz durumdaki ihtiyar hammallara bakmak için yapılmış bulunan vakıflar. Kışın sıcak ülkelere gidemeyen sakat kuşlar için yapılan vakıflar vs. Görüldüğü gibi, hayatın bütün safhalarına el atmış bulunan bu hayırlı kuruluş, sadece insanlara değil, hayvanlara bile yardım elini uzatmaktan geri kalmıyordu.
Bir vakfın teşekkül edebilmesi için hem vakfedilen malda, hem de vakfı yapan kimsede bazı şartların bulunması gerekir (bk. Vâkıf). Bu şartlar tamam olunca şu üç şekilden biri ile vakıf kurulabilir. Bunlar: Tescil, vasiyet ve fiiıt şekillerdir. Her vakıf için bir vakfiye bulunur ki bu, vakfın nasıl ve ne şekilde idare edileceğini belirtir (bk. Vakfiye).