Velî (ar i.ç. evliya)
Tasavvuf sahasında, Allah tarafından korunan, onun himaye, ilgi ve sevgisine mazhar olan, Allah’ın verdiği imkân nisbetinde, Allah ve kâinat hakkında bazı sırlara vakıf olan, ermiş kimselere verilen isim. Kelime olarak hâmi, dost manâsına geldiği gibi, himayesini Allah’ın deruhte ettiği kimse manâsına da gelir. Kısaca Allah dostu demektir. Çoğulu “evliyâ”dır.
Veli kelimesi Kur’ân-ı Kerim’in pekçok yerinde geçmektedir. Ancak bu zikirlerin çoğunda yukarıda söylenen manâda değil de Esmâü’l-Hüsnâ (Allah’ın güzel isimleri)’dan biri olarak geçer.
“Velinin en belirli vasıfları arasında, Allah uğrunda hareket etmesi, Allah için çalışması, Allah’ın kudretinin delillerini daima görmesi, daima Allah’ın âyetlerini duyması, sözlerinde her zaman Allah’ın yüceliğinden bahsetmesi gibi özellikler önde gelir. O, daima iyi ameller işleyen bir kimsedir. O, nefsin her türlü arzusuna sırt çevirmiş, her haliyle Allah’a yönelmiştir. Esasen veliliğin temel vasfı, dünya ve âh¡ret hayatına dair hiç bir şey istememek, nefsini Allah’a yöneltmek ve onun iltifatını talep etmektir. Yunus Emre’nin bir ilâhisindeki kıt’ası bunun ifadesidir.
Cennet Cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni.
Velîler keramet sahibi kimselerdir. Ancak kerameti izhar etmezler. Bu kerametler peygamberlerin mucizeleri ile bir tutulmamalıdır ve karıştırılmamalıdır. Velîler bu hareketleri ile insanlardan farklı ve makbul kullardır. Velilerin bir kısmı kendi velâyetlerinin farkında olmazlar. Bir kısım velî de herkes tarafından bilinen, saygı duyulan kimselerdir. Bunların çoğunluğunu tarikat uluları teşkil ederler.