Yemin (ar. i.)
Lügatte “Kuvvet” demektir. Dinde and içmek, yani “Bir haberi Allah’ın mübarek ismini zikrederek kuvvetlendirmektir. Allah Tealâ’nın mübarek ismine yapılan yemine “Kasem” denir.
Yemin hukuk davalarında hükümlere mesned olacak delillerden biridir. Hz. Peygamber “Delillerle davasını isbat etmek davacıya, yemin ise iddiayı reddedene düşer “(Buhari,Musakat 5) hadîsi ile yeminin mahkemede kime tevcih edileceğini belirtmiştir.
Hanefîlere göre yemini isbat için değil, müdafaa için bir delil olduğundan ancak davalıya düşer, Şafiîlere göre ise hem davacıya ve hem de davalıya teklif edilebilir.
Yemîn sağ, sağ taraf, meymenetli, kutlu ve emniyette olanlar manâsına da gelir. Kur’ân-ı Kerim’de 15 âyette geçer, “Sağ Eshabı”, “Sağcılar (defterini sağdan alanlar)” manâsına ”Eshâbu’l-yemîn; kimdir o Eshâbü’l-yemîn? Onlar, dalbastı kirazlar, dolgun salkımlı muzlar altında ve yaygın bir gölgede, çağlayan bir su kenarında, tükenmeyen, yenmesi yasaklanmayan birçok meyveler arasında kıymetli, yüksek döşeklerdedirler….” (K.56/ 27-34) diye övülürler.