Ahir Zaman. Dünyanın son günleri veya sonu anlamında kullanılan bir terim.
İslâm literatüründeki âhir zaman terimi, dinler tarihindeki eskatoloji (âhiret bilgisi) ile alâkalıysa da aynı değildir. Eskatoloji, kozmolojide bir safhadır: buna karşılık âhir zaman terimi kıyamete yaklaşan son devreyi, zamanın ve âlemin sonunu veya son günlerini ifade eder. İslâm inancına göre âlemin başı olduğu gibi sonu da vardır. Ancak bu sonu bilmek beşer gücünün dışındadır. İnsanın eceli gibi âlemin de ecelini belirlemek ve belirlediği şekilde gerçekleştirmek Allah’a aittir. Fakat art niyetli bazı kimseler gayelerine ulaşmak için, diğer bazıları da bilgisizlik sebebiyle bu konuda tarih vererek veya tahminde bulunarak Kur”ân-ı Kerîm’e aykırı iddialar ortaya atmışlardır. Halbuki aşağıda meali verilen âyetler bu gibi iddiaların yersiz ve anlamsız olduğunu açıkça göstermektedir: “Kıyametin ne zaman kopacağını sana sorarlar. De ki: Onun bilgisi sadece rabbimin nezdindedir. Onun vaktini kendisinden başka kimse açıklayamaz” (el-A’râf 7/187). “Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek ancak Allah’a aittir” (Lokman 31/34). “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilemez” (en-Nem! 27/65). Kur’an’ın bu açıklamalarını da göz önünde bulunduran hadisçiler, dünyanın ömrünün 7000 sene olup Hz. Peygamber döneminin son bin seneyi içine aldığı şeklindeki rivayetleri asılsız kabul etmişlerdir (bk. Ali el-Kârî, s. 452-454). Bununla beraber bazı İslâm bilginleri bu konuda üç devreden söz etmişlerdir. Başlangıçtan Tevrat’ın nüzulüne kadar olan ilk devre, İslâm’ın zuhuruna kadar geçen zaman ikinci devre, hicretten kıyamete kadar devam edecek olan zaman dilimi ise son devredir (bk. Elmalilı, V, 3739). Fakat süre belirlemeden bu son devreye âhir zaman denilebilir. Çünkü çeşitli hadislere göre âhir zaman Hz. Peygamber’in biletiyle başlamıştır (bk. Buhârî, “Rikâk”, 39; Müslim. “Fiten”, 132-139). Ancak ne zaman biteceğini Allah’tan başka kimse bilmemektedir.
Son peygamber (hâtemü”l-enbiyâ) olması dolayısıyla Muhammed (a.s.)’a İslâm literatüründe “âhir zaman peygamberi” de denilmiştir. Zira ondan sonra artık peygamber gelmeyecektir ve kıyamete kadar sürecek olan devrede Allah yoluna yapılacak davet onun adına olacaktır. Bu hususta Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle Duyurulmaktadır: “Muhammed sizlerden herhangi birinin babası değildir. Ancak o, Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur” (el-Ahzâb 33/40). Bu âyette geçen “hâtem” (mühür) kelimesi kıraat imamlarınca böyle okunduğu gibi “hatim” (mühürleyen, sona erdiren) şeklinde de okunmuştur. Mühür bir şeyin sonuna basıldığına göre Hz. Peygamber, her iki kıraat açısından da nübüvvet silsilesinin sonuncusu, nübüvvet zincirinin son halkası olmaktadır.
Âhir zaman terimi Kur’ân-ı Kerîm’de yer almıyorsa da hadislerde çokça kullanılmıştır. Hz. Peygamber’in, dinî hayatın zayıflaması ve ahlâkın gerilemesi şeklindeki kıyamet alâmetlerine temas eden hadislerinde “âhirü’z-zamân” terimi kullanıldığı gibi bu anlamı ifade eden ” jl*j j-l^A J^r1″ (insanlar üzerine Öyle bir zaman gelecek ki …) ibaresine de sık sık rastlanır. Hadis literatüründeki bu kullanılış müslümanların zamana, olaylara ve geleceğe bakışlarına tabii olarak tesir etmiş ve onları, özellikle ahlâk kurallarına aykırı düşen davranışlarla beklenmedik olayları âhir zaman alâmeti olarak değerlendirmeye sevketmiştir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi