Akıbet.İnsanların, davranışları sebebiyle fert veya toplum halinde dünyada ve âhirette karşılaşacakları sonuç anlamında bir terim.
Akb kökünden türeyen ve “Bir işin sonu, neticesi; kişinin geride bıraktığı çocuklar; iyi veya kötü sonuç, ceza veya mükâfat” mânalarına gelen akıbet Kur’an’da otuz iki yerde geçmektedir. Aynı kökten türeyen ukbâ da yine “Mükâfat” ve genel olarak “Bir işin sonu” anlamını ifade eder; ukbe’d-dâr terkibinde ise “Cennet” mânasında kullanılmıştır.
Akıbet, Kur’an’da fertlerin ve milletlerin karşılaştıkları sonuçlardan ibret almayı teşvik gayesiyle kullanılmıştır. Allah’ın âyetlerini yalanlayanların, günahkârların, fesat çıkaranların zalimlerin ve uyarıldıkları halde söz dinlemeyenlerin daha dünyada iken karşılaştıkları kötü akıbetler anlatılır. İbret almak için bunlardan sadece haberdar olmanın yeterli olmadığı, bu tür felâketlerin maddî sonuçlarını görmek için yeryüzünde seyahatler yapmanın, gözlemlerde bulunmanın ve bunlar üzerinde düşünmenin gerekli olduğu, zira aynı şekilde davrananların aynı akıbete uğrayacakları, bunun değiştirilmesi mümkün olmayan ilâhî bir kanun olduğu ifade edilir. Buna karşılık, yine Kur’an’da, yeryüzüne faziletli (sâlih) kulların hâkim olacağı vaad edilerek bu vaadde bir mesaj (beliğ) bulunduğuna dikkat çekilmekte, kötülüklerden sakınanların en güzel akıbetle karşılaşacakları hatırlatılmaktadır. Böylece Kur’ân-ı Kerîm geçmiş milletlerin hayatlarına dair, ibret alınmaya değer bulduğu tarihî olaylardan da örnekler vererek güçlü bir toplum yapısının ancak dinî ve ahlâkî bakımdan doğru, iyi ve sağlam temeller üzerine kurulabileceğini ve toplumların bu temelleri korudukları sürece yaşayabileceklerini önemle vurgulamıştır.
Akıbet, Kur’ân’daki kullanılışına benzer bir şekilde muhtelif hadislerde de yer almıştır.
Diyanet İslam Ansiklopedisi