Aklı Selim. Hüküm ve kararlarında doğruyu yanlıştan, İyiyi kötüden ayıran akıl, sağ duyu.
Her insanda az veya çok duyarlık, hafıza ve hayal gücü gibi akl-ı selîm de vardır. Descartes, “Doğruyu yanlıştan ayırma gücü” diye tarif ettiği akl-ı selîmi (le bon sens) akıl ile aynı Kabul eder ve bunun bütün insanlarda eşit olduğunu söyler. Buna göre akl-ı selimin Kur’anda ve hadislerde geçen fıtrat ile yakın alâkası olduğu söylenebilir. Müfessirler fıtratı genellikle, “Bütün insanların yaratılışında bulunan hak dini ve onun mesajlarını kabul etmeye müsait olan kabiliyet” şeklinde yorumlamışlardır. Hz. Peygamber de, “Her çocuk fıtrat üzere doğar; sonra ebeveyni onu yahudi. hıristiyan veya Mecûsî yapar” buyurmak suretiyle insanın yaratılıştan akl-ı selîm sahibi olduğuna işaret etmiş ve aklın bu özellisinin çevre tesirleri ile bozulabileceğini belirtmek istemiştir. İbn Sînâ, selim olan insan fıtratının akıl diye isimlendirildiğini belirtir. Fahreddin er-Râzî ise aklın doğru bilgiye ulaşabilmesi için hiss-i selime muhtaç olduğunu söyler.
Kur’an’da bir de”Kalb-i selîm” geçmektedir. Bundan bahseden âyet, mühürlendiği için isabetli düşünmekten mahrum kalmış kalplerden bahseden âyetle birlikte değerlendirilecek olursa, kalb-i selimin akl-ı selîme yakın bir mâna taşıdığı veya en azından aklın selâmetini koruyabilmek için yaratılıştaki saflığını ve istikametini devam ettiren bir kalbe yahut da vicdana sahip bulunmak gerektiği sonucuna varılabilir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi