Alâiye Beyliği. XIII. yüzyıl sonlarından 1471 yılına kadar Alâiye (Alanya) yöresinde hüküm süren Türk beyliği.
1221’de Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad tarafından zaptedilen Alâiye, Anadolu Selçuklularının son yıllarında Karamanoğlu Mecdüddin Mahmud Bey’in eline geçti (1293) Bu tarihten sonra şehir ve yöresine Karamanoğulları’na bağlı beyler hâkim olmuş, bunlar da Memlûk Devleti’nin hâkimiyeti altında hüküm sürmüşlerdir. Beyliğin kurucularının Selçuklu sultanının kızının oğullarından geldiği şeklindeki rivayet ise henüz ispat edilememiştir. Şehrin XIV. yüzyılın ikinci yarısında da Karamanoğulları’nın idaresinde olduğu bilinmektedir. Nitekim Şehâbeddin Ömerî, Alâiye’nin Karamanoğulları’na ait şehirlerden olduğunu ve Karamanoğuİlan tarafından tayin edilmiş Yûsuf adında bir beyin idaresinde bulunduğunu kaydederken, İbn Battûta, tahminen 1333’te, Alâiye’de Yûsuf b. Karaman adında bir beyin hüküm sürdüğünü ve şehrin Türkmenler’le meskûn bulunduğunu belirtmektedir.
Kıbrıs Kralı Pierre 1361’de Antalya’yı zaptedince Alâiye ile birlikte Manavgat ve Teke beyleri de ona bağlandı. Ancak kısa bir süre sonra bu Türk beyleri Kıbrıs kralına itaatten vazgeçtiler. Antalya’nın geri alınması için şehri kuşattılarsa da başarılı olamadılar. Buna karşılık Kıbrıs kralı Alâiye’yi zapta teşebbüs etti, fakat Karama noğu ilan’nın yardıma gelmesi üzerine geri çekilmek zorunda kaldı.
Alâiye, Karaman b. Savcı Bey tarafından 1427’de 5000 altın karşılığında Memlûk Sultanı Barsbay’a satıldı. Böylece Alâiye Beyliği Memlûk Devleti’nin hâkimiyeti altında, Karamanoğlu Mahmud Bey’in torunlarından bazı beylerin idaresine geçti. Nitekim bunlardan Lutfi Bey. Memlûk sultanının Rodos üzerine gönderdiği donanmaya iki kadırga ile katılmıştır. Ancak hareketin başarısızlıkla sonuçlanması, Lutfi Bey’i Kıbrıs üzerine yapmak istediği seferden vazgeçirdi (1444) Daha sonra Karamanlıların saldırısı karşısında Kıbrıs Kralı II. Jean ile bir dostluk ve ticaret anlaşması yapan (1450) Lutfi Bey, diğer taraftan da Osmanlılar’a yanaşmaya çalıştı. Bu iyi ilişkilere rağmen Kıbrıslıların Alâiye halkından bir kısmına kötü davranması, Lutfi Bey’in bazı Türk beyleriyle ittifak ederek Kıbrıs’a saldırmaya karar vermesine sebep oldu (1453) Fakat Kral II. Jean’ın gerek Rodos’tan yardım alması gerekse Memlûk sultanına şikâyette bulunması, onu bu teşebbüsünden vazgeçirdi. Lutfi Bey muhtemelen 1461’de ölünce yerine Kılıcarslan geçti. Onun zamanında Alâiye. Fâtih Sultan Mehmed’in emriyle Karaman’a gönderilen Gedik Ahmed Paşa tarafından kuşatıldı; Kılıcarslan da şehri teslime mecbur kaldı (1471) İstanbul’a getirilen Kılıcarslan’a Gümülcine sancağı dirlik olarak verildi; ancak o burayı beğenmeyerek önce Mısır’a kaçtı, oradan da Ak-koyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın yanına giderken yolda öldü.
Alâiye daha önceki devirlerde olduğu gibi beylik döneminde de canlı bir ticaret merkezi olma Özelliğini korumuştur. Nitekim Mısır, Kıbrıs, Suriye, Rodos ve Cenevizli tüccarların Antalya’dan sonra uğradıkları en büyük pazar yeri durumunda idi. İbn Battûtaya göre buradan Mısıra gönderilen kereste, ihracat içinde önemli bir yer tutuyordu. Şehirde ayrıca gemi inşa tezgâhlan da bulunuyordu.
Diyanet İslam Ansiklopedisi