Alîm, Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.
İlm kökünden mübalağa sıfatı olan alîm, “hakkıyla bilen” demektir. Allah Teâlâ’ya nisbet edildiğinde, “Zaman ve mekân kaydı olmaksızın küçük büyük, gizli aşikâr her şeyi, her hadiseyi hakkıyla bilen” mânasına gelir. İlâhî sıfatların kelâm ilmi açısından yapılan tasnifine göre alîm. sübûtî-manevî sıfatlar grubuna girer. Kur’ân-ı Kerîm’in 153 yerinde Allah’a nisbet edilmiş ve daha çok esmâ-i hüsnâdan diğer bir isimle birlikte kullanılmıştır. Bunlar hakîm, semî vâsi’, azîz, habîr, kadîr, halım, şâkir ve fettâh isimleridir. Bu isimlerle alîm arasında birbirini teyit ve tavzih etme. İlm-i ilâhînin farklı cihetlerini gösterme gibi münasebetler vardır. Alîm ism-i celîli üç yerde azîz, bir yerde de habîr ismiyle birlikte, mevsuf olmaksızın, doğrudan zât-ı ilâhiyyenin adı olarak da kullanılmıştır. Yanında başka bir isim olmadan kullanıldığında bir çeşit fiil fonksiyonu icra ederek mef ul de almıştır: “Allah müttakileri bilendir” ; “O, gönüllerin sırlarını bilendir” gibi.
Meşhur esmâ-i hüsnâ hadisinde yer almamakla birlikte Kur’anda Allah’a nisbet edilen, ilm kökünden türemiş üç sıfat daha vardır: âlim, a’lem, allâm.
“Bilen” mânasındaki âlim ve “Çok bilen, yegâne bilen” anlamındaki allâm tamlama halinde, birincisi gayb kelimesine, ikincisi ise guyûba muzaf olarak kullanılmış, tek başlarına birer isim gibi Cenâb-ı Hakk’a nisbet edilmemişlerdir. Bundan dolayı “Yâ âlım”, “Yâ allâm”, “Yâ allâme” tarzında bir hitabın Allah Teâlâ için kullanılması tasvip edilmemiştir. “Daha iyi bilen” mânasındaki a’lem ise Kur’an’da harf-i ta’rifsiz olarak yer almış ve ekseriya fiil fonksiyonu icra ederek mef ul almıştır. A’lem, dil bilgisi bakımından mukayese bildiriyorsa da Allah’a nisbet edildiği âyetlerde Öbür taraf zikredilmez. Bu sebeple a’lemi mutlak mübalağa değerinde kabul ederek “Yegâne bilen” tarzında mânalandırmak daha uygun olur.
Kur’ân-ı Kerîm’de ilm kökünden türetilmiş olan ta’fim fırtı Allah’a nisbet edilmekle birlikte, Fahreddin er-Râzînin rivayetine göre “Yâ muallim” tarzında bir hitabın Allah İçin kullanılamayacağı konusunda ittifak vardır.
Diyanet İslam Ansiklopedisi