Amman, Ürdün Hâşimi Krallığı’nın başşehri.
Ülkenin kuzey kesiminde ve Şeria nehrinin doğusunda Zerkâ vadisinde bulunan şehir, 500-700 m yükseklikteki bir bölgede tepeler üzerine kurulmuştur. Nüfusu 1985 sayımına göre 800.000’dir ve ülke nüfusunun % 30’u. çevresiyle birlikte burada yaşamaktadır.
Amman adı Ahd-i Afîk’te, “Ammoniler’in en büyük merkezi ve başşehri” anlamına gelen Rabbah Ammon şeklinde geçmektedir. Milâttan önce 2200 yıllarında kurulduğu anlaşılan şehir, Helenistik devirde Mısır Kralı Ptoiemaios Philadelphos tarafından ele geçirildiğinde yeniden iskân edilmiş ve Philadelphia adını almıştır. Milâttan önce 63’te Romalı general Pompeius Magnus bu yöreye gelerek bazı düzenlemelerde bulunmuş ve bölgede Amman’ın da dahil olduğu on şehirden meydana gelen idarî bir birlik kurmuştur. Amman, 14 yılında Yezîd b. Ebû Süfyân tarafından Bizanslılar’dan barış yoluyla alınmış ve Amman adı bu tarihten itibaren kullanılmaya başlamıştır. Halîfe Abdülmelik b. Mervân devrinde Amman’da bir darphane bulunması ve burada para bastırılmış olması şehrin Emevîler devrindeki önemine işaret etmektedir.
Emevîler’den sonra Abbasî, Eyyûbî, Selçuklu ve Memlûk idarelerinde kalan şehir, 1516’da Osmanlı sınırlarına dahil edildi. Osmanlılar’ın son döneminde Hicaz demiryolu hattının Amman’dan geçmesi üzerine bölgenin önemi arttı. 1878’de Sultan II. Abdülhamid devrinde Rusya’dan kaçarak Osmanlı ülkesine göç etmek isteyen Çerkesler Amman civarına yerleştirildiler; bunlar şehre yeni bir canlılık kazandırdılar. I. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Amman, savaştan sonra San Remo Konferansı ile kurulan Trans Jordan mandası içinde İngilizler’e terkedildi. Şehir bu dönemde de bir ticaret ve yerleşim merkezi olma özelliğini korumakla birlikte esas önemini. Ürdün Emirliği’nin kurulması ve 1946 yılında bu emirliğin bağımsız bir krallığa dönüştürülmesinden sonra başşehir yapılmasıyla kazandı.
Karayollarıyla ülkenin diğer merkezlerine bağlı bulunan Amman. 1983’te yakınındaki Zizya bölgesinde kurulan Milletlerarası Kraliçe Aliye Havaalanı ile de Avrupa. Ortadoğu ve Afrika’nın birçok önemli merkezine bağlanmıştır. Demiryolu ise eski Hicaz hattıyla şehri Şam’a, yeni ilâve edilen ticarî amaçlı bir hatla da Akabe Limanı’na bağlamaktadır. Ürdün’ün başlıca maden zenginliğini meydana getiren fosfat yatakları Amman’ın birkaç kilometre kuzeydoğusundaki Ruseyfe bölgesindedir. Şehrin dışında ayrıca mermer ve kireç taşı ocakları, yakınlarındaki Füheys’te ise senelik 2 milyon ton kapasiteli bir çimento fabrikası bulunmaktadır. Ülkenin belli başlı endüstri merkezi olan Amman’da tekstil, tütün ve un fabrikalarının yanı sıra küçük imalât ve gıda sanayii ile halıcılık tesisleri de kurulmuştur. Şehrin batısında Sir vadisi, doğusunda kraliyet sarayı ile parlamento, bakanlıklar, adliye binası ve hastahaneler yer alır, binaların pek çoğu yörede çıkarılan kireç taşından inşa edilmiştir. 1962’de kurulan Ürdün Üniversitesi île Ortadoğu’da önemli bir yere sahip olan Kral Hüseyin Tıp Merkezi şehrin yeni gelişen kesimlerindedir. Ürdün Üniversitesi’nin arşiv ve dokümantasyon merkezinde Osmanlı dönemini de içine alan serî mahkeme sicilleri ile çok sayıda yerli ve yabancı eser bulunmaktadır. Eski çarşıdaki Emevî Camii XIX. yüzyılın sonlarında harap olmuşsa da daha sonra aynı yerde Büyük Hüseyin Camii adıyla yeniden inşa edilmiştir. En önemli tarihi eserler, Romalılar’dan kalma 6000 kişilik açık hava tiyatrosu, bir mâbed ve bir çeşme ile tarihî kaledir. Şehirde bunlardan başka ayrıca sanat değeri yüksek bazı hanlar, Bizans ve ilk İslâm devirlerinden kalma hamam yıkıntıları, birkaç türbe ve müze de bulunmaktadır.
Diyanet İslam Ansiklopedisi