Beyin sapı tümörü insanda çeşitli hayati fonksiyonları kontrol eden beynin alt tarafında bulunan ve iki yarıküreyi ve omuriliği birbirine bağlayan beyin sapında oluşan tümörlere verilen isimdir. Neredeyse sadece çocuklarda görülen bir tümör türüdür. Hastaların sadece dörtte biri yirmi yaşın üstündedir ve nadir görülen bir hastalıktır. Amerika’da yılda 200-300 hasta bu hastalıkla teşhis edilmektedir. Hastaların ortalama yaşı 7-9 arasıdır.
Beyin sapı tümörü oldukça tehlikeli bir tümördür. Çünkü beyin sapı insandaki tüm hayati fonksiyonları düzenler. Buraya yapılacak herhangi bir müdahale hastada ölümcül sonuçlara yol açar. Kol veya bacaklarda felç gören hastalar dahi yaşayabilirken, solunum veya kalp atışı duran hastayı yaşatmak yalnızca özel cihazlarla mümkün olur ve bu cihazlara bağlı olan hasta yavaş yavaş diğer hayati fonksiyonlarını da yitirir.
Beyin tümörlerinin her türü için ilk tedavi yöntemi ameliyattır. Ancak ameliyat beyin sapı tümörlerinde çok risk taşır. Bu sebeple ilk olarak tercih edilen bir tedavi değildir.
Belirtiler
Beyin sapı tümörüne sahip hastalarda şu belirtiler görülür:
- Yüz kaslarının kontrolünün kaybı (düşük göz kapakları)
- Çift görme
- Başağrısı, (kusma ile hafifler)
- Kusma ve bulantı
- Yorgunluk ve halsizlik
- Krizler
- Denge sorunları
Belirtiler yavaş gelişir ve fark edilmesi aylar sürebilir.
Teşhis
Beyin sapı tümörleri MR ile teşhis edilir. Ameliyat veya biyopsi genelde uygulanmaz.
Türleri Beyin sapı tümörleri 2 çeşide ayrılır: Difüz iç pontin glioma (DIPG) veya Fokal beyin sapı glioması.
DIPG hastalarında genelde denge problemleri ve sakarlık görülür, kol veya bacakta güçsüzlük, başağrısı ve kusma. Fokal beyin sapı gliomasında da benzer belirtiler görüler. Difüz beyin sapı tümörlerinde teşhis anında hastalar 6 ay veya daha az süredir bu belirtilere sahiptir. Fokal beyin sapı tümöründe ise 6 aydan uzun sürede belirtiler kendini gösterir.
Tedavi
Diğer tüm beyin tümörlerinin aksine beyin sapı tümörleri tedavisinde ameliyat tercih edilmez. Çünkü bu hastanın hayati fonksiyonlarına zarar verebilir. Genelde hastalara kemoterapi ve radyoterapi veya her ikisi aynı anda uygulanır.
Ameliyat
Beyin sapı tümörleri oldukça nadir görülen tümörlerdir ve detaylı bir tedavi uygulanmasını gerekir. Difüz tümörlerde ameliyat kesinlikle tavsiye edilmez. Bu hastada beyin fonksiyonlarına, kol veya bacak hareketi kaybına, göz hareketi kaybına, yutkunma ve soluma kaybına, ve hatta bilinç kaybına yol açabilir.
Fokal tümörlerde ise tümör kısmen ameliyatla alınabilir. Bu hastanın uzun süre yaşamasını sağlar. Ameliyat sonrası kemoterapi ve radyoterapi uygulanır.
Radyocerrahi
DIPG tümörlerinde GammaKnife veya Cyberknife gibi radyocerrahi yöntemleri uygulanamaz.
Kemoterapi
Kemoterapide çeşitli ilaçlar kullanılır. Bunların başında radyoterapiye karşı hassasiyet oluşturan ilaçlar gelir. Son yıllarda hastanın kendi kanından alınan örneklerle yapılan immunoterapi (aşı) yöntemi de başarıyla uygulanmaktadır. Kemik iliği nakli de tedavi sırasında başvurulan yöntemlerdendir. Hali hazırda çocuk tümörleri için geliştirilmiş yeni bazı ilaç klinik deneylerdedir. Hastalar arzu ederlerse bu deneylere gönüllü olarak katılabilirler.
MR Kılavuzlu Yerel Kemoterapi: Yeni yöntemlerden biri de beyin sapına doğrudan enjekte edilen ilaçlar ve ajanlardır. Bunlar hayvan testlerinde başarılı sonuçlar vermiştir. İnsanlarda ise sınırlı olarak uygulanmaya başlanmış ve iyi sonuçlar alınmıştır. Amerika’da ki Johns Hopkins Hastanesinden Dr. George I Jallo bu tedavinin öncülüğünü yapmaktadır.
Yine Amerika da Milli Kanser Enstitüsü NIH, hastanesinden doktor Russel R Lonser ve ekibi de MR kılavuzlu yerel ilaç tatbiki tedavisini geliştirmişlerdir. Bu şu an bu hastalığın tedavisinde gelinen en son noktadır. Özel bir enjektör yardımı ile ilaç MR gözetimi altında tümöre uygulanmaktadır. Böylelikle doğrudan ilaç tümöre enjekte edilmekte aynı zamanda MR kılavuzluğu sayesinde hastaya binlerce sinirin buluştuğu beyin kökünde herhangi bir hasar verilmesi riski çok düşürülmektedir.
John Hopkins Hastanesinden Dr. Kenneth J. Cohen çocuklarda görülen tümörler ve özellikle beyin sapı tümörü konusunda dünyadaki en büyük uzmanlardandır. Dr. Cohen yukarıda sayılan pek çok yöntemin geliştirilmesinde ve araştırılmasında büyük rol oynamıştır. Kendisinin yaptığı bir başka araştırmada hastadan alınan kök hücreleri ile yapılan tedavi yöntemidir. Bu tedavi yöntemi yan etkilerinin olmayışı ve hastaya bir zarar verme riski olmadığından gelecek vaadeden bir tedavidir. Dr. Cohen bazı hastalar üzerinde yaptığı denemelerde iyi sonuç aldığını bildirmiş ve araştırmacıları bu konu üzerinde çalışmaya teşvik etmiştir.
Revlimid (Lenolidomide): 11 Kasım 2010’da etken maddesi Lenolidomide olan Revlimid adlı ilacın beyin sapı tümörlerinden difüz iç pontin glioma (DIPG) adlı türü ve çocuklarda görülen yüksek dereceli tümörler (Anaplastik Astrositom, GBM vb) için klinik deneylerine başladı.
2004’te Celgen firması tarafından myeloma (kemik iliği kanseri) karşı geliştirilen Revlimid tümörü besleyen damarları hedef alarak tümörün yok edilmesini sağlamaktadır. Bilimadamları bu mekanızmanın diğer tümör türlerinde de etkili olacağını düşünmekteler.
Bu maddede yazılanlar hekim uyarısı ya da önerisi değildir.