Bayatı, Türk mûsikisinde bîr ana makam.
Mucidi bilinmemekle beraber beş asırdan beri kullanıldığı tahmin edilmektedir. Adının, Oğuzlar’ın bir kolu olan Bayat Türkleri’ne izafeten verildiği ileri sürülmektedir. Kelime beyatî şeklinde de kullanılır.
Uşşak makamı iie aynı diziyi kullanan, ancak orta bölge perdelerinde başlayan seyir ile uşşaktan ayrılan bayatî, Türk mûsikisinde makamların teşhis ve tarifinde “dizi’nin fazla önem taşımadığı, makam kavramının “seyir”le oluştuğu gerçeğinin tipik bir örneğidir. Donanımına segah bemolü yazılır. Güçlüsü neva, durağı dügâh perdesidir. Güçlü civarından başlayan ve hemen daima aceme karşı karcığar geçkisini kullanan bayatî uşşak dörtlüsü ile karar verir. Meyan geçkileri acem, karcığar, gerdaniye veya muhayyer makamlarına yapılır.
Uşşak makamına oranla daha az karamsar, daha berrak ve renkli bir makam olan bayatîye örnek olarak Kûçek Derviş Mustafa Dede’nin âyîn-i şerifi; Behram Ağa iie Neyzen Emin Dede’nin devr-i kebîr, Kantemiroğlu’nun çenber, Şehzade Seyfeddin Efendi’nin hafif usulündeki peşrevleri; Hammâmîzâde İsmail Dede’nin hafif usulündeki “Bir gonca-femin yâresi vardır ciğerimde” ve Zekâi Dede’nin devr-i kebîr usulündeki “Ol gülün gülzâr-ı hüsnü bâd-ı mihnet bulmasın” mısraları ile başlayan besteleri; Tab’î Mustafa Efendi’nin “Çıkmaz derûn-i dilden efendim mahabbetin” mısraı ile başlayan ağır aksak semaisi ile “Gül yüzlülerin şevkine gel, nûş edelim mey” mısraı ile başlayan nakış yürük semaîsi; Hammâmîzâde İsmail Dede’nin ağır aksak usulündeki “Nice bir aşkınla feryâd edeyim” mısraı ile başlayan şarkısı gösterilebilir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi