Bayındır, Oğuz boylarından biri.
Kâşgarlı Mahmud tarafından Dîvâni-lugâti’t-Türk’te Bayundur şeklinde üçüncü sırada zikredilir ve damgasının şekli de verilir. Fahreddin Mübârekşah’ın listesinde de Bayındırlar’ın adına rastlanmaktadır. Reşîdüddin ise boyun adını Bayındır şeklinde göstermiş ve bu ismin “daima nimetle dolu olan yer” mânasına geldiğini belirtmiştir. Yine ona göre Bayındır Oğuzlar’ın Üçok kolunun birinci boyu olup ongunu sungur ve şölenlerde yiyeceği et payı da koyunun “sol karı yağrını” (sol kürek kemiği) kısmı idi. Reşîdüddin’deki Bayındır damgasının gerçek şekli ancak Yazıcızâde Ali Efendi’nin eserinde görülebilir.
Bayındırlar, Oğuzlar’ın İslâmiyet’ten önceki tarihlerinde oldukça mühim roller oynamış boylarından biridir. XIV. yüzyılın başlarında tesbit edilmiş hâtıralara göre, ilk Oğuz hükümdarlarından Dip Yavku’nun (Yabgu) beylerinden Tülü Hoca Bayındır’dan olduğu gibi “ala atlı kiş tonlu” Kayı İnal Han’ın “köl erkin”i (naibi) Dünür oğlu Erki de aynı boydan idi. Kayı İnal Han’ın ancak ölürken bir oğlu dünyaya gelmişti. Bu yüzden Korkut Ata’nın tavsiyesi üzerine, Tuman adı verilen çocuk prens ergenlik çağına gelinceye kadar Köl Erkin’in ona nâibiik etmesi kararlaştırıldı. Köl Erkin otuz iki yıl nâib sıayındır bovunun damgası:
a- Kâşgarlı’ya göre,
b- Reşîdüddin’e göre[, d Yazıcıoğlu’na göre fatı ile Oğuz elini idare etti. Bu hâtıralar, Bayındırlar’ın Oğuz elinin İslâmiyet’ten önceki tarihlerinde önemli bir rol oynamış olduklarını göstermektedir. Bilindiği gibi Dede Korkut destanlarındaki Oğuzlar’ın başında da Kam Gan Oğlu Bayındır Han görülür. Buradaki Bayındır Han’ın Akkoyunlu hanedanını yükseltmek için destanlara sonradan sokulmuş olması da muhtemeldir. Fakat Bayındır Han’ın babasının Gök Han değil de Kam Gan olarak belirtilmesi henüz açıklanamamıştır.
XV ve XVI. yüzyıllara ait tahrir defterlerinde elli iki kadar köy ve mezraa Bayındır adını taşıyordu. Diğerleri gibi Anadolu’nun orta ve batı bölgelerinde bulunan bu yer adları, Selçuklular devrinde Anadolu’nun bir Türk yurdu haline getirilmesinde Bayındırlar’ın mühim bir rol oynadığını gösterir. Yer adlarından başka aynı yüzyıllarda aynı adı taşıyan birçok oymak vardır. Bu oymaklardan Tarsus ve Halep bölgesinde yaşayanlar önemlidir. Bunlardan Tarsus bölgesinde yaşayan Bayındırlar Ulaş boyunu teşkil eden obalardan biridir. Birçok ekinlikte çiftçilik yaparak yarı göçebe bir hayat süren Bayındırlar’ın nüfuslarının 1519’da 4000 kişiden fazla olduğu anlaşılmaktadır. Halep Türkmenleri arasında yaşayan Bayındır oymağı ise 1570 tarihinde 250 çadırdan oluşuyordu. Bu Bayındırlar’ın 235 çadırlık bir kolu da Sivas’ın güneyindeki Yeni İl bölgesinde yaşamaktaydı. Yeni İl Bayındırları daha sonra birçok Türkmen oymakları ile birlikte Rakka bölgesine yerleştirildiler. Buraya yerleştirilen Türkmenlerin Arap oymakları ile yaptıkları savaşlarda yiğitlik gösterenlerden biri de Bayındır oymağının boy beyi Hâiid Bey idi. Bayındırlar XIX. yüzyılda diğer Türkmen oymakları ile birlikte Antep taraflarına gelip köyler kurarak yerleştiler. Yalnız boy beyi Hâlid Bey’in adını taşıyan Hâlidli obası Suriye’deki Çoban Beyli köyünde kalmıştır. Bayındırlardan bir kol da batıya göç etmeyerek Hazar-Ötesi Türkmenleri arasında yaşamıştır. Nüfusu fazla olmayan bu Bayındır kolu Göklen topluluğuna mensup olup yurtlan şimdi İran topraklarında bulunmaktadır.
Bayındırlar’ın Anadolu’nun fetih ve iskânına katılmasından sonra Türk tarihindeki en mühim rolleri Akkoyunlu Devleti’ni kurmalarıdır. Bundan dolayı Akkoyunlu hanedanına Türk kaynaklarında Bayındırlu. Farsça eserlerde Bayındıriyye adı verilir. Akkoyunlu hanedanı mensupları da Bayındır Han’ın torunları olmaktan gurur duyuyorlardı. Bununla ilgili olarak Bayındır boyunun damgasını devletlerinin resmî alâmeti kabul etmişlerdir. Böylece Akkoyunlu paralarında, resmî vesikalarında, silâhlarında ve bayraklarında Bayındır damgası görülür. Bundan başka Bayındır, yine Bayındır Han’dan dolayı şahıs adı olarak da yaygın bir şekilde kullanılmıştır.