Belgrad, Sırbistan Cumhuriyeti’nin başşehri.
Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği kesimdeki plato üzerinde kurulmuştur. Kuzey ve Orta Avrupa’yı Karadeniz ve Ege denizine bağlayan tabii yollar üzerinde bulunduğundan eski dönemlerden beri önemli bir yerleşim merkezidir.
Sırpça Beo-grad “beyaz şehir” mânasına gelir. Serhad şehri olması sebebiyle Osmanlılar tarafından “dârülcihad” olarak tavsif edilmiş, diğer Belgrad’lar-dan ayırt edilmesi için de Tuna Belgradı ve Üngürüs Belgradı gibi adlarla anılmıştır.
Bugünkü Belgrad’ın yer aldığı alan Neolitik devrin ilk zamanlarında iskân görmüş, milâttan önce IV. yüzyılda Kelt kabilelerinin bölgeye yerleşmesinden önce de özellikle Tuna ve Sava nehirlerinin kıyılarında, kuzeyden gelen çeşitli göçlerin etkisiyle farklı bir etnik yapıya sahip olmuştur. Milâttan önce II. yüzyılda bir Kelt kabilesi olan Scordisci Tuna nehri kıyısında, bugün Belgrad’ın bir banliyösü olan Karaburma mevkiinde ilk yerleşim merkezini kurmuştur.
Romalılar bu bölgeye İlkçağ’ın son yıllarında geldiler ve Sava nehrinin Tuna ile birleştiği noktanın yukarısında Belgrad’ın eski yerleşim yeri olan Singidinum’u kurdular. Şehir, özellikle milâttan sonra I. yüzyılın sonlarında burada kurulan askeri kampın etrafında gelişmiş ve bu gelişmede Tuna üzerinde bulunan donanma üssünün de büyük katkısı olmuştur. Fakat II. yüzyılda belediye, III. yüzyılda koloni seviyesine getirilmiş olmakla birlikte IV. yüzyıldan itibaren gerilemeye başlamış ve 441’de de Hunlar tarafından tamamen tahrip edilmiştir.
Singidinum V. yüzyılın ikinci yarısında sık sık Gotlar, Gepidler ve Herullar’ın saldırısına uğradı. Bizans İmparatoru I. Justinien yıkılmış olan şehrin etrafını surlarla çevirip tahkim ettirdiyse de bu yeni kale de sık sık vuku bulan saldırılarla tahrip edildi. Avarlar’ın 568’de Panonia1-yı. ele geçirmesinden sonra durumu daha da kötüleşen Singidinum, Bizanslılar’-la Avarlar arasındaki çarpışmalarda devamlı savaş alanı oldu ve nihayet VİI. yüzyılın başlarında Avar ve Slavlar’ın saldırılarıyla tamamen yıkıldı. Bundan sonra şehrin tarihi bir müddet meçhul kalmaktadır. Singidinum harabeleri üzerinde inşa edilen Ortaçağ Belgradı’nın kuruluşu konusunda çok az şey bilinmektedir. 878 tarihli bir belgede ilk defa Slav kökenli Belgrad ismiyle bir piskoposluk merkezi olarak zikredilmektedir. Bundan sonraki yüzyıllarda Bulgarlar, Bizanslılar ve Macarlar arasında sık sık el değiştirmiştir. 1354’te Sırp Kralı Stefan Duşan tarafından zaptedilen Belgrad, onun ölümünden sonra tekrar Macar idaresine girerek Maçva eyaletine bağlandı. 1403’te Prens Stefan Lazareviç şehri Macarlar’dan geri aldı ve Osmanlılardın Sırbistan sınırlarına yaklaşması üzerine idare merkezini Kruşevaç’tan, kısa sürede devletin politik, askerî ve kültürel merkezi haline gelen bu şehre nakledip etrafını surlarla çevirdi. Bu dönemde Belgrad Kalesi’nin yukarı kesiminde Prens Ste-fan’ın sarayı, aşağı kesiminde asıl şehir ve güneyinde de bir dış mahalle bulunuyordu. Daha sonra Sırp despotu Corc Brankoviç Belgrad’ı Macariar’a terkederek idare merkezini Semendire’ye taşıdı.
Belgrad Osmanlılar tarafından ilk defa II. Murad zamanında kuşatıldı. 1441’de karadan ve Tuna nehrinden başlatılan ve altı ay süren kuşatma, karşılaşılan mukavemet ve orduda görülen salgın hastalık gibi sebeplerle kaldırıldı. İkinci kuşatma ise Fâtih Sultan Mehmed tarafından yapıldı. Bizzat padişahın da katıldığı ve yaralandığı savaşta Osmanlı ordusu bir sonuç alamadı. Nihayet şehir Kanûnrnin Macaristan’a yaptığı sefer sonunda fethedildi (1521] ve ahalisinin bir kısmı İstanbul’a gönderilerek bugün Belgrad ormanları ve Belgrad Kapısı adıyla bilinen yerlere iskân edildi. Kanunî fetihten sonra kaleyi Semendire sancağı ile birlikte Yahyâpaşazâde Bâlî Bey’e tevcih etti ve burası sancak merkezi oldu. Budin eyaletinin teşekkülünden (1541] sonra da sancak bu eyalete bağlandı. Padişah Belgrad’ın tamiri ve yeniden inşası için emir vererek cami, mescid ve imaret yapılmasını istedi. Ayrıca kalesi tahkim edilip askerî bir garnizon haline getirildi ve Tuna’dan donanma ile desteklenerek buraya Sırp asıllı 38S martolos (Tuna’da Türkler hesabına korsanlık yapan hıristiyan denizciler) yerleştirildi. Belgrad 1541’de Budin’in alınışına kadar Osmanlılar’ın Avrupa içlerine doğru yapacakları fetihler için Önemli bir askerî üs teşkil etmiştir. 1536’da şehirde dört cami etrafında kurulmuş dört müslüman mahallesi vardı; XVI. yüzyılın ortalarından itibaren müslüman mahalle sayısı on altıya ulaştı (1560] ve şehir İslâmî hüviyet kazandı, ayrıca ticarî bir antrepo haline geldi. Sigetvar Seferi’nde ölen Kanûnrnin cenazesi Belgrad’a getirildi ve Hünkâr tepesi denilen yerde namazı kılındı; II. Selim’e de burada biat edildi. Yine III. Mehmed Macaristan seferine giderken Belgrad’a gelmiş ve Eğri üzerine buradan hareket etmiştir. XVI. yüzyılın sonları ile XVII. yüzyılın başlarında önemli bir gelişme dönemi geçiren Belgrad Evliya Çelebi’ye göre 98.000 nüfusa sahipti. O dönemde büyük bir karargâha dönüşen şehirde askerî maksatlarla inşa edilmiş zahire ambarları, tophane, baruthane gibi binalar bulunuyor ve Tuna’daki donanma kumandanı da burada oturuyordu. 217 cami, on üç mescid, on yedi tekke, dokuz dârülhadis, sekiz medrese ve yedi hamamın yer aldığı Belgrad’daki altı kervansaray, yirmi bir han ve 3700 dükkândan oluşan Sûk-ı Sultânf adlı çarşı ile diğer çarşılar ise buradaki ticarî hayatın canlılığını göstermektedir.
Daha sonraki dönemlerde de siyasî olaylara sahne olan Belgrad, Uyvar (1663) ve Viyana (1683] seferlerinde yine en önemli askeri faaliyet merkezini teşkil etti. Viyana bozgunundan sonra Avus-turyalılar’ın saldırısına uğrayarak bir ara elden çıktıysa da (1688) Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa tarafından geri alındı (1690). XVIII. yüzyıldaki Avusturya savaşları sonunda imzalanan Pasarofça Antlaşması (1718) ile bu ülkeye bırakıldı ve Avusturyalılar tarafından eski şehrin çoğu yıkıldı. Şehri geri almak için başlatılan savaşlardan sonra Belgrad Antlaşması (1739) imzalandı ve şehir Osmanlılar’a teslim edildi. Bundan sonra tam bir sınır kalesi haline gelen Belgrad elli yıl sonra tekrar Avusturyalıların eline geçtiyse de (1789) Ziştovi Antlaşması’na (1791) göre yine Osmanlılar’a iade edildi. Bu üçüncü Avusturya yönetiminden sonra şehrin İslâmî özellik taşıyan gelişmesi durdu. XIX. yüzyılın başlarında çıkan Sırp isyanları sonunda Belgrad Sırbista’nın idarî ve siyasî merkezi oldu (1839}. Burada yaşayan Türk halkının 1862’de, son Osmanlı garnizonunun da 1867’de ayrılmasıyla şehir tamamen Sırplar’ın eline geçti; ancak 1878 yılına kadar kaleye Sırp bayrağının yanı sıra Osmanlı bayrağı da çekilmeye devam etti. 1878 Berlin Antlaşmasfyla resmen kurulan bağımsız Sırbistan’ın başşehri oldu. Bu tarihten itibaren Batı tarzı gelişmesini sürdüren Belgrad, !. Dünya Savaşı sırasında Avusturya-Macaristan kuvvetlerinin ağır top atışlarından zarar gördü ve üç yıl Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun elinde kaldı (1915-1918). 1 Aralık 1918’de Yugoslavya Krallığı’nın, 1941’den itibaren üç buçuk yıl süren Alman işgalinden sonra da yeni kurulan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti’nin başşehri oldu. Devamlı olarak gelişmesini sürdüren Belgrad’ın nüfusu 1867’de 25.000, 1914’te 90.000, 1921’de 135.000, 1934’te 320.000, 1944′-te 270.000, 1971’de 746.000 ve 1984’te 1 milyon 529.000 idi.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra şehrin imarı için başlatılan çalışmalar arasında eski kesimde 230.000 ev inşa edildi ve birçok yeni banliyö kuruldu. Bunlar arasında Yeni Belgrad, Karaburma, Mirijevo, Konjernik, Medakoviç, Miliakovaç. Banyika, Kumadraç ve Bezanya bulunmaktadır. Yaklaşık üç asır Osmanlı idaresinde kalan Belgrad’da sayısı yüzleri bulan Türk mimari eserlerinden bugüne hiçbir şey ulaşmamış. Evliya Çelebi’nin haber verdiği ve daha sonraları sayısı muhakkak artmış bulunan 250′-ye yakın camiden ise bugün sadece Bayraklı Cami ayakta kalabilmiştir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi