Belgradcık, Bugün Belogradzik adını taşıyan, Kuzeybatı Bulgaristan’da Vidin’e bağlı küçük bir kasaba.
Vidin’in güneybatısında 52 km. mesafede, denizden 520 m. yükseklikte kurulmuştur. Kasabanın adı, bugün Yugoslavya’nın başşehri olan Belgrad’dan, Macaristan’daki İstolni Belgrad’dan, Arnavutluk’taki Arnavut Belgradı’ndan (Berat) ve Erdel’deki (Transilvanya) Erdel Belgradi’ndan (Alba Julia) ayırt edilmek için Belgradcık şeklinde anılmıştır. Slavca asıl adı olan Belgrad “beyaz kale” anlamına gelmektedir. Osmanlı hâkimiyeti döneminde (1396-1878), önceleri Vidin sancağına bağlı küçük bir kale iken XVIII. yüzyılda gelişerek bir kasaba özelliğini kazanmıştır. XIX. yüzyılda kaza merkezi olmadan önce bir nahiye durumundaydı.
Belgradcık, tıpkı Anadolu’da Kapadokya bölgesini andıran ve Avrupa’da pek görülmeyen çok güzel ve alışılmadık bir coğrafî mevkide kurulmuştur. Kalenin bir Roma yapısı olduğu zannedilmektedir. XIII ve XIV. yüzyıllarda bu kale Bulgar Vidin Prensliği’nin küçük bir istihkâmı durumundaydı. I. Murad zamanından beri Osmanlılar’ın bir vassâl*i olan prenslik, 1396’da Niğbolu Zaferi’nden sonra tamamıyla Osmanlı hâkimiyetine girince Belgradcık da ele geçirilmiş oldu. Fâtih Sultan Mehmed zamanında bölgedeki Osmanlı askerî gücünün yarısını, vaktiyle Osmanlı askerî sistemi içine alınmış olan yerli hıristiyan kuvvetler oluşturuyordu. Belgradcık’tan ilk olarak bahseden 1455 tarihli Tahrir Defteri’ne göre burada otuz altı hıristiyan hâne ve kalede küçük bir Türk garnizonu ile bir de cami bulunuyordu. 1466’da ise hıristiyan hâne sayısı kırk dört olarak gösterilmişti.1528’de garnizonda, içlerinde bir imam ve bir dizdarın da bulunduğu on altı muhafız görev yapıyordu, 1586 tarihli deftere göre ise kalede yirmi yedi muhafız ve bunlara mensup dokuz kişi bulunuyor, ayrıca ziraatla uğraşan kırk kadar 7 hâne, 5 mücerredi müslüman nüfus yaşıyordu.
Belgradcık XVII. yüzyılda bir Türk müslüman yerleşme merkezi olarak kalenin dışına doğru gelişme gösterdi, XVIII. yüzyılda da küçük bir kasaba haline geldi. 1170’te (1756-57) Hacı Hüseyin Ağa bu yerleşmede rol oynayan camiyi yeniden inşa ettirdi. 1975’te hâlâ ayakta kalabilen bu cami, ağaç kaplama dikdörtgen şeklindeki yapısı, mahallî Bulgar uygulamaları ve eski Türk geleneğinin karışımı olan ağaç oyma tavanı ile dikkati çekmekteydi. Kasabada Özellikle XIX. yüzyılda Bulgar etkisi önem kazanmaya başladı. 1821’de burada bir okul, 1840’ta ise bir genel okuma salonu (Uciliste) açıldı. II. Mahmud döneminde Sırbistan’ın bağımsızlığına kavuştuğu ve yeni Osmanlı-Sırbistan sınırının Belgradcık’ın 15 km. batısından geçecek şekilde yeniden tesbit edildiği sırada eski kale artan stratejik önemi sebebiyle yeniden inşa edilip genişletildi. Padişahın ve Vidin müşiri Hüseyin Paşa’nın bu inşaattaki sorumluluklarını ve gayretlerini öven iki kitabe, buranın tamamlanış tarihini 1254 (1838-39) olarak gösterir. 1841 ve 1850’de bu yeni kale, Tanzimat’ın uygulanışına karşı çıkan 12.000 kişilik Bulgar köylü grubunun çıkardığı isyan (Belgradcık İsyanı) sebebiyle şiddetli bir mücadeleye sahne oldu; bunlar kaleye hücum ettilerse de başarısızlığa uğradılar.
Kırım Harbi’nden sonra Osmanlı hükümeti hem Sırbistan’a göç eden Buigar-lar’dan boşalan yerlerin insan gücü açığını kapatmak için, hem de stratejik-askerî önemi dolayısıyla Belgradcık bölgesine kalabalık bir Çerkez grubu yerleştirdi. Bunlar Nusretiye, Osmaniye, Tev-fikiye adlarıyla yeniden kurulan üç köyde iskân edildiler; toplam nüfusları ise hemen hemen 2000 dolayındaydı. Bir sınır bölgesi olan Belgradcık’ın nüfus yapısı hakkında ayrıntılı bilgiler veren Tuna Vilâyeti Salnâmesi’ne göre, sınır bölgesi olmadan önce daha geniş bir sahayı kaplayan, ancak daha sonra sınırlan daralan Belgradcık kazasında otuz sekiz kadar köy vardı. Bunlardan sadece Çerkezler’in yerleşmiş oldukları üç köy müslüman köyleri olup ayrıca iki küçük muhacir grubu da diğer köylerde yerleştirilmişlerdi. Belgradcık kasabası ise üçte ikisi müslüman olan yaklaşık 2600 kişilik bir nüfus ve 300 eve sahipti. Bütün kazada 14.400 hıristiyan ile 3700 müslüman nüfus bulunuyordu. Büyük sosyal karışıklıklar sebebiyle iki cemaat arasındaki münasebetler giderek gerginlik kazandı. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Belgradcık Kalesi Ruslar tarafından kuşatılarak bombardıman edildiyse de 25 Şubat 1878 Edirne Antlaşması’ndan hemen sonra zaptedilebildi. Türk nüfusun hemen hemen tamamı, savaşlar veya onu takip eden göçler sırasında Anadolu’ya gitti. Geride çok az sayıda Türk nüfus kaldı. Nitekim 1975’te burada az sayıda Türk ailenin yaşadığı tesbit edilmişti. Türk halkın göç etmesiyle kasabanın nüfusu oldukça azaldı. 1880’de yapılan Bulgar sayımına göre burada sadece 1100 kişi yaşıyordu.
Bugün Belgradcık’ın nüfusu 7000’e ulaşmış olup bir turizm merkezi haline getirilerek buraya modern bir kasaba hüviyeti kazandırılmıştır. Eski Osmanlı kalesi restore edilmiş ve müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kale, Bulgaristan’da diğer benzerleri arasında en iyi korunan ve bakımı yapılanını teşkil etmektedir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi