Boyalıköy Külliyesi, Anadolu’da Orta Asya Türk geleneklerini devam ettiren bir mimari eser.
Afyonkarahisar’dan Sincanlı İlçesine giden yol üstünde aynı adı taşıyan köyde bulunmaktadır. Külliye iki türbe ile bir hankah veya zaviyeden meydana gelmiştir. Köyün dışında bulunan külliyenin yapılış tarihi ve banisi hakkında kesin bilgi yoktur. XVII. yüzyılda buradan geçen Evliya Çelebi “Karye-i Boyalu” dediği bu yere de uğramıştır. Onun verdiği bilgiden anlaşıldığına göre Alidağı eteğinde kurulmuş 100 haneli bir müslüman köyü olan Boyalıköy Osman Paşazâde’nin zeametidir. Buradaki külliye, güzel bir bahçe ortasında kurulmuş bir tekke veya hankahtır. Merkezini, içinde Seyyid Kureyşî’nin yattığı kümbet-türbe teşkil eder. Boyalıköy Külliyesi Osmanlı devrinde bir ziyaretgâhtır ve XVII. yüzyıl içlerinde bu tekkenin hizmetini Bektaşî dervişleri görmektedir. Seyahatnâme’nin bazı yazma nüshalarında velînin adının Kureyşî olarak kaydedilmiş olmasına karşılık başka bir yazma nüshada bu ad Kuretî, Kureytî veya Kurtebî okunacak şekilde yazılmıştır.
XVII. yüzyılda tekke hüviyetinde olan bu binanın tekkelerin öncüsü olan bir hankah olduğu açıkça bellidir. Kümbet-türbe Seyyid Kureyşrnin kabrine tahsis edilerek esas bina buradan gelip geçenlerin, ziyarete gelenlerin ve aynı zamanda türbeye bakanların barınmaları için yani hankah olarak yapılmıştır. Sonraları, herhalde Osmanlı devri içlerinde, belki de XV. yüzyıldan itibaren burası bir Bektaşî tekkesi halini almış, halk arasında Boyalı Sultan Tekkesi olarak da tanınmıştır. Halbuki Evliya Çelebi Boyalı adının, Uşak halılarının ipliklerinin boyanmasında kullanılan bir kırmızı boyanın ham maddesinin bu köyden çıkarıldığı için verildiğini bildirir. Eski şer’iyye sicillerinden 1158 (1745) tarihli bir kayıtta ise Boyalıca adı geçmektedir.
Afyonkarahisar ve çevresine dair bütün yeni yayınlarda külliyenin kurucusu olarak Kureyş b. İlyâs b. Oğuz gösterilmekte ve bunu belirten bir mezar sandukası yazısının varlığı da bildirilmektedir. Bugün kümbet-türbenin içinde böyle kitâbeli bir sanduka yoktur. Eskiden çini kaplı olduğu bazı kalıntılardan anlaşılan sanduka çok harap bir haldedir. Afyon Müzesi’ndeki bir tescil defterinde ise 18 Ocak 1941 ‘de yazılan bir kayıtta velînin adı Kureyş b. İlyâs b. Ayaş olarak gösterilmiştir. Fakat müze müdürü olarak bu kaydı yazmış olan Süleyman Göncer kendisiyle görüşüldüğünde türbede bir kitabe görmediğini bildirmiştir. Köylüler bir kitabenin evvelce var olduğunu, fakat bunun sökülerek İstanbul’a götürüldüğünü söylemişlerdir. Kısacası türbede ne bir taş kitabe ne de sanduka üzerinde bir çini kitabe vardır. Külliyeye adını veren şahsın Afyon dışındaki Altıgöz Köprüsü’nün 606 (1209-10) tarihli kitâbesindeki Ebü’l-Vefâ İlyâs b. Oğuz ve Kütahya yakınındaki Ka-racaviran’da ribât-tekkenin 608 (1211-12) tarihli kitâbesindeki Kurşî b. İlyâs b. Oğuz ile aynı kişi olabileceğini iddia etmek mümkün değildir.
Boyaliköy Hankah-Tekkesi bilinmeyen bir tarihte harap bir duruma girmiş, belki de Kurtuluş Savaşı şırasında tahribe uğramıştır. 1968’deki ziyaretimizde çok harap ve bazı kısımları yıkılmış halde idi. Türbeler de aynı derecede harap ve bakımsızdı. Hatta hankahın tamamen yıktırılarak taşlarının bir okul inşaatında kullanılması düşünülmüştü. Şahsen yaptığımız bir başvuru üzerine Vakıflar İdaresi’nce 1970 yılında bazı çalışmalara girişilerek İçindeki moloz temizlenmiş, yıkık kısımlar yeniden yapılmıştır.
Külliyenin etrafını evvelce bir duvarın çevirdiği anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre o devirde güzel bir bahçe halinde olan bu sahada kırılmış ve devrilmiş durumda pek çok sayıda mezar taşı bulunmaktadır. Afyon müzesinde görülen, üstlerinde insan tasvirleri olan İslâmî devre ait mezar taşlarından bir kısmının buradan götürüldüğü de söylenmektedir. Yayınlarda hep medrese olarak adlandırılan hankah dikdörtgen biçiminde, eşit ölçülerde olmayan yontma taşlardan yapılmış bir binadır. Kemerlerde tuğla kullanılmıştır. Duvarlarda pek çok sayıda Bizans devrinin işlenmiş parçalarına rastlanır. Hankahın boyu 22 m., eni ise 15 m. kadardır ve sanıldığı gibi iki katlı olmayıp tek katlı olarak yapılmıştır. Sadece giriş dehlizinin üstünde bir oda bulunuyordu. Giriş dehlizi iki yanındaki tonozlu odalardan geniş bir orta sofaya açılmaktadır. Bunun ortasında devşirme dört Bizans sütunu ile desteklenen bir kubbe bulunuyordu. Orta sofanın son bölümü ise mihraplı olduğuna göre mesciddi. Sofanın iki yanında beşik tonozlu ikişer oda vardır. Boyalıköy Hankahı plan bakımından Diyarbakır’ın Eğil bucağının Tekke köyündeki yapı ile büyük benzerlikler gösterir.
Külliyenin öteki iki unsurundan biri kümbet, diğeri eyvan biçiminde iki türbedir. Hankahın kıble duvarı ile aynı çizgi üzerinde ve 580 m. uzağında olan ey-van-türbe değişik renklerde kesme taşlardan itinalı bir işçilikle yapılmıştır. Üstü tuğladan bir beşik tonozla Örtülüdür. Türbenin altında bir mumyalık mahzeni, bunun üstünde ise iki taraflı merdivenle çıkıian mescid-türbe mekânı vardır. Çok eski Orta Asya Türk sanat geleneğinin bir Örneği olan bu eyvan-tür-be, diğer benzerlerinde de görüldüğü gibi her cephesinde üçgen biçiminde dışarı taşkın mahmuz biçiminde birer destekleme payandasına sahiptir. Bazıları yıktırılmış olmakla birlikte Anadolu’da Afyon, Akşehir, Konya ve Amasya’da bunun gibi eyvan-türbeler mevcuttur.
Kümbet ise hankahın kuzeyinde, ondan 12 m. uzaktadır. Kaide kısmı kare, ana gövdesi ise sekiz köşeli olan bu türbenin üstü piramit biçiminde tuğladan bir külah ile örtülüdür. Sekizgen biçimli gövde, değişik renklerde gayet muntazam yontulmuş ve çok temiz bir işçilikle örülmüş taşlardan yapılmıştır. Bunun da altında, girişi çift taraflı olan üst kat merdiveninin ortasında bulunan bir mumyalık mahzeni vardır. Mescid-türbe mekânının, etrafına geometrik tezyinat işlenmiş sivri kemerli kapısı üstündeki dikdörtgen boşluk evvelce mevcut kitabenin yuvası olmalıdır. Böylece bu kümbet-türbe Türk klasik türbe mimarisinin güzel bir temsilcisi olmaktadır.
Boyalıköy Külliyesi ilk olarak K. Erdmann tarafından tanıtılmış, sonra Oktay Aslanapa, Katherina Otto-Dorn, Metin Sözen ve Aptullah Kuran bu binadan hep medrese olarak bahsetmişlerdir. 1968’de yaptığımız araştırmalar sonunda buranın bir hankah-tekke olduğu ortaya konulmuştur. Bu çeşit yapıların çoğunda olduğu gibi fethedilen toprakların Türkleşmesindeki fonksiyonu icabı bir Bizans yapısının yakınında veya yerinde, hatta bir dereceye kadar onun malzemesinden istifade edilerek inşa olunmuştur. Fakat hankah plan ve üst yapı bakımından tamamen Türk mimari geleneklerine bağlıdır. Burada da hankahın velî olarak tanınan bir Horasan ereninin kudsiyetine bağlandığı görülür. Bu külliye Anadolu’da Türk yerleşmesine işaret eden eserlerdendir ve Orta Asya’dan gelen Türk (Horasan) boylarının iskânları ile ilgilidir. Orta Asya geleneklerini sürdüren bir eyvan-türbenin ve insan, hayvan, av tasvirleriyle süslü İslâmî mezar taşlarının varlığı da külliyenin bu bağlantısının başlıca işaretleridir.
Boyalıköy Külliyesi Afyon’dan Bati’ya giden yolun üzerinde gelip geçen yolcuların konaklamaları için kurulmuş ve büyük ihtimalle ilk şeyhinin kudsiyetine sığınmış, Anadolu ve Rumeli’de pek çok benzerleri olan müesseselerden biridir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi