Cahiz Hayatı, Biyografisi, Kimdir, Eserleri, Hakkında Bilgi

Ebû Osman Amr b. Bahr b. Mahbûb el-Câhiz el-Kınânî (ö. 255/869)Arap edebiyatının en büyük nesir yazarlarından ve Mu’tezile kelâmcılarmdan biri.

150-160 (767-777) yılları arasında Bas­ra’da doğduğu tahmin edilmektedir. İlk kaynaklara dayanarak biyografisini ya­zan Sendûbrye göre dedesi Mahbûb de­ve çobanı bir zenci idi. Buna göre Câhiz bir Arap-zenci melezi olmalıdır. “Câhiz” lakabı kendisine patlak gözlü olmasın­dan dolayı verilmiştir.

Küçük yaştan itibaren ilim öğrenme­ye karşı şiddetli bir arzusu olan Câhiz’in gençliğinde, en parlak devrini yaşayan Basra’da çok canlı bir ilim ve kültür ha­yatı vardı. Hain b. Ahmed, Sîbeveyhi, Ahfeş, Ebû Ubeyde Ma’mer b. Müsennâ, Ebû Zeyd el-Ensârî, Asmaî gibi birçok büyük âlim Basra’da bulunuyordu. Câ­hiz bu âlimlerin derslerine devam ede­rek gramer, şiir, tarih ve edebiyat Öğ­rendi. Bir yandan da geçimini sağlamak için ticaretle uğraştı. Bu arada Basra Camii’ndeki ilmî ve edebî meclislere, Bas­ra panayırının kurulduğu, çöl AraplarT-nın geldiği, şairlerin ve hatiplerin şiirle­rini ve hutbelerini okudukları Mirbed’e de­vam etti. Fasih Arapça’yı onlardan öğ­rendi. Ayrıca kelâmcılann, çeşitli mez­hep mensuplarının, müslümanlarla di­ğer dinlere mensup olanların ve Şuûbiyye’nin aralarında tartıştıkları meseleleri dinledi. Âlimlerin ve ediplerin meclisle­rine katılmak için bazan Küfeye ve Bağ­dat’a kadar gitti.

Câhiz eserlerini 200 (815) yılından da­ha önce yazmaya başlamış olmalıdır. Zi­ra hilâfet ve diğer konularla ilgili eser­lerinin Halife Me’mün tarafından beğe­nilmesi ve kendisinin Bağdat’a çağrılma­sı 200 yılına rastlar. Câhiz bundan son­ra zaman zaman Bağdat ve Sâmerrâ’da halifenin ve devlet büyüklerinin vmuhi-tinde kalmış ve çeşitli eserler yazıp on­lara takdim ederek oldukça büyük bir yekûn tutan caizeler almıştır. Bu durum, 247 (861) yılında Halife Mütevekkil-Alellah ile Feth b. Hâkân el-Fârisrnin Sâmerrâ yakınında öldürülmelerine kadar de­vam etmiştir.

Câhiz Bağdat’ta bulunduğu sırada bil­hassa Aristo’dan yapılan tercümelerden faydalanmıştır. Vedîa Tâhâ Necm bu ko­nuyu Menkülötü’l-Câhiz ‘an Aristo iî Kitâbi’l-Hayevân adlı eserinde ele almıştır. Edindiği bu kültür Nazzâm, Sümâme b. Eşres gibi Mu’tezi­le büyüklerinin tesiri altında teşekkül eden kelâma dair fikirlerinin olgunlaş­masına yardım etti. Me’mûn devrinde bir ara Dîvânü’r-resâil başkanlığına getiril­diyse de birkaç gün sonra bu görevden istifa etti. Daha sonra bu makamda İb­rahim b. Abbas es-Sûirye vekâlet ettiği bilinmektedir. Geçimini, eserlerini ithaf ettiği kimselerden aldığı caizelerle sağ­layan Câhiz’in Kitâbü’l-Hayevân, Kitâ-bü’1-Beyân, Kitâbü’z-Zerc ve’n-nahl adlı eserlerinin her biri için 5000 dinar mükâfat aldığı rivayet edilir.

Câhiz’in asıl parlak devri. 220-233 (835-847) yıllan arasında vezirlik makamın­da bulunan Îbnü’z-Zeyyât Muhammed b. Abdülmelik zamanına rastlar. Bu sı­rada kaleme aldığı birçok risalesini İbnü’z-Zeyyât’a ithaf etti. Onun bu devir­de yaşadığı müreffeh hayat ve sahip olduğu itibarı Hatîb el-Bağdâdrnin nak­lettiği bir hadise göstermektedir. Câhiz bu arada Şam, Humus ve Antakya’yı ziyaret etti. 233 (847) yılında İbnü’z-Zeyyât öldürülünce kendisi de yakalanıp hapsedildi. Daha sonra Ahmed b. Ebû Duâd onu affetti. Bunun üzerine eserlerinin bir kısmını İbn Ebû Duâd ve oğlu Muhammed’e ithaf etti. Bir ara Halife Mütevekkil-Alellah Câhiz’i çocuklarına hoca tayin etmek İste­diyse de çirkin yüzlü olduğu için bun­dan vazgeçti. İbn Ebû Duâd ve oğlunun ölmesinden sonra ise Halife Mütevekkil-Alellah ile Feth b. Hakan’ın himaye­lerini gördü ve bazı eserlerini onlara İt­haf etti. Bu sırada Feth ile birlikte Şam’a gitti.

Hayatının sonuna doğru felç olan Câ­hiz, ayrıca damla hastalığından musta­rip ve çok yaşlanmış olarak Basra’ya çe­kildi. Bir ara Halife Mütevekkil-Alellah kendisini Sâmerrâya davet ettiyse de bu davete icabet edemedi. 255 yılı Muhar­reminde doksan beş yaşla­rında iken Basra’da vefat etti.

Patlak gözlü, ince boyunlu, kalın du­daklı, esmer tenli, kısa boylu olan Câhiz neşeli, şakacı, zeki, nüktedan, biraz cim­ri ve tartışmadan hoşlanan bir kimse idi. Çirkinliğine rağmen meziyetleriyle ken­disini sevdirmiş, en yüksek makamlar­da bulunan devlet adamları ile münase­bet kurabilmiştir. Kaynaklarda onun ev­lendiğine ve çocuk sahibi olduğuna dair bilgi yoktur. Meymün b. Harun’un riva­yetine göre bir cariyesi, bir de hizmetçi­si vardı. Diğer bir rivayete göre ise satın aldığı bir Türk ca­riyeden bir oğlu olmuştur.

Üslûbu ve Şahsiyeti

Câhiz’in İslâm dü­şünce tarihinde önemli bir yeri bulun­makla beraber onun asıl şöhreti yazar­lığı ve edipliği dolayısıyladır. Halife Me’­mûn ile Câhiz’den bahseden müellifler onun üslûbunu takdir etmişlerdir. Her ne kadar daha önce İbnü’l-Mukaffa’, Sehl b. Hârün gibi büyük nesir ustaları yetiş-mişse de Arap nesrine mükemmel şek­lini veren Câhiz olmuştur. Onun üslûbun­da lüzumsuz seciler ve sunîlik yoktur. Ge­niş eserlerinde konu dağınıklığına rast­lanmakla beraber risalelerinde bu du­rum görülmez. Üslûbundaki ahengi, se­ci yerine aynı fikri iki değişik şekilde ifa­de etmek suretiyle sağlamıştır. Böylece kendisinden önceki nesirciler gibi kısa ve özlü ifade yerine konuyu biraz daha uzun bir tarzda ele almayı tercih etmiş­tir.

Câhiz’e göre kitap, okuyan ve dinle­yenlerin kolayca anlayabilmeleri için açık bir ifade ile yazılmalı ve mânayı açıkla­yan gerekli ayrıntılardan mahrum olma­malıdır. Eğer müellif özlü anlatımı ter­cih ederse kendisini sadece yüksek kül­türlü kişiler anlayabilir.

Arap ve İslâm kültürünün altın çağın­da yaşayan Câhiz bu kültürün en büyük temsilcilerinden biri olmuş, hem dinî hem din dışı alanlarda eserler vermiştir. İs­lâm akılcılığının beşiği olan Basra’da doğ­ması ve elde ettiği diğer imkânlar onu büyük zekâlardan biri yapmıştır. Dinî-siyasî sahadaki eserlerinde İslâm’ın ilk devirlerindeki meseleleri, din dışı eser­lerinde ise İslâm kültürünü ve hümanizmasını inceledi. Günümüze pek azı ulaşan eserlerinden çıkan sonuca göre Câhiz, imanın sınırlarını aşmadan tabii hadiseleri, eski tarihi, gerçek gibi nak­ledilmiş efsanevî rivayetleri büyük bir ustalıkla tenkit süzgecinden geçirir ve bunların akla uygun çözüm yollarını arar. Nakledilen hadiselerin kabul edilebilme­si için çok meşhur olmalarının ve sened-lere dayanmalarının yeterli olmadığını, bazan önemsiz ve yanlış olan bir şeyin büyük şöhret kazanabileceğini söyler. Câhiz çok kimse tarafından rivayet edi­len hususların muhteva bakımından psi­kolojik bir tenkide tâbi tutulması ge­rektiği kanaatindedir. Bu görüşünden ve şakacı tabiatından dolayı muhaddisler onu güvenilir bir kişi olarak kabul etme­mişlerdir. İbn Asâkir’in bir kaydına gö­re şifahî rivayete pek itimat etmezdi. Câhiz Arap mirasından, eski Yunan-Hint kültüründen faydalı gördüğü şeyleri din­daşlarına öğretmeye çalışmış, bununla beraber bazan Aristo gibi büyük otori­teleri tenkit etmekten de geri kalma­mıştır.

Câhiz’in en çok dikkat çeken tarafla­rından biri de psikolojik tahlilleridir. Bu tahlillere bilhassa küçük risalelerinde rastlanır. Tabii çevrenin insan ve hay­vanlara etkisi üzerinde ısrarla duran Câ­hiz, bu hususta sosyal çevrenin etkisin­den de önemle söz ederken Kitâbü’l-Beyan’da şarkıcı bir cariyeyi örnek olarak ele alır, onun mesleği ve aldığı terbiye gereği dürüst bir hayat yaşamasının mümkün olmadığını söyler. Câhiz. birçok İslâm müellifinin aksine, edebî eserlerinde yaşadığı top­lumdan, toplum hayatından söz etmeyi ihmal etmez ve günlük hayatın birçok meselesini ele alır. Şu var ki o her şey­den önce Arap kültürünün ateşli bir sa­vunucusudur. Eserlerinde verdiği örnek insan tipleri hep Araplar’dan seçilmiş­tir. Câhiz aynı zamanda hilâfetin kuv­vetli bir müdafii olduğu için eserlerinde devletin gelişmesinde etkili olan unsur­ları darıltmamaya çalışmış, hatta fırsat düştükçe onları övmüştür.

Eserleri

Câhiz Arap edebiyatında en çok eser veren müellifler arasında yer alır. Kitaplarının sayısı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Sıbt İbnü’l-Cevzî, onun 360 eseri olduğunu ve bunların çoğunu Bağdat’ta Ebû Hanîfe Türbesi Kütüphanesinde gördüğü­nü söyler. Câhiz’in. eserlerini genellikle be­lirli adlar altında zikretmeyip çeşitli yer­lerde farklı İsimlerle kaydettiği veya on­ları yeniden telif ettiği, gençliğinde bazı eserlerini İbnü’l-Mukaffa1 ve Halîl b. Ah-med gibi âlimlerin adlarıyla yazdığı, bu arada başkalarının onun şöhretinden is­tifade için kendi kitaplarını Câhiz’e is­nat ettikleri de bilinmektedir. Pellat ta­rafından eserleri üzerinde yapılan son araştırmada 244 kitap adı tesbit edil­miştir. Eserlerinin yirmi beş kadarı günümüze tam. altmış beş kadarı da eksik olarak gelebilmiştir. Bir kısmı küçük risaleler halinde kaleme alınmış olan bu eserler, değişik araştır­macılar tarafından Mecmûcatü resâ’i-li’l-Câhiz veya Resâ ‘ilü’l-Câhiz ad­larıyla bir araya getirilerek neşredilmiş­tir. Brockelmann onun eserlerinden tes­bit edebildiklerini konularına göre tas­nif etmeye çalışmıştır. Câhiz’in hemen hepsi ansiklopedik mahiyette olan eserlerini konularına göre kesin sınırlarla tasnif etmek güçse de bunların belli başlıları­nı aşağıdaki gruplar altında ele almak mümkündür;

a- Dil ve Edebiyat.

1- el-Beyân ve’t-teb-yîn”. Arap dilinin özellikleri üzerinde du­ran ve Arapiar’ın şiir ve hitabetteki kabi­liyetlerini ortaya koyan Câhiz’in bu ko­nudaki en önemli eseridir. Tarihî ehem­miyeti olan çeşitli vesika ve kayıtlan da İhtiva eden ve birçok defa basılan eserin en iyi neşri Abdüsselâm Hârûn tarafın­dan dört cilt halinde yapılmıştır.

2- Kitûbü Âyi’l-Kur’ân. Kur’ân-ı Kerîm’in Arap gramerine uy­gunluğundan, belagat ve i’câzından bah­seder.

3- Risale îi’l-belâğa ve’l-i’câz.

b- Kelâm ve Mezhepler Tarihi.

1- el- Os-mâniyye- Siîler’in iddialarına karşı ilk üç halifeyi savunan bir eserdir. Câhiz bu kitabında daha sonraki kelâmcıların aksine sosyo-psikolojik ve tarihî deliller kullanır.

2- Ki-tâb fi’l-‘Abbâsiyye. Hilâfetin Hz. Ab-bas’ın soyundan gelenlerin hakkı oldu­ğunu iddia edenlerin görüşlerini konu edinir.

3- Tasvîbü “Alî fî tahkimi!-hake-meyn. Hakem Vak’ası’nda Hâricîler’e kar­şı Hz. Ali’yi savunan eser. onun bu olay­da en uygun yolu takip ettiğini ispata çalışır. Eserde ayrıca her iki tarafa men­sup askerler psikolojik ve sosyolojik özel­likleri açısından tahlile tâbi tutulur.

4- Faziletul-Mutezile.

5- Kitâbur-Red caid aşhâbi’l-ilham. İlhamı bilgi vasıta­larından biri olarak kabul edenleri red­detmek amacıyla yazılan eser, konunun işlenişi bakımından Câhiz’in orijinal teliflerinden biridir.

6- Ki­tâbü Halkı’l-Kui’ân. Kur’ân-ı Kerîm’in mahlûk olduğu tezini müdafaa eder.

7- Hucecü’n-nübüvve. Peygamberliğin ve mucizelerin lüzumuna dairdir.

8- Tafzîlü şmö cati’l-kelâm.

9- er-Red cale’n-na-şârâ ve’l-yehûd. Câhiz bu reddiyesin­de, Kur’ân-ı Kerîm’in yahudi ve hıristi-yanlara dair verdiği bilgilerin yanlışlığını iddia eden hıristiyanların yönelttikleri al­tı soruya cevap vermektedir. Eserin te­mel özelliği, bu sorulan cevaplandırması dolayısıyla, İslâm’a dil uzatan hıristiyan­ların kendi dinlerinin savunulacak bir yanı olmadığını onlara göstermesidir. Bir diğer özelliği de İslâm’ın ortaya çıkışın­dan milâdî IX. yüzyıla kadar geçen dö­nemde gayri müslimlerin sosyal durum­ları hakkında bilgi vermesidir. Câhiz’in reddiyesinin asıl metni günümüze ulaş­mamıştır. Sadece Ubeydullah b. Hassan tarafından seçilmiş bazı kısımları mev­cuttur. Eser Ezher Kütüphanesi ile Ahmed Teymur Paşa Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. El­deki reddiyenin büyük bir kısmı, Müberred’in el-Kâmil adlı eserinin kenarında, daha sonra da J. Finkel ta­rafından neşredilen Şeidşıi resâ’il içinde yer almaktadır. Rnkel bu reddiyeyi “A Risâla of Al-Jâhiz” adıyla İngilizce’ye de çevirmiştir. J. Finkel’in neş­ri esas alınarak I. S. Allouche tarafından “Un traite” de pol6mique Christiano-Musulmane au IXe siecle” adıyla Fransızca’­ya tercüme edilen eserin tahkikli neşri Abdüsselâm Hârûn ve Muhammed Abdullah eş-Şerkavî tarafından yapılmış, bu neşirden Osman Cilacı tarafından Hı­ristiyanlığa Reddiye adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.

10- Risale ilâ Ahmed b, Ebî Du’âd fi Kitâbi’r-Red ‘ale’l-Müşebbihe. Câhiz’in, muhaddisle-rin ve Şia’nın teşbih’e dair fikirlerini red için kaleme almış olduğu eserini tanıt­mak ve onların Mu’tezile’ye karşı tehlike oluşturduklarını belirtmek üzere İbn Ebû Duâd’a hitaben yazdığı mektup tarzında bir eserdir.

11- Risale fi beyânı mezâ-hibi’ş-Şî’a,

c- Tarih ve Siyaset.

1- Risale fî Benî Ümeyye. 

2-  Kitâbü  Cemhereü’l-mülûk.

3- Kitâbü’l-Mülûk ve’l-ümemi’s-sâlife ve’l-bâkıye

d- Ahlâk.

1- et-Tâc fî ahlâki’I-mülûk Halife Mütevekkil-Alellah’ın veziri Feth b, Hakan’a ithaf edilen, siyasetnâme tü­rüne de giren bir eserdir. Eser bir girişle dört bölüm­den oluşur. Özellikle Emevîler ve Abbâ-sîler’de eğlence ve mûsiki ile ilgili âdet ve uygulamaların, folklorik bilgilerin yer aldığı üçüncü bölüm kültür tarihi bakı­mından büyük değer taşır.

2- Kitaba1-Mehâsin ve’l-azdâd. İnsanların iyi ve kötü davranışlarını psikolojik tahliller so­nucu tenkide tâbi tutan bir eserdir.

3- Risale fi’n-nübl ve’t-tenebbüi ve zemmi’l-kibr.

4- Risale fi’l-îaşl mâ beyne’l-çadâve ve’l-hased. Psikolojik davranışların tahlil edil­diği edebi bir eserdir. Câhiz bu konuda Risale fî kit-mâni’s-sır ve hıfzi’l-lisân, Risale ti zem­ini ahlâki’î-kütiûb ve Kitâbü’l-Hicâb ve zemmüh adlı eserleri de kaleme al­mıştır. Muhammed Kürd Ali tarafından Câhiz’e nisbet edilerek neşredilen Kitâ­bü Tehzîbi’l-ahlâk’m Yah­ya b. Adî’ye ait olduğu sonraki araştır­malarla ortaya konmuştur.

e- Sanat ve Ticaret.

1- Kitâbü’t-Tebas-şur bi’t-tîcâre. Ziynet eşyası, mücevhe­rat ve ıtriyat gibi değerli ticarî malların yapımı, kaliteleri, alım ve satımı vb. ko­nuları işleyen bir eserdir.

2- Risale fî şmâ catî’l-kuvvâd. Halife çocuklarına muh­telif İlim ve sanatların öğretilmesini tav­siye ettiği ve çeşitli mesleklerden on bir kişiye kendi mesleklerinin terim ve ifa­deleriyle bir savaş sahnesini hikâye et­tirdiği risâlesidir.

3- Risale fî medhi’t-tüccâr ve zemmi cameli’s-sultân. Ser­best meslek sahiplerini öven, buna kar­şılık devlet işlerinde ve sultanın maiye­tinde çalışanları yeren bir risaledir.

4- Kitabü’l-Mu’allimîn.  Çocuk terbiyesine dairdir.

5- Kitâbü Ğışşi’ş-şmâ’ât Çe­şitli mesleklerin hilelerini anlatır.

6- Ri­sale fî tabakâti’l-mugannin. Mûsiki ala­nında şöhret bulmuş şarkıcıların isimle­rini ihtiva eden bir listedir.

7- Kitâbü’l-Kıyan. Eserde içkili şarkı­lı toplantı düzenleyenler eleştirilmekte­dir. Ancak cariyelerin erkekler arasın­da örtünmeye riayet etmeden şarkı söy­lemelerinin sakıncalı  olmadığı  belirtil­mekte ve İran kültüründe edebin, Grek kültüründe ise felsefenin bir bölümü sa­yılan müziğin meşruiyetiyle güzellik ve aşkla ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Eser Abdüsselâm Hâ­rûn tarafından Resâ’ilü’l-Câhiz içinde neşredilmiş, ayrıca A. F. L. Beeston tarafından The Epistle on Sin-ging-girls adıyla İngilizce’ye çevrilerek Arapça metniyle birlikte yayımlanmıştır.

f- Diğer Eserleri.

1- Kitâbü’l – Hayevân.

Câhiz’in en önemli eseri sayılır. Zoolojinin çeşitli bölümle­rine, hayvan türlerinin evrimine, iklim ve muhitin tesirine dair müellifin geniş bil­gisi yanında tecrübeye de dayanan ansiklopedik mahiyette bir eserdir.

2- Kitâbü’l-Buhalâ\ Cimriliği tahlil ederek toplumdaki çeşitli sınıftan cimrileri ve özellikle Araplar’dan başka milletleri hic­veder. Cemiyet hayatını inceleyen ve ede­biyat tarihi için de değerli bir kaynak olan eser ilk defa G. von Vloten tarafın­dan yayımlanmış, daha son­ra değişik kişilerce de neşirleri yapılmış­tır.

3- Küâbut-Terbf ve’t’tedvîr. Felsefe, kozmoloji, astroloji, sihir ve müzik gibi konularda ilrrrî tar­tışmaya zemin teşkil edecek soruların yer aldığı, bilhassa eski Yunan ve İran müzisyenleriyle mûsiki form ve aletle­rinden bahseden bir eserdir.

4- Fezâ’ilü’l-Et-râk”. İslam âleminde Türkler’e dair yazı­lan en eski eserdir. A. Hârûn tarafından Resâ’ilü’î-Cöhiz içinde neşredilen kitabı Ramazan Şeşen Hilâfet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri adıyla Türkçe’ye çevirmiştir.

5- Fahrü’s-sûdân cale’l-bizân. Zencilerin beyazlara karşı üstün­lük iddialarını ele alır.

6- Kitâbü’r-Recül ve’l-mer^e. Erkekle kadın arasındaki farklardan bahseder.

7- Müîâharetü’l-cevâri ve’l-ğılmân.

8- el-Bursân ve’l-cürcân ve’l-‘umyân ve’l-hûlân. Sakat ve hastalıklı olan meşhur kişileri konu edinir.

9- Kitâbü’l-‘Arab vel-mevâîî. Müellif bu eserinde Araplar’ın üstünlüğünü ispata çalışır.

10- Kitâbü’1-Esmâ^ ve’l-künâ ve’i-el-köb ve’l-erıbûz.

11- Kitâbü’z-Zerc ve’n-nahl ve’z-zeytûn ve’l-üQnâb. Bitkilere dair önemli bir eser olup zamanımıza kadar gelmemiş­tir.

12- Kitâbü’l-Kavl ill-biğâl. Kitâbü’l-Haye-vân’a ek olarak yazılmış olup katırları konu edinir inşr. Peliat, Kahire 1955; A. Hârûn, Resâ iLü’l-Câhiz içinde.

13- Kitâbü’l-Büldân. Kitâbü’l-Emsâr vecacd3i-bü’1-büldân adıyla da bilinen eser Mekke, Medine, Basra ve Küfe gibi şehirlerin ahalisinden ve on­ların meziyetinden bahseden bir coğraf­ya ve folklor kitabıdır.

Şöhreti ve Tesiri

Çirkinliği yanında nükteciliğiyle de Arap edebiyatında birçok fıkra ve hikâyeye konu olan Câhiz, daha hayatta iken şöhretin zirvesine ulaşmış nâdir şahsiyetlerden bindir. Çağdaşı Ebû Hİffân’a. “Câhiz seni perişan etti. onu ni­çin hicvetmiyorsun?” denildiğinde, “Be­nim aklımdan zorum mu var! Vallahi, sa­bahleyin aleyhimde bir risale yazsa ak­şam olmadan şöhreti Çin’e ulaşır” ceva­bını vermiştir. Câhiz bir beytinde, “Ben­den önce birçok kimse ileri mesafeler katettiyse de önemi yok, ben yavaş ya­vaş yürüyerek onların hepsini geçtim” der. Üç büyük şahsiyete sahip olduğu için Arap milletine gıpta ettiğini söyle­yen Sabit b. Kurre, çeşitli üstünlüklerini anlattığı Hz. Ömer ile Hasan-ı Basrî’den sonra üçüncü kişi olarak müslümanların hatibi, edibi ve kelâmcıların hocası say­dığı Câhiz’in adını zikreder lYâküt, Mu’cemü’t-üdeba\ XVI, 95-98) Daha sonraki nesiller içinde kendisini taklit eden el-Kamil müellifi Müberred (o. 285 898). coğrafyacı İbnü’l-Fakih (o 289 ‘902den sonra), İbrahim b. Muhammed el-Beyhakî lo. 320 932ı, meşhur edip Ebû Mansûr es-Seâlibî (ö. 429 1038), eserlerin­den iktibaslarda bulunan, başta Ali b. Hüseyin el-Mes’ûdî ıö. 345 9561 olmak üzere Kazvînî (ö 682 1283 ı ve Demîn (o. 808/ 1405) gibi birçok takipçisi olan Câhiz, İslâm kültürünün zayıfladığı çağ­larda ihmal edilmişse de XIX. yüzyılda Avrupa’da başiayan şarkiyat İnceleme­leri ve İslâm dünyasındaki uyanış ile eserleri araştırılarak birçoğu yayımlan­mış, bir kısmı da Batı dillerine ve Türk­çe’ye tercüme edilmiştir. Ch. Peliat. Câ­hiz ve eserleri konusunda önemli çalış­malar yapmış ve bunların bir kısmını Batı kültürüne kazandırmıştır. Bunun dışında Câhiz’in hayatını, eserlerini ve ilmî şahsiyetini inceleyen çeşitli araştır­malar mevcuttur. Muhammed Abdül-mün’im Hafâcî’nin Ebû ‘Osman el-Câ­hiz, Cemîl Cebr’in el-Câhiz lî hayâtîh ve edebih ve fikrih, Ahmed et-Tavîlfnin Ebû cOsmân el-Câhiz, Seliûm Dâvüd’un en-Nakdü’l-menhecî “inde’l-Câhiz, Fevzî Halil AtavT’nin el-Cöhiz dâ’iretü ma’âriti casrih (Bey­rut 19711, Muhammed es-Sagîr Benânîn’in en-Nazariyyâtü’l-lisâniyye ve 7-belâğıyye ve’l-edebiyye Cinde’l-Câhiz (Beyrut 1986) adlı eserleri bunlardan bazılarıdır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski