Ebû Osman Amr b. Bahr b. Mahbûb el-Câhiz el-Kınânî (ö. 255/869)Arap edebiyatının en büyük nesir yazarlarından ve Mu’tezile kelâmcılarmdan biri.
150-160 (767-777) yılları arasında Basra’da doğduğu tahmin edilmektedir. İlk kaynaklara dayanarak biyografisini yazan Sendûbrye göre dedesi Mahbûb deve çobanı bir zenci idi. Buna göre Câhiz bir Arap-zenci melezi olmalıdır. “Câhiz” lakabı kendisine patlak gözlü olmasından dolayı verilmiştir.
Küçük yaştan itibaren ilim öğrenmeye karşı şiddetli bir arzusu olan Câhiz’in gençliğinde, en parlak devrini yaşayan Basra’da çok canlı bir ilim ve kültür hayatı vardı. Hain b. Ahmed, Sîbeveyhi, Ahfeş, Ebû Ubeyde Ma’mer b. Müsennâ, Ebû Zeyd el-Ensârî, Asmaî gibi birçok büyük âlim Basra’da bulunuyordu. Câhiz bu âlimlerin derslerine devam ederek gramer, şiir, tarih ve edebiyat Öğrendi. Bir yandan da geçimini sağlamak için ticaretle uğraştı. Bu arada Basra Camii’ndeki ilmî ve edebî meclislere, Basra panayırının kurulduğu, çöl AraplarT-nın geldiği, şairlerin ve hatiplerin şiirlerini ve hutbelerini okudukları Mirbed’e devam etti. Fasih Arapça’yı onlardan öğrendi. Ayrıca kelâmcılann, çeşitli mezhep mensuplarının, müslümanlarla diğer dinlere mensup olanların ve Şuûbiyye’nin aralarında tartıştıkları meseleleri dinledi. Âlimlerin ve ediplerin meclislerine katılmak için bazan Küfeye ve Bağdat’a kadar gitti.
Câhiz eserlerini 200 (815) yılından daha önce yazmaya başlamış olmalıdır. Zira hilâfet ve diğer konularla ilgili eserlerinin Halife Me’mün tarafından beğenilmesi ve kendisinin Bağdat’a çağrılması 200 yılına rastlar. Câhiz bundan sonra zaman zaman Bağdat ve Sâmerrâ’da halifenin ve devlet büyüklerinin vmuhi-tinde kalmış ve çeşitli eserler yazıp onlara takdim ederek oldukça büyük bir yekûn tutan caizeler almıştır. Bu durum, 247 (861) yılında Halife Mütevekkil-Alellah ile Feth b. Hâkân el-Fârisrnin Sâmerrâ yakınında öldürülmelerine kadar devam etmiştir.
Câhiz Bağdat’ta bulunduğu sırada bilhassa Aristo’dan yapılan tercümelerden faydalanmıştır. Vedîa Tâhâ Necm bu konuyu Menkülötü’l-Câhiz ‘an Aristo iî Kitâbi’l-Hayevân adlı eserinde ele almıştır. Edindiği bu kültür Nazzâm, Sümâme b. Eşres gibi Mu’tezile büyüklerinin tesiri altında teşekkül eden kelâma dair fikirlerinin olgunlaşmasına yardım etti. Me’mûn devrinde bir ara Dîvânü’r-resâil başkanlığına getirildiyse de birkaç gün sonra bu görevden istifa etti. Daha sonra bu makamda İbrahim b. Abbas es-Sûirye vekâlet ettiği bilinmektedir. Geçimini, eserlerini ithaf ettiği kimselerden aldığı caizelerle sağlayan Câhiz’in Kitâbü’l-Hayevân, Kitâ-bü’1-Beyân, Kitâbü’z-Zerc ve’n-nahl adlı eserlerinin her biri için 5000 dinar mükâfat aldığı rivayet edilir.
Câhiz’in asıl parlak devri. 220-233 (835-847) yıllan arasında vezirlik makamında bulunan Îbnü’z-Zeyyât Muhammed b. Abdülmelik zamanına rastlar. Bu sırada kaleme aldığı birçok risalesini İbnü’z-Zeyyât’a ithaf etti. Onun bu devirde yaşadığı müreffeh hayat ve sahip olduğu itibarı Hatîb el-Bağdâdrnin naklettiği bir hadise göstermektedir. Câhiz bu arada Şam, Humus ve Antakya’yı ziyaret etti. 233 (847) yılında İbnü’z-Zeyyât öldürülünce kendisi de yakalanıp hapsedildi. Daha sonra Ahmed b. Ebû Duâd onu affetti. Bunun üzerine eserlerinin bir kısmını İbn Ebû Duâd ve oğlu Muhammed’e ithaf etti. Bir ara Halife Mütevekkil-Alellah Câhiz’i çocuklarına hoca tayin etmek İstediyse de çirkin yüzlü olduğu için bundan vazgeçti. İbn Ebû Duâd ve oğlunun ölmesinden sonra ise Halife Mütevekkil-Alellah ile Feth b. Hakan’ın himayelerini gördü ve bazı eserlerini onlara İthaf etti. Bu sırada Feth ile birlikte Şam’a gitti.
Hayatının sonuna doğru felç olan Câhiz, ayrıca damla hastalığından mustarip ve çok yaşlanmış olarak Basra’ya çekildi. Bir ara Halife Mütevekkil-Alellah kendisini Sâmerrâya davet ettiyse de bu davete icabet edemedi. 255 yılı Muharreminde doksan beş yaşlarında iken Basra’da vefat etti.
Patlak gözlü, ince boyunlu, kalın dudaklı, esmer tenli, kısa boylu olan Câhiz neşeli, şakacı, zeki, nüktedan, biraz cimri ve tartışmadan hoşlanan bir kimse idi. Çirkinliğine rağmen meziyetleriyle kendisini sevdirmiş, en yüksek makamlarda bulunan devlet adamları ile münasebet kurabilmiştir. Kaynaklarda onun evlendiğine ve çocuk sahibi olduğuna dair bilgi yoktur. Meymün b. Harun’un rivayetine göre bir cariyesi, bir de hizmetçisi vardı. Diğer bir rivayete göre ise satın aldığı bir Türk cariyeden bir oğlu olmuştur.
Üslûbu ve Şahsiyeti
Câhiz’in İslâm düşünce tarihinde önemli bir yeri bulunmakla beraber onun asıl şöhreti yazarlığı ve edipliği dolayısıyladır. Halife Me’mûn ile Câhiz’den bahseden müellifler onun üslûbunu takdir etmişlerdir. Her ne kadar daha önce İbnü’l-Mukaffa’, Sehl b. Hârün gibi büyük nesir ustaları yetiş-mişse de Arap nesrine mükemmel şeklini veren Câhiz olmuştur. Onun üslûbunda lüzumsuz seciler ve sunîlik yoktur. Geniş eserlerinde konu dağınıklığına rastlanmakla beraber risalelerinde bu durum görülmez. Üslûbundaki ahengi, seci yerine aynı fikri iki değişik şekilde ifade etmek suretiyle sağlamıştır. Böylece kendisinden önceki nesirciler gibi kısa ve özlü ifade yerine konuyu biraz daha uzun bir tarzda ele almayı tercih etmiştir.
Câhiz’e göre kitap, okuyan ve dinleyenlerin kolayca anlayabilmeleri için açık bir ifade ile yazılmalı ve mânayı açıklayan gerekli ayrıntılardan mahrum olmamalıdır. Eğer müellif özlü anlatımı tercih ederse kendisini sadece yüksek kültürlü kişiler anlayabilir.
Arap ve İslâm kültürünün altın çağında yaşayan Câhiz bu kültürün en büyük temsilcilerinden biri olmuş, hem dinî hem din dışı alanlarda eserler vermiştir. İslâm akılcılığının beşiği olan Basra’da doğması ve elde ettiği diğer imkânlar onu büyük zekâlardan biri yapmıştır. Dinî-siyasî sahadaki eserlerinde İslâm’ın ilk devirlerindeki meseleleri, din dışı eserlerinde ise İslâm kültürünü ve hümanizmasını inceledi. Günümüze pek azı ulaşan eserlerinden çıkan sonuca göre Câhiz, imanın sınırlarını aşmadan tabii hadiseleri, eski tarihi, gerçek gibi nakledilmiş efsanevî rivayetleri büyük bir ustalıkla tenkit süzgecinden geçirir ve bunların akla uygun çözüm yollarını arar. Nakledilen hadiselerin kabul edilebilmesi için çok meşhur olmalarının ve sened-lere dayanmalarının yeterli olmadığını, bazan önemsiz ve yanlış olan bir şeyin büyük şöhret kazanabileceğini söyler. Câhiz çok kimse tarafından rivayet edilen hususların muhteva bakımından psikolojik bir tenkide tâbi tutulması gerektiği kanaatindedir. Bu görüşünden ve şakacı tabiatından dolayı muhaddisler onu güvenilir bir kişi olarak kabul etmemişlerdir. İbn Asâkir’in bir kaydına göre şifahî rivayete pek itimat etmezdi. Câhiz Arap mirasından, eski Yunan-Hint kültüründen faydalı gördüğü şeyleri dindaşlarına öğretmeye çalışmış, bununla beraber bazan Aristo gibi büyük otoriteleri tenkit etmekten de geri kalmamıştır.
Câhiz’in en çok dikkat çeken taraflarından biri de psikolojik tahlilleridir. Bu tahlillere bilhassa küçük risalelerinde rastlanır. Tabii çevrenin insan ve hayvanlara etkisi üzerinde ısrarla duran Câhiz, bu hususta sosyal çevrenin etkisinden de önemle söz ederken Kitâbü’l-Beyan’da şarkıcı bir cariyeyi örnek olarak ele alır, onun mesleği ve aldığı terbiye gereği dürüst bir hayat yaşamasının mümkün olmadığını söyler. Câhiz. birçok İslâm müellifinin aksine, edebî eserlerinde yaşadığı toplumdan, toplum hayatından söz etmeyi ihmal etmez ve günlük hayatın birçok meselesini ele alır. Şu var ki o her şeyden önce Arap kültürünün ateşli bir savunucusudur. Eserlerinde verdiği örnek insan tipleri hep Araplar’dan seçilmiştir. Câhiz aynı zamanda hilâfetin kuvvetli bir müdafii olduğu için eserlerinde devletin gelişmesinde etkili olan unsurları darıltmamaya çalışmış, hatta fırsat düştükçe onları övmüştür.
Eserleri
Câhiz Arap edebiyatında en çok eser veren müellifler arasında yer alır. Kitaplarının sayısı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Sıbt İbnü’l-Cevzî, onun 360 eseri olduğunu ve bunların çoğunu Bağdat’ta Ebû Hanîfe Türbesi Kütüphanesinde gördüğünü söyler. Câhiz’in. eserlerini genellikle belirli adlar altında zikretmeyip çeşitli yerlerde farklı İsimlerle kaydettiği veya onları yeniden telif ettiği, gençliğinde bazı eserlerini İbnü’l-Mukaffa1 ve Halîl b. Ah-med gibi âlimlerin adlarıyla yazdığı, bu arada başkalarının onun şöhretinden istifade için kendi kitaplarını Câhiz’e isnat ettikleri de bilinmektedir. Pellat tarafından eserleri üzerinde yapılan son araştırmada 244 kitap adı tesbit edilmiştir. Eserlerinin yirmi beş kadarı günümüze tam. altmış beş kadarı da eksik olarak gelebilmiştir. Bir kısmı küçük risaleler halinde kaleme alınmış olan bu eserler, değişik araştırmacılar tarafından Mecmûcatü resâ’i-li’l-Câhiz veya Resâ ‘ilü’l-Câhiz adlarıyla bir araya getirilerek neşredilmiştir. Brockelmann onun eserlerinden tesbit edebildiklerini konularına göre tasnif etmeye çalışmıştır. Câhiz’in hemen hepsi ansiklopedik mahiyette olan eserlerini konularına göre kesin sınırlarla tasnif etmek güçse de bunların belli başlılarını aşağıdaki gruplar altında ele almak mümkündür;
a- Dil ve Edebiyat.
1- el-Beyân ve’t-teb-yîn”. Arap dilinin özellikleri üzerinde duran ve Arapiar’ın şiir ve hitabetteki kabiliyetlerini ortaya koyan Câhiz’in bu konudaki en önemli eseridir. Tarihî ehemmiyeti olan çeşitli vesika ve kayıtlan da İhtiva eden ve birçok defa basılan eserin en iyi neşri Abdüsselâm Hârûn tarafından dört cilt halinde yapılmıştır.
2- Kitûbü Âyi’l-Kur’ân. Kur’ân-ı Kerîm’in Arap gramerine uygunluğundan, belagat ve i’câzından bahseder.
3- Risale îi’l-belâğa ve’l-i’câz.
b- Kelâm ve Mezhepler Tarihi.
1- el- Os-mâniyye- Siîler’in iddialarına karşı ilk üç halifeyi savunan bir eserdir. Câhiz bu kitabında daha sonraki kelâmcıların aksine sosyo-psikolojik ve tarihî deliller kullanır.
2- Ki-tâb fi’l-‘Abbâsiyye. Hilâfetin Hz. Ab-bas’ın soyundan gelenlerin hakkı olduğunu iddia edenlerin görüşlerini konu edinir.
3- Tasvîbü “Alî fî tahkimi!-hake-meyn. Hakem Vak’ası’nda Hâricîler’e karşı Hz. Ali’yi savunan eser. onun bu olayda en uygun yolu takip ettiğini ispata çalışır. Eserde ayrıca her iki tarafa mensup askerler psikolojik ve sosyolojik özellikleri açısından tahlile tâbi tutulur.
4- Faziletul-Mutezile.
5- Kitâbur-Red caid aşhâbi’l-ilham. İlhamı bilgi vasıtalarından biri olarak kabul edenleri reddetmek amacıyla yazılan eser, konunun işlenişi bakımından Câhiz’in orijinal teliflerinden biridir.
6- Kitâbü Halkı’l-Kui’ân. Kur’ân-ı Kerîm’in mahlûk olduğu tezini müdafaa eder.
7- Hucecü’n-nübüvve. Peygamberliğin ve mucizelerin lüzumuna dairdir.
8- Tafzîlü şmö cati’l-kelâm.
9- er-Red cale’n-na-şârâ ve’l-yehûd. Câhiz bu reddiyesinde, Kur’ân-ı Kerîm’in yahudi ve hıristi-yanlara dair verdiği bilgilerin yanlışlığını iddia eden hıristiyanların yönelttikleri altı soruya cevap vermektedir. Eserin temel özelliği, bu sorulan cevaplandırması dolayısıyla, İslâm’a dil uzatan hıristiyanların kendi dinlerinin savunulacak bir yanı olmadığını onlara göstermesidir. Bir diğer özelliği de İslâm’ın ortaya çıkışından milâdî IX. yüzyıla kadar geçen dönemde gayri müslimlerin sosyal durumları hakkında bilgi vermesidir. Câhiz’in reddiyesinin asıl metni günümüze ulaşmamıştır. Sadece Ubeydullah b. Hassan tarafından seçilmiş bazı kısımları mevcuttur. Eser Ezher Kütüphanesi ile Ahmed Teymur Paşa Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eldeki reddiyenin büyük bir kısmı, Müberred’in el-Kâmil adlı eserinin kenarında, daha sonra da J. Finkel tarafından neşredilen Şeidşıi resâ’il içinde yer almaktadır. Rnkel bu reddiyeyi “A Risâla of Al-Jâhiz” adıyla İngilizce’ye de çevirmiştir. J. Finkel’in neşri esas alınarak I. S. Allouche tarafından “Un traite” de pol6mique Christiano-Musulmane au IXe siecle” adıyla Fransızca’ya tercüme edilen eserin tahkikli neşri Abdüsselâm Hârûn ve Muhammed Abdullah eş-Şerkavî tarafından yapılmış, bu neşirden Osman Cilacı tarafından Hıristiyanlığa Reddiye adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.
10- Risale ilâ Ahmed b, Ebî Du’âd fi Kitâbi’r-Red ‘ale’l-Müşebbihe. Câhiz’in, muhaddisle-rin ve Şia’nın teşbih’e dair fikirlerini red için kaleme almış olduğu eserini tanıtmak ve onların Mu’tezile’ye karşı tehlike oluşturduklarını belirtmek üzere İbn Ebû Duâd’a hitaben yazdığı mektup tarzında bir eserdir.
11- Risale fi beyânı mezâ-hibi’ş-Şî’a,
c- Tarih ve Siyaset.
1- Risale fî Benî Ümeyye.
2- Kitâbü Cemhereü’l-mülûk.
3- Kitâbü’l-Mülûk ve’l-ümemi’s-sâlife ve’l-bâkıye
d- Ahlâk.
1- et-Tâc fî ahlâki’I-mülûk Halife Mütevekkil-Alellah’ın veziri Feth b, Hakan’a ithaf edilen, siyasetnâme türüne de giren bir eserdir. Eser bir girişle dört bölümden oluşur. Özellikle Emevîler ve Abbâ-sîler’de eğlence ve mûsiki ile ilgili âdet ve uygulamaların, folklorik bilgilerin yer aldığı üçüncü bölüm kültür tarihi bakımından büyük değer taşır.
2- Kitaba1-Mehâsin ve’l-azdâd. İnsanların iyi ve kötü davranışlarını psikolojik tahliller sonucu tenkide tâbi tutan bir eserdir.
3- Risale fi’n-nübl ve’t-tenebbüi ve zemmi’l-kibr.
4- Risale fi’l-îaşl mâ beyne’l-çadâve ve’l-hased. Psikolojik davranışların tahlil edildiği edebi bir eserdir. Câhiz bu konuda Risale fî kit-mâni’s-sır ve hıfzi’l-lisân, Risale ti zemini ahlâki’î-kütiûb ve Kitâbü’l-Hicâb ve zemmüh adlı eserleri de kaleme almıştır. Muhammed Kürd Ali tarafından Câhiz’e nisbet edilerek neşredilen Kitâbü Tehzîbi’l-ahlâk’m Yahya b. Adî’ye ait olduğu sonraki araştırmalarla ortaya konmuştur.
e- Sanat ve Ticaret.
1- Kitâbü’t-Tebas-şur bi’t-tîcâre. Ziynet eşyası, mücevherat ve ıtriyat gibi değerli ticarî malların yapımı, kaliteleri, alım ve satımı vb. konuları işleyen bir eserdir.
2- Risale fî şmâ catî’l-kuvvâd. Halife çocuklarına muhtelif İlim ve sanatların öğretilmesini tavsiye ettiği ve çeşitli mesleklerden on bir kişiye kendi mesleklerinin terim ve ifadeleriyle bir savaş sahnesini hikâye ettirdiği risâlesidir.
3- Risale fî medhi’t-tüccâr ve zemmi cameli’s-sultân. Serbest meslek sahiplerini öven, buna karşılık devlet işlerinde ve sultanın maiyetinde çalışanları yeren bir risaledir.
4- Kitabü’l-Mu’allimîn. Çocuk terbiyesine dairdir.
5- Kitâbü Ğışşi’ş-şmâ’ât Çeşitli mesleklerin hilelerini anlatır.
6- Risale fî tabakâti’l-mugannin. Mûsiki alanında şöhret bulmuş şarkıcıların isimlerini ihtiva eden bir listedir.
7- Kitâbü’l-Kıyan. Eserde içkili şarkılı toplantı düzenleyenler eleştirilmektedir. Ancak cariyelerin erkekler arasında örtünmeye riayet etmeden şarkı söylemelerinin sakıncalı olmadığı belirtilmekte ve İran kültüründe edebin, Grek kültüründe ise felsefenin bir bölümü sayılan müziğin meşruiyetiyle güzellik ve aşkla ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Eser Abdüsselâm Hârûn tarafından Resâ’ilü’l-Câhiz içinde neşredilmiş, ayrıca A. F. L. Beeston tarafından The Epistle on Sin-ging-girls adıyla İngilizce’ye çevrilerek Arapça metniyle birlikte yayımlanmıştır.
f- Diğer Eserleri.
1- Kitâbü’l – Hayevân.
Câhiz’in en önemli eseri sayılır. Zoolojinin çeşitli bölümlerine, hayvan türlerinin evrimine, iklim ve muhitin tesirine dair müellifin geniş bilgisi yanında tecrübeye de dayanan ansiklopedik mahiyette bir eserdir.
2- Kitâbü’l-Buhalâ\ Cimriliği tahlil ederek toplumdaki çeşitli sınıftan cimrileri ve özellikle Araplar’dan başka milletleri hicveder. Cemiyet hayatını inceleyen ve edebiyat tarihi için de değerli bir kaynak olan eser ilk defa G. von Vloten tarafından yayımlanmış, daha sonra değişik kişilerce de neşirleri yapılmıştır.
3- Küâbut-Terbf ve’t’tedvîr. Felsefe, kozmoloji, astroloji, sihir ve müzik gibi konularda ilrrrî tartışmaya zemin teşkil edecek soruların yer aldığı, bilhassa eski Yunan ve İran müzisyenleriyle mûsiki form ve aletlerinden bahseden bir eserdir.
4- Fezâ’ilü’l-Et-râk”. İslam âleminde Türkler’e dair yazılan en eski eserdir. A. Hârûn tarafından Resâ’ilü’î-Cöhiz içinde neşredilen kitabı Ramazan Şeşen Hilâfet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri adıyla Türkçe’ye çevirmiştir.
5- Fahrü’s-sûdân cale’l-bizân. Zencilerin beyazlara karşı üstünlük iddialarını ele alır.
6- Kitâbü’r-Recül ve’l-mer^e. Erkekle kadın arasındaki farklardan bahseder.
7- Müîâharetü’l-cevâri ve’l-ğılmân.
8- el-Bursân ve’l-cürcân ve’l-‘umyân ve’l-hûlân. Sakat ve hastalıklı olan meşhur kişileri konu edinir.
9- Kitâbü’l-‘Arab vel-mevâîî. Müellif bu eserinde Araplar’ın üstünlüğünü ispata çalışır.
10- Kitâbü’1-Esmâ^ ve’l-künâ ve’i-el-köb ve’l-erıbûz.
11- Kitâbü’z-Zerc ve’n-nahl ve’z-zeytûn ve’l-üQnâb. Bitkilere dair önemli bir eser olup zamanımıza kadar gelmemiştir.
12- Kitâbü’l-Kavl ill-biğâl. Kitâbü’l-Haye-vân’a ek olarak yazılmış olup katırları konu edinir inşr. Peliat, Kahire 1955; A. Hârûn, Resâ iLü’l-Câhiz içinde.
13- Kitâbü’l-Büldân. Kitâbü’l-Emsâr vecacd3i-bü’1-büldân adıyla da bilinen eser Mekke, Medine, Basra ve Küfe gibi şehirlerin ahalisinden ve onların meziyetinden bahseden bir coğrafya ve folklor kitabıdır.
Şöhreti ve Tesiri
Çirkinliği yanında nükteciliğiyle de Arap edebiyatında birçok fıkra ve hikâyeye konu olan Câhiz, daha hayatta iken şöhretin zirvesine ulaşmış nâdir şahsiyetlerden bindir. Çağdaşı Ebû Hİffân’a. “Câhiz seni perişan etti. onu niçin hicvetmiyorsun?” denildiğinde, “Benim aklımdan zorum mu var! Vallahi, sabahleyin aleyhimde bir risale yazsa akşam olmadan şöhreti Çin’e ulaşır” cevabını vermiştir. Câhiz bir beytinde, “Benden önce birçok kimse ileri mesafeler katettiyse de önemi yok, ben yavaş yavaş yürüyerek onların hepsini geçtim” der. Üç büyük şahsiyete sahip olduğu için Arap milletine gıpta ettiğini söyleyen Sabit b. Kurre, çeşitli üstünlüklerini anlattığı Hz. Ömer ile Hasan-ı Basrî’den sonra üçüncü kişi olarak müslümanların hatibi, edibi ve kelâmcıların hocası saydığı Câhiz’in adını zikreder lYâküt, Mu’cemü’t-üdeba\ XVI, 95-98) Daha sonraki nesiller içinde kendisini taklit eden el-Kamil müellifi Müberred (o. 285 898). coğrafyacı İbnü’l-Fakih (o 289 ‘902den sonra), İbrahim b. Muhammed el-Beyhakî lo. 320 932ı, meşhur edip Ebû Mansûr es-Seâlibî (ö. 429 1038), eserlerinden iktibaslarda bulunan, başta Ali b. Hüseyin el-Mes’ûdî ıö. 345 9561 olmak üzere Kazvînî (ö 682 1283 ı ve Demîn (o. 808/ 1405) gibi birçok takipçisi olan Câhiz, İslâm kültürünün zayıfladığı çağlarda ihmal edilmişse de XIX. yüzyılda Avrupa’da başiayan şarkiyat İncelemeleri ve İslâm dünyasındaki uyanış ile eserleri araştırılarak birçoğu yayımlanmış, bir kısmı da Batı dillerine ve Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Ch. Peliat. Câhiz ve eserleri konusunda önemli çalışmalar yapmış ve bunların bir kısmını Batı kültürüne kazandırmıştır. Bunun dışında Câhiz’in hayatını, eserlerini ve ilmî şahsiyetini inceleyen çeşitli araştırmalar mevcuttur. Muhammed Abdül-mün’im Hafâcî’nin Ebû ‘Osman el-Câhiz, Cemîl Cebr’in el-Câhiz lî hayâtîh ve edebih ve fikrih, Ahmed et-Tavîlfnin Ebû cOsmân el-Câhiz, Seliûm Dâvüd’un en-Nakdü’l-menhecî “inde’l-Câhiz, Fevzî Halil AtavT’nin el-Cöhiz dâ’iretü ma’âriti casrih (Beyrut 19711, Muhammed es-Sagîr Benânîn’in en-Nazariyyâtü’l-lisâniyye ve 7-belâğıyye ve’l-edebiyye Cinde’l-Câhiz (Beyrut 1986) adlı eserleri bunlardan bazılarıdır.
Diyanet İslam Ansiklopedisi