Darıdere. Bulgaristan’ın güneyinde bugünkü adı Zlatograd olan eski bir Osmanlı kasabası.
Yunanistan sınırına 7 km. uzaklıkta. Doğu Rodop dağlarının ulaşımı güç ormanlık bir bölgesinde, Kartal dağının altında deniz seviyesinden 550 m. yükseklikteki derin ve uzun bir vadide, iki küçük çayın birleştiği noktada yer almaktadır. Osmanlı hâkimiyeti döneminde kurulmuş olup 1430’larda tesis edilen Edirne Muradiye Camii ve İmareti vakıflarına ait köylerden oluşan bir idarî birimin merkezi iken daha sonra Gümülcine kazasına bağlı bir nahiye, XIX. yüzyılda da Darıdere, Akpinar (bugün Bjal Izvor) ve Şahin (Bugün Yunanistan’da Ekhinos) adlı üç nahiye ile yirmi yedi köyü bulunan bir kaza merkezi haline gelmiştir. Birkaç cami, medrese ve tekkenin bulunduğu Dandere ve Şahin, bölgenin önemli İslâmî merkezleri arasında yer alır. Ayrıca burası, XIX. yüzyılda ve XX. yüzyıl başlarında Maden (Madan) ile birlikte bölgede hıristiyan nüfusun yaşadığı yegâne yer olma özelliğini de taşımaktaydı.
1931de ortaya çıkarılan ve Aynaroz’-da Athos dağındaki manastırda muhafaza edilen sahte olması muhtemel bir tarihî not defterine göre, “Dandere kazasının bütün köyleri 1661 tarihinden önce tamamen hıristiyan Bulgarlar ile meskûn olup kasaba merkezi Belovidovo adını taşıyordu. IV. Mehmed’in 21. saltanat yılında 1661’de Doğu Rodoplar’-daki bütün Bulgar nüfusun din değiştirmesi yolunda emir verildi, böylece Be-lovidovo’nun bir kısmı ve köylerinin çoğu İslâmlaştırıİdi. 1. Mahmud’un saltanatı sırasında 1705 ilkbaharında Anadolu’dan Türk kolonileri gelerek bölge halkını zorla İslâmlaştırdılar, çoğunu da öldürdüler. Bu köyler arasında Niznets ve Perunovo bulunuyordu. Niznets’in adı sonradan Şahin, Perunovo’nunki ise Elmalı olarak değiştirildi”. Gerçek bir tarih kaynağı niteliği taşımayan bu not defterindeki bilgilerin yanlış olduğu bazı Bulgar tarihçileri tarafından belirtildiyse de söz konusu bilgiler yaygın şekilde kullanıldı ve yerleşti. Buna karşılık bölgenin ve Dandere’nin gerçek tarihi, Osmanlı tahrir defterlerinden 1516’dan itibaren sağlıklı olarak takip edilebilmektedir.
Dandere yöresindeki İskân eski çağlara kadar iner. Şimdiki kasabanın bulunduğu yerde Trakyalılar’in milâttan önce III-I. yüzyıllardaki yerleşmelerinin izlerine rastlanmıştır. Trakyalılardın küçük bir grup halinde, maden bakımından zengin olup şimdi terkedilmiş olan birçok maden yatağının bulunduğu bu bölgeye geldikleri belirtilmektedir. Kasabanın 3 km. kuzeybatısında Maden’e giden yol üzerinde, içinde XII. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar çeşitli tarihlerde imal edilmiş eşyalara da rastlanan bir Ortaçağ mezarı bulundu. Müslüman Çatak köyünde (bugün Preseka) yapılan kazılarda ise kilise kalıntıları ortaya çıkarıldı. Büyük bir müslüman köyü olan Uzundere’de de (şimdi Nedelino) iki ayrı yerde “kaursko grobe” (kâfir mezarları) denilen, üzerinde ilkel şekilde haç işareti kazılmış bir taş bulunan mezarlar vardır. Bütün bunlar, Osmanlı öncesi ve erken Osmanlı döneminde bölgenin çeşitli yörelerinde hıristiyanlann yaşadığını gösterir. Rumeli’nin fethi ve iskânı sırasında XIV. yüzyıldan itibaren binlerce Yörük cemaatinin Gümülcine ile İskeçe arasındaki ovalara yerleşip hayvanlarını civardaki Rodop yaylalarına salmalarının yol açtığı rahatsızlık sebebiyle hıristiyan nüfusun başka yerlere göçmüş olduğu söylenebilir. Nitekim XV. yüzyıl ortalarına ait bir tahrire göre[480], 1453-1455’te Gümülcine kazasının 1513ü müslüman hanesi olmak üzere toplam 2020 hâne nüfusu vardı. Bunun da 334 hanesini Yörük grupları oluşturuyordu. Buranın yanındaki Karasu Yenicesi’nin (Yenice-i Karasu daha sonra İskeçe’nin kazası) 1528 tahririne göre nüfusu 3290 hâne müslüman, 2029 hâne hıristiyandan ibaret olup müslüman nüfusun 695 hanesini Yörükler teşkil ediyordu. 1453-1455 tahririnin Darıdere’deki II. Murad Vakfı iie ilgili kısımlarının da dahil olduğu bir bölümün kaybolması, bölgenin bu dönemdeki durumunu aydınlatmayı güçleştirmektedir.
Dandere ve yöresiyle ilgili ilk sağlam bilgiler 1516 tarihli Tahrir Defteri’nde yer almaktadır[481]. Burada Edirne Muradiye Vakfı’na bağlı olarak Buru gölünün kuzey kıyısında, Bizans dönemine ait bir kalesi de bulunan (eski İsmi Peritheorion) Buru kasabası zikredilmektedir. Buru kasabasının hem ovalık hem de daha kuzeydeki dağlık bölgede çok geniş toprağı bulunmaktadır. Bütün bu topraklar vakfa ait olup buralarda yerleşim çok seyrektir. Defterde adı geçen köylerin birçoğu ya kaybolmuştur veya tam olarak tesbiti yapılamamaktadır. Burada ayrıca geç dönemdeki Dandere kazasının önemli yerleşme bölgelerinin isimlerine rastlanmakta ve bunlar hızla gelişen ve iskân edilen yerler olarak görülmektedir. Bu kısmen XVI. yüzyıldaki nüfus artışı dolayısıyla halkın yeni yerleşim birimleri araması, kısmen de vakıf idaresinin gelirlerini arttırmak maksadıyla iskânı ve kolonizasyonu teşvik etmesinden kaynaklanmıştır. 1516′-da burası defterde Dandere veya Sâdık-dere adıyla geçmekte olup Belovidovo adı hiç zikredilmemektedir. Bu sırada Dandere on iki müslüman, yirmi sekiz hıristiyan hâne, yani yaklaşık 200 kişilik nüfusuyla bölgenin en geniş yeriydi. Da-rıdere XVI. yüzyıl boyunca nüfusu giderek artan bir kasaba durumundaydı. 1528’de on beş hâne müslüman, otuz dokuz hâne gayri müslim (yaklaşık 260-270 kişi), 1558’de otuz sekiz hâne müslüman, altmış hâne hıristiyan (yaklaşık 490-500), 1590’da otuz sekiz hâne müslüman, 150 hâne hıristiyan (yaklaşık 940-950) nüfusa sahipti. Ayrıca civardaki köyler de giderek nüfusu fazlalaşan iskân birimleri durumuna geliyordu[482]. Buna göre köylerin çoğunun gelişmesi normal büyümeden çok daha hızlı olmuştur. Özellikle 1558 tarihli tahrirden, müslüman iskânının geniş ölçüde şimdi Yunanistan’a ait bulunan Ege ovalarında meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bölgedeki hemen bütün hıristiyanlar ya Osmanlı ordusunda hizmet eden voynuk-lardı veya madencilerdi. XVI. yüzyıl boyunca müslüman ve hıristiyan cemaatlerin her ikisi de aynı hızla büyüdü, birinin diğerine oranı hep aynı kaldı, ihtidâ-lann herhangi bir rolü olmadı. 1558’de müslümanların % 3,8’ük, 1590’da ise % 3,2’lik kısmı daha önceki ihtidalara dayanmaktaydı.
XVII ve XVIII. yüzyıllarda şehrin ve bölgenin nüfusu büyümeye devam etti ve bu dönemde hıristiyanlar arasında yer yer ihtidalar meydana geldi. Bu tedricî gelişme cizye ve avarız defterleri yardımıyla takip edilebilmektedir. Bazı köylerde müslüman mühtediier dil bakımından da Türkçe’yi benimsemişler, diğerleri Bulgarca konuşmayı sürdürmüşlerdi. Bu sonuncular Pomak olarak bilinmektedir. Türkçe yer ismi taşıyan ve Yörük menşeli olan öbür köylerde bugün Bulgarca konuşulmaktadır.
Özellikle XIX. yüzyılda bölgede çok sayıda yeni ve küçük köy ve mahalle ortaya çıktı. Ekilebilir arazinin çok sınırlı olması dağınık yerleşmeye yol açtı. Dan-dere’den batda Nevrekop’a (Goce Delcev) kadar Bulgaristan’ın bütün güney sahil bölgesini kaplayan ve Pomakluk denilen yerin doğusunda bulunan bu dağlık bölge için eski seyahatnamelerde bilgi yoktur. Şehir ve kaza hakkında 1310 (1892-93) tarihli Edime Vilâyeti Salnamesi bir fikir vermektedir (s. 477-481). O sırada şehrin 622 hâne olduğu, iki cami, iki medrese ve iki tekkeye sahip bulunduğu belirtilmektedir. Bu tekkelerden biri Rifâiyye tarikatına ait olup Orta İslâm mahallesinde Şeyh Hafız Ali Efendi tarafından inşa edilmiş, ikincisi ise Hacı mahallesinde Şeyh Hacı Ahmed Efendi tarafından yaptırılmıştır. Camileri kimin yaptırdığı hakkında bilgi yoktur. Dandere kazasında bu dönemde 752’si hıristiyan hanesi olmak üzere toplam 20.600 kişi yaşamaktaydı. Bu küçük hıristiyan cemaatinin iki kilisesi ve bir sıbyan mektebi bulunmakta, ayrıca bunlar mecliste, ticaret odasında, ziraat bankasında ve yarısı hıristiyanlardan oluşturulan belediye meclisinde temsil edilmekteydi. Dandere kazasında toplam kırk dokuz cami ve mescid, altı medrese ve iki kilise vardı. Bulgar kaynaklan da bölgede çok gelişmiş aba dokuma sanayiinden, el sanatları, sığır yetiştiriciliği ve ticaretten bahsetmektedir. Bu durum, bugün 100 kadarı restore edilip koruma altına alınan zengin evlerinden kolayca anlaşılmaktadır. Şehirdeki iki âbidevî kilise ise hıristiyan cemaatinin refah durumuna şahitlik eder. Bunlar süslü duvar tablolan ve ikonlara sahip olan 1832 tarihli Meryem ve 1871 tarihli Saint George kiliseleridir.
1877-1878 kışında Darıdere, General Cereven kumandasındaki Rus ordusu tarafından kısa bir süre işgal edildi. Balkan savaşlarından sonra Bükreş Antlaşması imzalanırken Bulgaristan’a dahil edildi; eski kazanın güney kısmı Elmalı, Ilıca ve özellikle tarihî eserleri, cami ve medreseleriyle Şahin Yunanistan’a bırakıldı. Bu kısım o zamandan beri kapalı bir askerî bölge durumundadır. Bulgarca konuşan müslüman ahali Pomaklar ise bölgenin Lozan Barış Antlaşması’nda mübadele kapsamına alınmamış olması sebebiyle yerlerinde kaldılar. 1913’ten sonra Darıdere kazasının bir kısmı kuvvetli bir Bulgarlaştırma kampanyasına sahne oldu. Bunda sözü edilen tarihî not defterindeki bilgiler ve diğer sahte tarihler önemli rol oynamıştır. Bu faaliyetlerin bir parçası olarak 1934’te, birçok Türkçe yer adı da dahil olmak üzere bütün tarihî isimler Bulgarlaştınldı. Sınırın diğer yakasında Yunanlılar da aynı uygulamayı yaptılar. 1985’te Jivkov idaresinin zorla Bulgarlaştırma kampanyasının bir parçası olarak Zlatograd bölgesinin komünist valisi mevcut bütün camileri ve hatta mezarlıkları İmha etti. Köylerde ancak 1990’dan sonra İslâmî hayat yeniden canlanmaya başladı. Eskiye oranla daha az müslümanın yaşadığı şehirde henüz hiçbir cami inşa edilmemiştir (1992). 1978 sayımlarına göre burada 8142 kişi yaşamaktaydı.
Diyanet İslam Ansiklopedisi