Dârü’l – hikmeti’l – İslâmiyye. 1918-1922 yılları arasında şeyhülislâmlığa bağlı olarak faaliyet gösteren, İslâm akademisi hüviyetinde ilmî kuruluş.
XX. yüzyılın başlarında güçlenen ve Osmanlı topraklarında da faaliyet gösteren İslâm’a muhalif cereyanların reddiyle İslâm âleminde yeni yeni ortaya çıkan birtakım dinî meselelerin İslâmî esaslar çerçevesinde halledilmesi amacıyla kurulmuştur.
1918 yılı başlarında Ertuğrul (Bilecik) mebusu M. Şemsettin (Günaltay) ile Urfa mebusu Şeyh Saffet (Yetkin) tarafından kurulması için teşebbüse geçilen bu müesseseye, İslâm’ı savunmak maksadıyla yapılacak çalışmaların doğrudan doğruya hükümetleri bağlayacağı düşüncesiyle Meclis-i A’yân’dan Ahmed Rızâ Bey karşı çıkmıştır. Bu sebeple Ayan Meclisi müzakereleri ve çeşitli hazırlıklar sonunda Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye ancak 25 Şubat 1918’de resmen kurulabilmiştir. 5 Mart 1918’de kabul edilen on yedi maddelik nizamnamesi, Mûsâ Kâzım Efendi”nin şeyhülislâmlığı döneminde 13 Mayıs 1918’de Sultan Reşad’ın iradesiyle Takvîm-i Vekâyî’üe neşredilerek yürürlüğe girmiştir. Resmen açılışı 12 Ağustos 1918’de Şeyhülislâm Mûsâ Kâzım Efendi tarafından yapılan bu kurumun çalışma tarzına ait otuz dokuz maddelik iç nizâmnâme mahiyetindeki Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye Nizamnamesi ise 14 Kasım 1918’de çıkarılmıştır. Daha sonra Cende-i Jimiyye’de neşredilen bir beyanname ile kamuoyuna hem müessese tanıtılmış hem de gayeleri açıklanmıştır.
Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye’nin başlıca görevleri, halkın dinî konularda karşılaştığı çeşitli problemleri ilmî metotlarla halletmek üzere neşriyat yapmak, yabancıların sorduğu dinî sorulara komisyonlarda görüşülmek suretiyle resmen cevap vermekti. Osmanlı Devleti’nin karışıklıklar içinde bulunduğu ve Bat hayranlığının toplumun her kademesinden devlet müesseselerine kadar hâkim olduğu bir zamanda toplumun ahlâk ve inançlarını zararlı etkilerden korumak da yine bu müessesenin önemli görev-lerindendi.
İlmî ve amelî görevleri Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye Nizâmnâmesi’nde belirtilmiş olan bu kuruluşun yaptırım gücü yoktu. Ancak halledilmesi gereken konulan şeyhülislâmlığa. Adliye Nezâreti ve polis müdüriyetine bildirmek üzere yazışmalar yapıyor ve dinî konuları açıklayıcı beyanlarda bulunuyordu. Faaliyetleri köylere kadar uzanan kurumun, imparatorluğun hemen bütün vilâyet ve kazalarında birer şubesinin açılmasına da çalışılmıştır. Ancak Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye, faaliyet gösterdiği dört yıl boyunca hiçbir zaman rahat bir çalışma ortamı bulamamıştır.
Faaliyet süresi içinde Dârü’l-hikme tarafından, İctihad ve Peyâm-Sabah gibi bir kısım gazetelerde yer alan İslâm aleyhtarı yazılar, misyoner ve bolşevik faaliyetleri gibi konularda meşihata veya Babıâli’ye bazı takrizler yazılmış, ayrıca çocuk düşürme, gençlerin davranışları ve İslâm ahlâkına aykırı çeşitli meseleler hakkında beyannameler yayımlanmıştır.
Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye’nin resmen tayin edilen ilk üyeleri şunlardır: Arapkirli Hüseyin Avni Efendi (Süleymaniye Medresesi ilnvi kelâm müderrisi, dersiam), Bergamalı Cevdet Efendi (Süleymaniye Medresesi tefsir müderrisi, dersiam), Şevketî Efendi (Süleymaniye Medresesi ilm-i nefs ve ahlâk müderrisi, dersiam), Muhammed Hamdi Efendi (Süleymaniye Medresesi mantık müderrisi, dersiam), Şeyh Beşir Efendi (Haiep mebusu), Şeyh Bedreddin Efendi (Şam ulemâsından), Haydarîzâde İbrahim Efendi (senedât-ı hâkâniy-ye şer’ memuru), Mustafa Tevfik Efendi (Amasya müftüsü), Bedîüzzaman Saİd Efendi (Said Nursi, ulemâdan).
Bunların dışında başkâtipliğe Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi Türk edebiyatı müderrisi Mehmed Akif Bey (Ersoy) tayin edilmiştir. Dârü’l-hikme’nin reisliğine önce resmen bir tayin yapılmamış, reis vekilliğine fetva emini Muğlalı Ali Rızâ Efendi getirilmiştir. Bu göreve 27 Eylül 1918’de asaleten Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye müsteşarı Kâmil Efendi tayin edilmiştir. Dârü’l-hikme’de daha sonra Mustafa Sabri Efendi, Mustafa Âsim, Mehmed Rebü, Ahmed Râsim Avnî, İzmirli İsmail Hakkı, İzmirli Hafız İsmail, Ermenekli Mustafa Saffet, Hüseyin Kâmil, Ferid (Kam), Ahmed Şiranî gibi birçok kişi üye olarak görev almıştır.
Dârü’l – hikmeti’l – İslâmiyye’de görev alanlar azil, tayin ve İstifalar, ayrıca vefat edenler de dahil olmak üzere toplam yirmi sekiz kişidir. Kurum dokuz üye ve bir başkandan teşekkül ediyordu. Tayin edilecek kişilerde, teşkilâtın üçer kişiden oluşan fıkıh, kelâm ve ahlâk komisyonlarında görev alabilecek yeterli İlmî kariyer aranıyordu. Komisyonlar kendilerine havale edilen konuları müzakere eder, karara bağlar ve komisyon görüşü olarak kaleme alıp yayımlardı. Bunlar kuruluşun yayın organı olan Ceride-i İlmiyye’de neşredildigi gibi üyeler ve bazı ilim adamları mecmuada ilmî ve fikrî yazılar da kaleme almaktaydılar.
Dârü’l – hikmeti’l – İslâmiyye çalışmalarını sürdürürken 1922 yılında, Elmalılı Muhammed Hamdi ve Mehmed Akif başta olmak üzere bazı üyelerin Anadolu’ya geçip Ankara’da görev almaları üzerine dağılmış, 21 Ekim 1922’de yapılan son toplantı ile İlmî faaliyetlerine son verilmiştir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi