Deccal Nedir, Ne Demek, Yahudilik ve Hıristiyanlık'ta Deccal İnancı

İlâhî dinlerde kıyamet alâmetlerinden sayılan ve insanları doğru yoldan saptırmaya çalışacağı kabul edilen olağan üstü güçlere sahip kişi.

Sözlükte “bir şeyi Örtmek, yaldızlamak veya boyamak” anlamındaki decl kökün­den türeyen bir sıfat olup klasik kaynak­larda “âhir zamanda ortaya çıkıp göste­receği harikulade olaylar sayesinde bazı insanları dalâlete sürükleyeceğine ina­nılan kişi” diye tarif edilir. Deccâl keli­mesi Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekte­dir. Hz. Peygamber’e nisbet edilen riva­yetlerde “muhatabını aldatmak gayesiy­le güzel sözler söyleyen kişi: bir kaşı ve gözü bulunmayan kötü kimse” anlamın­daki mesîh kelimesiyle birlikte “el-me-sîhu’d-deccâl” ve “mesîhu’d-dalâle” şek­linde kullanılmıştır.

Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta Deccâl. Ya­hudi dinî literatüründe ilk defa milât­tan önce II. yüzyıldan itibaren, “son gün­lerde Allah’a karşı gelecek güçlü bir var­lıktan bahsedilmeye başlanmıştır. Bazı âlimler bu inan­cın kökünü, eski Bâbil mitolojisindeki su­lar ve dipsiz karanlıkların hâkimi Tiamat’ın yukarıdaki tanrılara isyan edip Tanrı Ea’nın oğlu Marduk tarafından mağlûp edilmesi mitine bağlarken bazı­ları da bunun başlangıcını eski İran inançlarında görülen iyilik ve kötülük güçleri­nin muhalefetindeki düalizmde aramış­lardır.

Yahudi kutsal kitabındaki bazı anla­tımların deccâl kavramı için zemin ha­zırladığı kabul edilir. Hezekiel kitabının 38-39. bablarında geçen Gog ve Magog kıssası bunlar arasındadır. Bu kıssada âhir zamanda, yahudilerin düşmanları­na kumandanlık edecek Gog’un Rab Yah-ve tarafından nasıl mağlûp edileceği an­latılır. Yahudi kutsal kitabının Yoel, Zekarya, Daniel bölümlerinde de buna ben­zer anlatımlar vardır. Ancak bu metin­lerde mesîh adı geçmemektedir. Heze-kiel’de adı verilen Gog ise tarihî bir şah­siyet olarak gözükmemektedir. Daniel’-de deccâl için müşahhas bir Örnek veril­mekte, “küçük boynuz, canavar” tabir.

XV yüzyıla ait Almanca anonim bir eserde yahudiler tarafın­dan desteklenen deccâlı tasvir eden ıkı resim eriyle sembollendirilen ve insan üstü özelliklerle tasvir edilen bu örnekle yahudilere zulüm ve eziyette bu­lunan IV. Antiochus Epiphanes (ö. m.ö. 163) kastedilmektedir. Antiochus zalim bir hükümdar, büyük orduların kuman­danı, üç kralı yenen, azizlere zulmeden. Allah’ın mabedini tahrip eden bir deccâl tipidir.

Yahudi kutsal kitabının dışındaki apok-rif metinlerden biri olan “On İki Kabile Büyüğünün (esbât) Ahdi”nde Dan kabi­lesine mensup ve İsrail’in Allah’a ibadet­ten vazgeçmesine yol açtığı anlatılan şey­tanî bir şahsiyet olan Belial da (Beliar) bir deccâldir. Levi kabilesinden çıkacak mesîh onu yenecek ve ebedî ateşe ata­caktır. Diğer bazı apokrif me­tinlerde de benzer anlatımlara rastlan­maktadır.

Yahudiler deccâli, kendilerini kurtara­cağına inandıkları mesîhin muhalifi ola­rak görmüşler, onlara zarar veren Anti­ochus Epiphanes yanında Neron, Kali-gula, Pompey gibi zalim İdarecileri de deccâl olarak telakki etmişlerdir. Menkıbevî yahudi dinî literatüründe mesî­hin muhalifi deccâl için Armilus adı kul­lanılmıştır. Armilus’un. Roma’nın kuru­cusu olarak görülen efsanevî şahsiyet Romulus’tan geldiği düşünülmektedir. Romalılar putperest bir kavim olarak yahudilerin yaşadığı kutsal topraklarda hâkimiyet kurmuş, onlara işkence et­miş, mâbedlerini yıkmışlardır; böylece mesîhin semavî ve ebedî krallığına kar­şı geçici dünyevî şeytanî gücü ve şeyta­nın krallığını temsil ettiklerine inanılmış­tır. Dâvûd neslinden gelen mesîh tara­fından öldürüleceğine inanılan Armilus adı, ilkin Saadiah Gaon’un Emunot ve-De’ofunda zikredilmiştir. Sonraki apo­kaliptik midraşim edebiyatında geçen bir anlatıma göre Armilus, Roma’da gü­zel bir kadının mermerden heykelinin ço­cuğudur. Dünyanın kötü insanları o hey­kelle kendilerini aldatmışlar, heykel bu insanların tohumlarını içinde muhafaza etmiş, böylece onlardan bir çocuk oluş­turmuştur. Armilus adı verilen bu hilekâr varlık 5 m. boyunda, san saçlı, ayak tabanı yeşil ve iki başlıdır [EJd., MI, 476). Yine bu literatüre göre Armilus kendisi­nin tanrı olduğunu ileri sürecek, on kral­la birlikte olacak, Kudüs’ü ve Antakya’­yı zaptedecek, yahudileri topraklarından çıkaracak. Nehemiah b. Hushiel’i (Yûsuf’un oğlu Mesîh) öldürüp dürüst insanları ya­sa boğacaktır. Ancak Rab Yahve, deccâl Armilus ve ordularını Arbel vadisinde yok edecek, Armilus Dâvûd oğlu Mesih’in nefesiyle öldürülecek ve Tanrı’nın krallığı yeryüzüne hâkim olacaktır. Bu literatürde Armilus insan üstü şey­tanî bir varlık, mesîhin muhalifi bir şah­siyet olarak kötülüğün temsilcisidir.

Hıristiyanlık’ta deccâl, “anti-christ” ta­biriyle mesîhin düşmanı olarak Kitâb-ı Mukaddes’teki Yuhanna’nm mektupla­rında yer alır. Âhir zamanda zuhur ede­cek düşman şeklinde telakki edilen dec­câl Yeni Ahid’de birçok yerde geçer. Süryânî çevrelerde “anti-christ” tabiri için İslâmî kaynaklardaki deccâl teriminin aslı olduğu ileri sürü­len daggala kelimesi kullanılır. Hıristiyan dünyasında kökleri Helenist Yahudiliğe kadar giden, İslâmî çevrelerce de payla­şılan bu terim ve onunla ilgili telakkiler tarihî seyri içinde inanç, teoloji, sanat, edebiyat ve siyasette önemli roller oy­namıştır.

Yahudilik’te mesîh muhalifi olarak ge­lişen bu kavram, Hıristiyanlık’ta mesîhin ikinci gelişinden önceki muhalifi olan şey­tanî veya yarı şeytanî yan insanî bir var­lığı ifade etmek üzere kullanılmıştır.

Yeni Ahid’deki deccâl ile ilgili anlatım­lar, yahudilerin kurtuluş öncesinde kö­tülüğün artacağı ve bir şahısta odaklaşacağı gibi inançlarından etkilenmiş, Özellikle Daniel kitabından alınan örnek­ler bolca kullanılmıştır. Pavlus’un Selâ­nikiiler’e yazdığı, deccâl hakkında Yeni Ahid’deki en eski ifadeleri ihtiva eden II.  mektubunda (2/3-12) deccâl “fesat adamı, helak oğlu” şeklinde nitelendiril­mektedir; onun ibadet edilen her şeye karşı çıkacağı, tanrılık iddiasında bulu­nacağı ve ortaya çıkmasının âhir zaman alâmeti olduğu belirtilmektedir.

Yeni Ahid’in Vahiy kitabında deccâlin iki canavar şeklinde sembolik portrele­ri verilir. Bunlardan biri denizden çıkan on boynuzlu, yedi başlı bir canavardır. Onun başlan üzerinde küfür isimleri bu­lunur. Bu canavar Daniel kitabındaki dört canavann birleştirilmiş şeklidir. Kendi­sine hulul etmiş olan şeytandan kudret ve hâkimiyet almıştır. İnsanlar arasında kendisine tapanların da bulunduğu bu canavar deccâldir. Bir bütün olarak Ro­ma İmparatorluğu’nu, dört başından her biri ise kendisine tapınılan bir impara­toru temsil eder; bu başlardan biri de Neron’u gösterir. Mesîh yeryüzüne döndüğünde semavî orduları ile bunları et­kisiz hale getirir ve ateş gölüne atar, ta­kipçilerini de ağzından çıkan kılıçla kat­leder. Vahiy kita­bında bu deccâl ve sahte mesîh tasviri­nin mecazi, sırrî, bâtını anlamlan bulun­maktadır. Hıristiyan kilisesinde deccâl geleneği Yahudilikteki gibi şu veya bu şekilde asırlarca sürüp gitmiştir. İslâmî gelenekte Hz. îsâ veya mehdî tarafın­dan öldürülecek deccâl inancı, diğer iki semavî dinde bulunan ilgili inançlarla benzerlik gösterir.

Yeni Ahid’in Vahiy kitabında yer alan deccâl ile ilgili açıklamaların, yahudi kut­sal kitabı Hezekiel’deki (38-39) Gog ve Magog ile Daniel’deki anlatımlara da­yandığı bilinmektedir. Sonraki yahudi apokaliptik literatürü de Özellikle dec­câlin bedenî tasvirinde kaynak oluştur­muştur. Hıristiyan literatüründe en zen­gin ve çeşitli deccâl motifleri hıristiyan apokrif metinlerinde ortaya çıkmıştır. Yahudi kökenli “Hezekiah’ın Ahdi” baş­lıklı metin, I. yüzyılın sonlanndan itiba­ren gelişmiş bir deccâl geleneğini yan­sıtır. Metin, muhtemelen yahudi gelene­ğine bağlı bir hıristiyan tarafından yazıl­mıştır. Bu metinde âhir zamanda karı­şıklıklar, fitne ve fesatların çıkması, me­sîhin gelişinden kısa bir süre önce bu âlemin şeytanî kralı Belial’ın annesini öl­dürmüş bir “fitne kral” olarak İnsan şek­linde zuhur etmesi, kiliseyi dağıtması. on iki havariden birini (Petrus) öldürme­si, mesîh gibi davranıp konuşması, kendi­sini tanrı olarak sunması, hârikalar gös­termesi, halkın tapınması için her şehre heykelini koydurması, üç buçuk yıl bo­yunca birçok insanın onu takip etmesi, daha sonra inananların beklemekte ol­duğu gerçek mesîhin melekler ve ordu-lan ile gelip Belial ve ordularını cehenne­me göndermesi gibi hususlar yer alır.

Deccâl kavramının nereden geldiği hu­susunda çeşitli görüşler ileri sürülmüş­tür. Ön Asya kavimlerindeki, “zamanın sonu”nda yaratıcı Tanrı’ya karşı çıkan fesat canavarı efsanesi, siyasî olaylardan kaynaklanan sonun düşmanı fikri, Beli­al’ın efsanevî şahsiyeti, Neron efsanesi­nin gelişmesi gibi fikirler üzerinde du­rulmuştur.[42]

Yahudi ve hıristiyan tarihlerinin ince­lenmesinden, deccâl inancının yayılma­sına eski efsanelerin mevcut siyasî du­rumlara göre yorumlanmasının yol açtı­ğı, aynça yahudi ve hıristiyanlara zul­medenlere zamanla efsanevî bir hüviyet kazandırıldığı ve böylece menkıbe­ler oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Ro­malı İmparator Neron’a, ölümü ve geri dönmesi, yeniden dirilmesi ve nihaî kar­şılaşmada mesîhe hasım olması şeklin­de böyle bir hüviyet kazandırılmıştır. Bu husus, aynı zaman dilimi içinde yazılan yahudi ve hıristiyan metinlerinde[43] görülmektedir. Sahte mesîh ve­ya deccâl, yahudi kaynaklarından alınan fikirlerle hıristiyanların geliştirdiği kav­ramlardır. Ancak hıristiyanlar bu kav­ramları işleyerek sonraki yahudi litera­türünü etkilemişlerdir.

Hıristiyan dünyasında deccâl. konu­sundaki gelişme tarihî seyri içerisinde büyük bir çeşitlilik göstermiştir. Sahte Yuhanna’nın Vahyi, Tsefanya’nın Vahyi, Esdras’ın Vahyi (Grekçe) gibi eserlerde deccâl hain ve çirkin bir dev olarak yer alır. Sonraki eserlerde anlatım genişler. Deccâl bazan kör, bazan tek gözlü, ba-zan da gözleri yerlerde çirkin, topal bir yaratıktır. Bazı eserlerde İse akıllı, be­cerikli bir kimsedir. Kaşlarının arası çok açık, parmaklarının ucu baş şeklinde, elinde bir kılıç bulunan, görenler tarafın­dan hemen tanınan, saçları pis ve uzun bir kimsedir.

II ve III. yüzyılın hıristiyan yazarları deccâl hakkındaki çeşitli rivayetleri de­ğerlendirmeye çalışmışlar, onun bir tek kişi olduğu veya birden çok kişiyi temsil ettiği, yahudi ya da Roma asıllı, sahte bir mürşid veya işkenceci bir imparator olduğu hususunda tartışmalara giriş­mişlerdir, îsâ Mesîh üzerindeki kristolo-jik tartışmalar onun muhalifine de yan­sımıştır. III. yüzyılın başında Romalı Hip-polytus Antichristo adlı bir risale yaz­mıştır. Ona göre deccâl de mesîh gibi yahudi fakat onun zıddı olacaktr. Hip-polytus’un bazı takipçileri, deccâlin Ne­ron tarafından temsil edilen Romalı za­lim tipi ile sahte yahudi mesîhi tipini tar­tışmışlardır.

İlk inanç eseri olarak Didache’öe dec­câl dünyanın zalim hâkimi, şeytanî kuv­vetlere sahip bir varlıktır. Irenaeus’den (ö. 202) itibaren kilise babalannın konu­lan arasına deccâl de girmiştir. Irenaeus, “anti-chrisfin (deccâl) mistik 666 sayısı üzerinde durup onu Roma İmparatoru Lateinos veya tercihen Teitan ile özdeş-leştirirken Vahiy kitabındaki imparatorun şeytanî deccâl olduğunu belirten açık­lamaya dayanmıştır. Tertullian (ö 220) deccâl terimini bütün dinsiz ve âsi kimseler, Cyprian da (ö 258) ayrılıkçılar için kullandı. Origen (ö. 254) birçok deccâlin çıkacağını ve en büyüğünün âhir zaman­da geleceğini yazdı. Hippolytus’tan son­ra Victorinus Vahiy kitabına yazdığı tef­sirde, daha sonra Lactantius da meşhur eseri Divine Institutes’in VII. cildinde deccâl geleneğini ele aldılar. Konu Com-modian tarafından V. yüzyılın ortaların­da geliştirildi. Gotlar’ın Roma’yı alıp hıristiyanlan rahatlatmalarından sonra Ne-ron Roma’yı yeniden ele geçirerek onlara üç buçuk yıl zulüm yapmıştı. Bu olay üze­rine yahudilerin ülkesini yeniden zapte­dip kendisine taptıran bu ikinci deccâli mesîhin yeneceği, ülkeleri dinine döndü­rüp Kudüs’te krallığını kuracağı inancı doğdu. Zamanla deccâlle ilgili çok sayıda risale yazıldı ve Ephrem, Bede, Methodi-us, Adso, Nerses, Kudüslü Cyril, Chrysos-tom ve diğerlerine atfedildi. Halk ara­sında bu menkıbeler büyük ilgi gördü. Bunlar üzerinde Grekçe. Latince, Süryâ-nîce, Koptça, Ermenice. Farsça, Arapça başta olmak üzere çeşitli dillerde eser­ler yazıldı. İslâm’ın doğuşundan sonra ortaya çıkan Grekçe sahte Metodius met­ni Latince’ye de çevrilmiş, bu eserdeki deccâl tasvirleri Ortaçağ kiliselerinin vaz­geçmediği kör, topal ve her türlü mela­nete cüret eden bir insan şeklinde halkı şartlandırmıştır.

Doğu Hıristiyanlığına mensup bazı ba­baların, daha sonra da Batılılar’ın Hz. Muhammed’i de 666 sayısına uydurma­ya çalışarak (Maometis şeklinde) deccâ! ilân etmeye kalkışmaları, Batı’da iç kav­galarda ileri gelen dinî siyasî liderlerin birbirlerini deccâl, deccâlin öncüsü diye itham etmeleri, yahudilerin Haçlı sefer­lerinde deccâle bel bağlayarak Türk de­nilen bir deccâlin İsrail’in intikamını alıp hıristiyan kiliselerini ahıra dönüştürece­ğini yaymaları, deccâl fantezisinin İnsan­larca nerelere kadar çekilebileceğinin ör­neklerini oluşturmuştur.

Ortaçağ’da kilise vaizleri Vahiy kita­bındaki 666 rakamına 1000 ekleyerek deccâlin çıkış tarihini (1666) vermeye baş­lamışlar, bu durum büyük sıkıntılar mey­dana çıkarmış ve idareciler sonunda bu­nu yasaklamışlardır. Florisli Joachim (ö. 1202) deccâli bir sahte papa olarak dü­şündü. Çünkü papalık VValdensiyenler’e. spiritüel Fransiskenler’e eziyet etmek­teydi. İmparator II. Frederick ile Papa IX. Gregory arasındaki kavgada da (1239) iki taraf birbirini deccâllikle suçladı. Re­form öncesi ve sonrasında bütün Pro­testan reformcular Roma kilisesini ve papalığı deccâllikle suçlarken kendileri de aynı ithama mâruz kaldılar.

1760’tan bu yana Batı’da deccâl ko­nusu yeniden İlgi toplamış, Fransız İhtilâli de bunu kamçılamıştır. Batılılar Hz. Peygamber’i, müslümanları, Türkler’i, Bü­yük Peter’den Kraliçe Mary, Oliver Cromwell, Napolyon Bonapart, III. Napolyon, Vladimir Lenin, Kaiser VVilhelm, Adolf Hitler ve Joseph Stalin’e kadar birçok ileri gelen kimseyi deccâl olarak kabul eder­ken Afrikalı müslümanlar Avrupalı sö­mürgecileri deccâl olarak görmüşlerdir. 1927’de yayımlanan bir İngiliz hükümet raporunda bu inancın Afrikalı müslüman­ları ayakta tuttuğu belirtilmiştir.

Günümüzde çağdaş Batılı yazarlar dec­câl kavramını tarihî şahsiyetlerle özdeş­leştirmeyi uygun görmemektedir. Genel anlayışa göre deccâl henüz zuhur etme­miştir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski