Divit Nedir, Ne Demek, Anlamı, Ne İşe Yarar, Hakkında Bilgi

Divit. Eskiden yazı takımlarının korunması ve kolayca taşınması için kullanılan mahfaza.

Arapça’da “mürekkep hokkası” karşı­lığı kullanılan devât kelimesi Türkçe’de divit şekline dönüşmüş ve farklı bir mâ­na kazanmıştır. Divit, mürekkep hokka­sı ile içinde kamış kalem ve onu açmak­ta kullanılan kalemtıraş, makta gibi ya­zı aletlerinin saklandığı dar ve uzun priz­ma şeklinde bir gövdeden meydana ge­lir. Büro mahiyetindeki yerlerde yazı ta­kımı, yazı tepsisi, hattat çekmecesi ola­rak isimlendirilen kapların içinde toplu­ca bulundurulan yazı edevatı, kâtip ve­ya hattatın yanında taşıyabilmesi için di­vit içerisine konulur ve bu da bele sarı­lan kuşağa çapraz olarak yerleştirilirdi. Hokka kısmı çıkıntısı dolayısıyla yukarı tarafta kalır, böylece divit kuşak ara­sında kaymadan durabilirdi. Bazan kâ­tiplerin Önünde de yazı takımı yerine kullanılmak üzere bulundurulduğundan -ve belki bu sebeple- Topkapı Sarayında-ki divanhanenin yanında sadrazamın ya­zışmalarını gerçekleştirdiği odaya “divit odası” denilmiştir. Türk-İslâm medeni­yeti bürokrasisinde bilhassa Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde, devâtdâr denilen ve her türlü resmî yazı yanında devlet sırlarını taşıyan mektupların kaleme alın­masıyla vazifeli olan memurlar bulun­maktaydı.

Bilinen şekliyle divitin ilk defa ne za­man ortaya çıktığı katiyetle belli de­ğilse de gelişen yazı ve kitap sanatları­nın neticesinde ilk olarak Arap âlemin­de görülmeye başlandığı nakledilmek­tedir.

Üç boy divit vardır. Bunlardan kuşak arasında taşınabilecek ebatta olanlara “bel diviti”, bundan daha küçük ve cübbe kolunun içinde taşınanlara “kol diviti”, bel divitinden büyük olanlara da “battal divit” adı verilir. Bel diviti yaklaşık 25-30 cm. boyunda, 12-13 mm. eninde ve 3,5 cm. yüksekliğinde bir prizma olup bunun ağzına kabartmalı ve menteşeli bir kapak, dibine de ağızdakinin açılma­yan sabit bir benzeri yerleştirilir. Divitin kalemtıraş, makta’ ve kalemleri taşıyan kol, gövde, makleme veya kalemdan adı verilen bu bölümü, ölçülerinden de an­laşılacağı üzere ancak birkaç kamış ka­lemi ve bir kalemtıraşı tek sıra halinde alabilecek kadardır. 1 -2 mm. eninde ve uzun bir plaka halinde olan makta’ ka­lemlerle gövde cidarı arasına sığar. Esa­sen divitlerde kullanılmak üzere küçük, yaprak şeklinde bir makta’ türü de imal edilmiştir. Bunlar divit hokkasının alt tarafına bilhassa yapılmış bir halkaya zincirle bağlanır: bu takdirde divite ay­rıca makta’ konulmasına gerek Kalmaz. Nâdir de olsa divitin, kol veya gövde kıs­mındaki kalem yuvalan ayrı oluklar ha­linde imal edilmiş olanlarına da rastla­nır ve bunlar oluk sayısına göre adlandı­rılır (meselâ üç kollu]. Divite konulan ka­lem vb. şeylerin madenî satıhtan incinmesine mâni olmak üzere gövde içine “mifreşe” denilen bir kumaş kaplanır. Kol kısmının kapağa çok yakın yerine ve menteşenin tam aksi yönüne ise mürek­kep hokkası yerleştirilir. Yüksekliği ek­seriya kalemlik seviyesinde kalan hok­ka is mürekkebine mahsus olarak tek­tir; fakat lal ve mavi gibi diğer renkli mürekkeplerin konulması için ikinci ve­ya üçüncü hokkası bulunan, yahut siyah ve lal mürekkeplere mahsus ortadan iki­ye ayrılmış tek hokkalı divitler de yapıl­mıştır.

Ahşaptan (abanoz, kızıl sandal gibi sert ağaçlardan) ve seramikten mamul olan­ları da bulunmakla beraber en yaygın rastlananları madenî divitlerdir. Bunlar da dökme veya dövme suretinde, daha ziyade sarı renkli pirinçten veya beyaz renkli alpaka denilen madenden, bazan da bakırdan imal edilmiştir. Ayrıca gü­müş, altın ve tombak divitlere de kıy­metli Örnekler olarak rastlanır.

Divitin üstü, kazıma tekniğiyle yapıl­mış tezyinî motiflerle güzeli eşti rilebil-diği gibi çakma yoluyla kıymetli taşlar­la süslenen murassa’ divitler de mev­cuttur.

Divit vazifesi görmekle beraber şekli itibariyle ondan ayrılan, dibinde vidalı hokka, üstünde vidalı rıhdan bulunan ve ortasından vida ile açılan silindir biçimin­deki yazı takımı mahfazalarına “kubur” adı verilir ki bunlar kuşak arasında taşı­namazlar.

Zamanımıza kadar gelen divitlerin ço­ğunda, yapan ustanın küçük bir mü­hür şeklinde basılmış veya kazıma tek­niğiyle yazılmış ismi okunabilmektedir. Ayrıca gümüş divitlerin hokka di­bine ve gövdesi üstüne, ayar teminatı olarak “sah” damgası ve devrin padişa­hının tuğrası da vurulurdu. Divitlerin üs­tünde, ayrıca kaynaklarda adına veya mahlasına rastlanan divit ustaları şun­lardır (XVI-XIX. yüzyıl): Abdüllatif. Bahâ, Fennî, Ganî, Hüsnü Arif. Hilmi, İbrahim, Kumkumacızâde İbrahim, İzzet, Mehdî, Mehmed (bu ustanın divitleri “Mehmed işi” olarak anılır, çifte Mehmed damgası taşıyanları mevcuttur), Mehmed b. İsma­il, Mustafa (Evliya Çelebi, Türk divitçile-rinin pîrinin “cümleye kul oğlu Musta­fa Çelebi” olduğunu belirtmektedir), Os­man, Hacı Ömer, Recâî, Resmî. Rûmî, Seyyid Hasan, Said. Seyyid Ahmed (Kanbur). Şehrî.

Divit ustalarının Üsküdar’da eskiden Divitçiler adıyla anılan bir mahallede ça­lıştıkları, dükkânlarının da Beyazıt’taki (Vezneciler) Kâğıtçılar Çarşısı’nda olduğu bilinmektedir.

Tanzimat’tan sonraki erkek kıyafetle­rinden kuşağın kalkmasıyla cebe sığma­yacak ebatta olan bel diviti revaçtan düş­müş, yazıhanelerde görülen son Örnek­leri de Batı usulü demir kalem uçlarıyla mürekkep hokkalarının yaygınlaşması neticesinde artık müze ve koleksiyonlar­daki yerlerini almıştır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski