Dokuz Oğuz Boyu Nedir, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Dokuz Oğuz. Göktürk ve Uygurlar’la çağdaş olan bir Türk kavmi.

Dokuz (Tokuz) Oğuz adına kaynaklarda ilk defa Orhun kitabelerinde rastlanır. Bu tabir, “dokuz boydan meydana gelen Oğuzlar” anlamını taşır. İslâm kaynak­larında ise Toguz Guz şeklinde geçer.

Göktürk hanedanı Kutluğ Şad idare­sinde yeniden kurulduğu sıralarda Do­kuz Oğuzlar Tula ırmağının (Tuğla Ügüz) kıvrım yerinde oturuyorlar ve doğu Türk âleminin en kuvvetli kavmi (budun) ola­rak biliniyorlardı. Başlarındaki hüküm­darları kağan unvanını taşıyordu (Baz Ka­ğan). Bu sırada Oğuzlar, kendilerinden daha güçlü hale gelen Göktürkler’e kar­şı Tonra boyundan Esim’i doğuda otu­ran Kıtaylar’a, Kum boyundan Senün’ü de Çin’e göndererek müttefik aramak­taydılar. Bu durum Göktürk casusları va­sıtasıyla zamanında haber alındı ve Kut­luğ Şad’ın başyardımcısı Tonyukuk’un teklifi üzerine harekete geçilip Tula ya­kınlarında Oğuzlar’la karşılaşıldı. 2000 kişilik Göktürk ordusu 3000 kişilik Oğuz ordusunu yendi. Oğuzlar’dan birçoğu ır­makta boğuldu, birçoğu da öldürüldü; kalanları ise İtaat etti. Bu önemli zafer­den sonra Ötüken’e giden Göktürkler’e etraftaki toplulukların hepsi bağlılıkla­rını bildirdiler. Böylece Göktürk Devleti yeniden kuruldu (682). Kutluğ Şad İlte-riş Kağan unvanını aldı. Oğuzlar’in ba­şındaki Baz Kağan’ın ise Tula Savaşı son­rasındaki durumu bilinmemektedir. An­cak Bilge Tonyukuk kitabesinin sonların­da İlteriş Kağan övülürken onun Oğuz­lar’la beş defa savaştığından söz edilmektedir. Fakat bu savaşların Tula Sava-şı’ndan önce mi yoksa sonra mı yapıldığı belirtilmemektedir. Bununla beraber bu mücadelenin Tula Savaşı’ndan sonra ce­reyan etmiş olması ihtimali daha kuvvet­lidir. Zira kitabede Baz Kağan’ın adı ge­çen savaşta öldürüldüğünden söz edil­memektedir. Kesin olarak bilinen husus, Oğuzlar’ın hükümdarı Baz Kağan hey­kelinin İlteriş Kağan için “balbal” olarak dikildiğidir. 691 yılında Ölen İlteriş Ka­ğan hükümdarlığı zamanında bilhassa Çinliler, Kıtaylar ve Oğuzlar’la birçok sa­vaş yapmış ve devletin teşkilâtlanması­nı sağlamıştır. Ayrıca bu arada Türk âle­minin doğu kesimindeki hemen bütün kavimler türlü şekillerde devlete bağlan­mıştır. Bunlardan dokuz boylu Oğuzlar doğrudan doğruya kağanlığa katılmış ve devletin ana unsurlarından biri olarak ikinci bir askerî güç oluşturmuştur.

İlteriş Kağan’ın ölümünden sonra ye­rine geçen Kapkan Kağan devrinde çe­şitli yönlere yapılan seferler Göktürkler’e, Oğuzlar’a ve katılan diğer kavim­lere şan ve şöhretin yanı sıra kitabeler­de ifade edildiği üzere maddî imkânlar da sağladı. Bununla beraber 714 yılın­dan itibaren Göktürkler’in idaresinde bulunan kavimler birbiri arkasından dev­lete isyan ettiler.

Oğuzlar’ın Göktürkfer’e karşı ayaklan­maları, Bilge Kağan’a göre her yerde ka­rışıklıklar çıkması ve bu arada duyduk­ları kıskançlıktan ileri gelmektedir. An­cak Oğuzlar’ın harekete geçmelerinin en önemli sebebinin istiklâllerini kazanmak olduğu şüphesizdir. Oğuzlar’la bir yıl İçin­de (715 tavşan yılı – 715-716 milâdî) dört defa savaşıldı, ilk savaş Tula ırmağı yakı­nındaki Togubalık’ta yapıldı. Kesin bir sonuç elde edilemeyen Andırgu Savaşı’n­dan sonra Çuşbaşı’nda üçüncü defa kar­şılaşıldı. Bu karşılaşmada Kültigin’in kah­ramanlığı sayesinde Göktürkler yenilgi­den kurtuldular. Oğuzlar püskürtüldü. Hatta Tonra boyunun başı Alpagut ile on akrabası esir alındı ve bunlar, Beş-balık seferinde bir yıl önce ölen hane­dandan Tona Tigin’in yuğ töreninde öl­dürüldüler. Göktürk – Oğuz mücadelesi bundan sonra da devam etti. Oğuzlar yenilseler de derlenip yeniden Göktürk­ler’in karşısına çıkıyorlardı. Nitekim iki kardeş kavim Ezginti Kadız’da yeniden savaştılarsa da kayda değer bir sonuç alınamadı. 716 yılı kışını Amgı Kurgan’da geçiren Göktürkler yaz gelince Oğuz­lar üzerine Tarduş Şad’ı (Bilge Kağan) gön­derdiler. Bu arada “ev”de (daimî oturu­lan yer) kalan Kültigin üzerine Oğuzlar’­dan üç boyun ordusu baskın yaptı. Fa­kat Kültigin’in cesaretle karşı durması sayesinde Oğuzlar geri çekilmek mec­buriyetinde kaldılar. Buna karşı yapılan baskında obaları yağmalanan Oğuzlar Dokuz Tatarlar’la birleştiler. Agu’da mey­dana gelen iki çarpışmada Oğuz ve Ta­tarlar bozguna uğradılar (716 yazı). Bu sırada Kapkan Kağan Bayırkular tarafın­dan öldürüldü[10] ve oğlu İnel Kağan ile İlteriş Kağan’ın oğulları arasında kağanlık mücadelesi başladı. Çok kanlı bir şekilde sonuçlanan müca­delede İnel Kağan ve taraftarları hayat­larını kaybettiler. Tarduş Şad, Bilge Ka­ğan unvanı ile tahta çıktı. İnel Kağan ta­rafında yer alan kavimler yurtlarını bı­rakıp başka yerlere göç ettiler; bazıları Çin’e sığındılar. Bu arada Oğuzlar da Çin’e doğru gittiler.

Çin’e sığındıkları bildirilen Oğuzlar hak­kında bundan sonra sadece 726 yılında veya bundan pek az bir zaman sonra yazıldığı anlaşılan Tonyukuk Kitâbesi’n-de bahsedilmekte ve burada Türk Bilge Kağan’ın Türk Sir budununu ve Oğuz bu­dununu beslemekte olduğu yazılmakta­dır. Bundan, Oğuzlar’ın Çin’den dönüp Bilge Kağan’ın idaresine girdikleri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Bilge Kağan’ın Kül­tigin için diktirdiği kitabeden de Oğuz­lar’ın 732 yılında kağana bağlılıklarını sürdürdükleri anlaşılmaktadır.

Göktürkler’in yerini alan Yukarı Selen-ge boylarındaki Uygurlar’ın Dokuz Oğuz-lar’ı ne zaman ve nasıl kendilerine bağ­ladıkları hakkında bilgi yoktur. Anlaşıl­dığına göre Göktürkler’le onlara bağlı-kavimler arasında savaş başlayınca Uy­gurlar’la Oğuzlar arasında dostluk ku­rulmuştur. Böylece Dokuz Oğuzlar Uy-gurlar’ın yanında eski kardeşleriyle sa­vaşmışlar ve Göktürkler’in tarih sahne­sinden çekilmelerinde ve varlıklarını yi­tirmelerinde etkili olmuşlardır.

Göktürk Devletinin sona ermesi üze­rine (744) Uygur il teberi (melik) Kol Bil­ge Kağan unvanını almış, Dokuz Oğuz­lar’ın başına getirdiği oğluna da Moyun Çor unvanı verilmiştir. Uygur Devleti’nin kurucusu Köl Bilge Kağan’ın 747’de (yı­lan yılı) ölümü üzerine yerine geçen oğ­lu Moyun Çor, yeni siyasî mevkiine uy­gun olarak Tenride Bolmış İl İtmiş Bilge Kağan unvanını aldı. İl İtmiş’in 759 veya 760 yılında yazdırdığı sonuncu kitabe­de yer alan bir ifadeden Uygurlar’ın on boydan meydana gelmiş olduğu anlaşıl­maktadır. Yine İl İtmiş Kağan’ın son Gök­türk hükümdarı Ozmış Kağan üzerine yaptığı seferde Dokuz Oğuz budununun hepsini topladığı belirtilmektedir. Ancak Oğuzlar’ın sekizinin kağanın yanında yer almadığı ve sadece bir boyun sadık kal­dığı görülmektedir. İsyan eden Oğuzlar’ın başında, “yabgu” unvanını Köl Bilge Ka­ğan’ın verdiği Tay Bilge Tutuk gelmek­teydi. Oğuzlar Göktürk kağanlarına ol­duğu gibi Uygur hükümdarlarına da ilk yıllardan itibaren bağımsızlıklarını ka­zanmak için isyan etmişlerdi. Hatta Oğuz­lar bu maksatla doğu komşuları Dokuz Tatarlar’la bir ittifak da yapmışlardı. İl İtmiş Bilge Kağan. 749 yılının ilk ayla­rında Oğuzlar’la müttefiki Dokuz Tatar-lar’ı yola getirmek maksadıyla harekete geçip güz mevsimine kadar bu tehlike­li isyanı bastırmak için uğraştı; onlara karşı bazı başarılar elde etti ve bilhas­sa Oğuzlar’m halk tabakasından büyük kısmını esir aldı. Fakat onlara merhamet göstererek göçkün ve davarlarına do­kunmadı. Oğuzlar kağanın bu bağışlayı­cı tutumuna rağmen ona itaat etmedi­ler ve bu yüzden Burgu’da yeniden ya­pılan savaşta İl İtmiş Kağan tarafından bu defa büyük bir yenilgiye uğratıldı­lar. Buna rağmen Oğuzlar Göktürkler’e karşı olduğu gibi Uygurlar’a karşı da mü­cadeleden vazgeçmediler.

Bundan sonra Oğuz adı, 7S0’de (bars yılı) Kem ırmağı kıyılarında oturan Çikler’e karşı yapılan bir seferden sonra ki­tabede geçmektedir. Ayrıca İl İtmiş Ka-ğan’ın 751’de (tavşan yılı) Ötüken yöre­sinde yazdırdığı ikinci kitabede Oğuz adına sadece bir defa yer verilmiştir. Ka­ğan yine sonuncu kitabesinde Basmil ve Karluklar’la yaptığı savaşı anlatırken Çin’e sığınmış olan Oğuzlarla Göktürk-ler’in de düşmanlarla birleşerek hare­kete geçtiklerini söyler. Aynı kitâbenin-sonunda üç tuğlu Türk budun ile Sekiz Oğuz ve Dokuz Tatarlar mağlûp kavim­ler olarak anılır. Bu ifade ve yine aynı ki­tabedeki diğer sözler, Oğuzlar’ın en so­nunda kağana itaat ettiklerini ve Uygur-lar’ın yanında eski mevkilerini aldıkları­nı kesin bir şekilde göstermektedir.

Dokuz Oğuzlar’ın Boy Teşkilâtı. Oğuz adı kitabelerde bazan “Tokuz Oğuz” şek­linde geçer. Buradaki “dokuz”, kitabeler­de birçok örneği görüldüğü üzere (Üç Karluk, Otuz Tatar, Sekiz Oğuz) Oğuzlar’ın dokuz boydan meydana geldiğini gös­termektedir. Ancak bu dokuz boydan sa­dece Tonra ve Kum (Kunu) adlı boylar bi­linmektedir. Dokuz Oğuzlar, ti İtmiş Ka-ğan’ın Sine Usu Kitâbesi’nde Sekiz Oğuz şeklinde anılmışlardır ki bu sırada do­kuzuncu boy muhtemelen budundan ge­çici olarak ayrılmıştı.

Kitabelerden anlaşıldığına göre Gök­türk kağanlarının “Türük” ( Türk) adlı buduna mensup oldukları kesindir. Ni­tekim Bilge Kağan kendisini çok defa “Türk Bilge Kağan” şeklinde tanıtmıştır. Ayrıca Bilge Kağan, “Dokuz Oğuz kavmi benim kavmimdi” ve, “Ey Türk ve Oğuz beyleri ve kavimleri, dinleyin!” demek­tedir. Bu sebeple Barthold, Minorsky ve diğer bazı âlimler Göktürk İmparatorlu-gu’nu bir Oğuz devleti saymışlardır. Öte yandan Uygur kağanı da Oğuzlar için, “Dokuz Oğuz budunumun hepsini top­ladım” ifadesini kullanmıştır. Ayrıca yi­ne Oğuzlar’ı kastederek, “Tay Bilge Tutuk’un kötülüğü, bir iki ünlünün kötülüğü yüzünden avam halkım öldün bittin” demektedir. Bu açıklamalardan, Bilge Kağan’m sözlerinin kavmî bir akrabalığı değil siyasî ve hukukî bir münasebeti ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bununla be­raber bu bağlılığın Bilge Kağan”dan ön­ceki bir devirde başlamış olması muh­temeldir. Zira Oğuzlar’ın 715-716 yılla­rındaki ayaklanmaları, Kapkan Kağan’ın 716’da Baykal gölünün çevresinde ya­şayan Bayırkular’a karşı sefere çıkması sebebiyle Kültigin ile beraber Bilge Ka­ğan tarafından bastırılmıştı. Bilge Ton-yukuk Kitâbesi’nde, “Türk Bilge Kağan, Türk Sir budununu ve Oğuz budununu besleyip durur” diyerek devletin dayan­dığı iki ayrı kavmi açıkça göstermekte­dir.

Dokuz Oğuz – Uygur münasebeti ise Göktürkler devrindeki gibi devam et­miştir. Nitekim Bilge Kağan’ın kitabesinde Oğuz isyanları anlatıldıktan sonra Selenge’de oturan Uygurlar üzerine bir sefer yapıldığı, Uygur il teberinin 100 kadar adamla doğuya doğru kaçtığı an­latılmaktadır. Uygur Hükümdarı İl İtmiş Bilge Kağan’ın en son kitabesinde ise “orada kalmış On Uygur ve Dokuz Oğuz budunlarını idare ettiği” şeklinde bir ifa­de kullanılmıştır. Kitabedeki bu sözler­den Uygurlar’ın on boydan, Oğuzlar’ın da dokuz boydan teşekkül ettiği kesin bir şekilde anlaşılmaktadır. On Uygur sözü, IX veya X. yüzyılda Koçu’da Mani yazısı ile yazılmış Türkçe bir metinde de görülmektedir. Bunlardan başka Uy-gurlar’la Oğuzlar’ın bir arada yaşadıkla­rının hâtırası Reşîdüddin’in Câmi’u’t-tevârih “inde bulunmaktadır. Bu hâtıra­ya göre Orhun bölgesindeki on ırmağın kıyılarında yaşayanlara On Uygur, do­kuz ırmağın kıyılarında yaşayanlara da Tokuz Uyguz (Dokuz Oğuz) denilmektey­di. On Uygur şu boylardan meydana gel­mişti: Ebişlik, Ötünger, Bukız, Özkun-dur (Orkundur), Tular, Tardar, Adar, Üç Tabın, Kalancu (Kamlancu). Ötiken.

Kitâbelerdeki bu çok açık ifadelere rağ­men bunları ilk defa okuyan V. Thomsen ile J. Marquart ve diğer bazı âlimler Do­kuz Oğuzlar’Ia Uygurlar’ın aynı kavim olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bu görüş IX ve X. yüzyıllardaki İslâm müellifleri­nin Uygurlar’dan Toguz Guz adıyla bah­setmeleri ve Çin yıllıklarının da Uygur-lar’ın (Hu-ihu) dokuz boydan meydana geldiğini yazmaları ile ilgilidir. Çin kay­naklarında bu dokuz boyun adları da yer almaktadır. Ancak ne bu kaynaklarda ne de Câmi’u’t-tevârîh’tek] listede Uygurlar’ın Tonra ve Kum boylarının adları mev­cuttur; hatta onlara benzeyen isimlere bile rastlanmamaktadır.

Dokuz Oğuzlar’ın sonu hakkında ke­sin bilgi bulunmamaktadır. Ancak onla­rın da diğer birçok kavim gibi Uygur­lar’ın idaresinden memnun kalarak on­larla yan yana yaşayıp kaynaştıkları ve­ya Uygurlar’ın bir kolu haline geldikleri düşünülebilir. Zira Uygurlar’ın barışçı bir topluluk olduğu ve doksan beş yıllık Uy­gurlar devrinde barış ve istikrarın hü­küm sürdüğü bilinmektedir. Muhteme­len bu süre içinde Dokuz Oğuzlar ve di­ğer kavimler Uygurlaşmıştır. Nitekim Uygurlar’la birlikte yaşayan Türk kavim­lerinden çoğunun adlarına daha sonra rastlanmamaktadır. Onların X. yüzyılda Aşağı Seyhun boylarında yaşayan Oğuz-lar’la da alâkalan yoktu. Nitekim bütün İslâm müellifleri Dokuz Oğuzlar’la (To­guz Guz) Oğuzlar’ı (el-Guz) birbirinden ay­rı topluluklar olarak zikretmişlerdir. Öte yandan Seyhun bölgesindeki Oğuz eli iki kola ayrılmakta ve bu kollara Boz Ok ve Üç Ok denilmekteydi. Bu adların. Ba­tı Göktürk Devleti’nin dayandığı On Ok-lar’dan kalmış oldukları şüphesizdir. Yi­ne Batı Göktürk kağanlarının yabgula-rı olduğu ve On Oklar’ın batıda yaşayan beş boyunun başındaki beylerin “Erkin” unvanını taşıdıkları gibi Seyhun boyla­rındaki Oğuzlar’ın da başlarında yabgu-ları olup nâiblerine “Kö! Erkin” adı veril­mekteydi. Kültigin’in yuğ töreninde Ba­tı Göktürk kağanını Makaraç Tamgacı ile Oğuz Bilge Tamgacı temsil etmişler­dir. Buradaki Oğuz, Bilge Tamgacı’nın mensup bulunduğu kavmi ifade etmek­tedir. Ayrıca Dokuz Oğuzlar’ın Tonra ve Kum adlı oymakları Oğuz elinin boylan arasında görülmez, Batı Göktürkleri’nin dillerinin bir devamı olan Oğuz Türkçe-si ise doğudaki Karahanlılar ve Uygur­lar’ın dillerinden büyük farklılıklar gös­termektedir.

VIII. yüzyılın ikinci yansından itibaren Orta Asya’daki siyasî hâkimiyet, doğu­da müslümanların Toguz Guz dedikleri Uygurlar ve batıda Karluklar tarafından temsil edilmişti. Bunlardan birçok Türk ve Moğol kavmini idareleri altına alan Uygurlar, geniş bir ülkeye sahip olarak Çin’e karşı kuvvetini hissettiren ve Or­hun kültürünü sürdüren bir budun ola­rak GÖktürkler’in vârisi hüviyetin deydi-ler. Karluklar ise zayıf Türgiş Devleti’ne son vermelerine ve onların yerini alma­larına rağmen kuvvetli bir varlık göste­rememişlerdir. Dolayısıyla Karluklar On Oklar’ın dağılmasını önleyemediği gi­bi müslümanların IX. yüzyıldan itibaren Türk ülkesinde yaptıkları fetih hareket­lerine karşı da duramamışlardır. Bu se­beple İslâm hududu Taraz şehrinin do­ğusuna kadar uzanmış ve çok daha do­ğudaki meşhur Balasagun şehri bile Sâmânîier’in nüfuz sahasına girmiştir. Böy­lece Karluklar Batı Göktürk ülkesinin da­ha fazla parçalanmasına sebep olmuş­lardır. Dokuz Oğuzlar İslâm müelliflerince Türk âleminin en güçlü kavmi olarak tanınmış ve Uygur hükümdarları “ha­kan” unvanı ile anılmıştır. Hakanın oturduğu şehir hakkında ise orayı ziyaret etmiş olan (veya ettiği sanılan) mücahid Temîm b. Bahr’ın eserinde geniş bilgi bulunmaktadır. Buna bağlı olarak Uygurlar’ın Mani dinine girdikleri müslü-manlar tarafından bilinmekteydi. Hatta Câhiz bu dinin Uygurlar’daki savaşçılık ruhunu zayıflattığını bile yazmıştır. Bu­nunla beraber İslâm kaynaklarında, Uy­gur Devleti’nin 840 yılında Kırgız hücu­mu sonucunda yıkıldığı ve Uygurlar’ın Beşbalık-Koçu bölgesine göç ettikleri ha­beri görülmez.

İslâm kaynaklarında Uygurlar’a Toguz Guz denmesi, her iki kavmin bir hane­danın idaresi altında bulunmasından ve adlarının birbirine benzemesinden (Uy­gur) (Gur, Oğuz”) Guz) kaynaklanmış ol­malıdır. Nitekim Çinliler de Uygurlar’ı dokuz boydan müteşekkil bir kavim şek­linde tanımışlar ve bu dokuz boyun ad­larını bile vermişlerdir. Bu sebeple Do­kuz Oğuzlar’la karıştırılmış ve belki de her ikisi aynı adla anılmıştır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski