Dönme Nedir, Ne Demektir, Tarihi, İnançları, Hakkında Bilgi

Dönme. Osmanlı tebaasından olup dinî ve siyasî ideallerine daha rahat ulaşabilmek için İslâm’ı kabul etmiş görünen bir yahudi cemaati.

Türkçe dönmek fiilinden gelen dön­me kelimesi terim olarak genellikle “din değiştiren, müslüman olan, ihtida eden” anlamında, özellikle de XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı idaresinde yaşayan ya-hudilerden, dinî ve siyasî düşüncelerle asıl dinlerini gizleyip kendilerini müslü­man olmuş gösteren, müslüman ismi alan ve müslümanlann kıyafetlerini be­nimseyen cemaat mensupları için kulla­nılmaktadır. Bu yahudi cemaati Arapça’­da ve Batı dillerinde de çoğunlukla aynı kelime ile (dönmeh, doenmeh) ifade edil­mekte, aynca bunlara avdeti ve Önder­leri Sabatay Sevi’nin adına nisbetle Sa-bataistler de denmektedir. İslâm kültür tarihinde başka bir dinden Müslümanlı­ğa geçenlere umumiyetle mühtedî de­nildiği, gerçekte müslüman değilken çe­şitli mülâhazalarla kendisini müslüman gibi gösterenlere de münafık adı veril­diği halde yalnız bu yahudi zümresi dön­me-dönmeler ismiyle anılmıştır.

Dönme hareketinin temelinde, Osmanlı Devleti’ne sığınmış İzmirli bir yahudi aile­sinden olup öğrenimi sırasında özellik­le kabalanın etkisinde kalarak “Tanrı krallığının kurucusu” sıfatıyla yahudi mil­letini tekrar Kudüs’te toplama. Süleyman Mâbedi’ni ihya etme ve bütün insanları kurtuluşa erdirme hayalleriyle kendisini kurtarıcı (mesîh) ilân eden Sabatay Se­vi’nin bu idealini gerçekleştirmek için görünüşte müslüman olmanın kendisi­ne sağlayacağı imkânlardan faydalan­ma düşüncesi vardır. Roma İmparator-luğu’nun yahudi bağımsızlığına son vermesi üzerine (m.s. 70)  ortaya çıkan ve tarih boyunca çeşitli yerlerde ve zaman­larda tekrarlanan mesîhî hareket, XVII. yüzyılda Sabatay Sevi ile yeni bir nitelik ve hız kazanmıştır.

Biri Zohar’dakİ bir işarete uyarak 1648’de. diğeri hıristiyan mistiklerine gö­re kurtarıcının geleceği tarih olan 1666′-da olmak üzere iki defa mesîhliğini ilân eden Sabatay Sevi bu hareketiyle bir yan­dan taraftar toplarken öte yandan hem bazı yahudilerin hem de müslümanların tepkisini üzerine çekmiştir. Osmanlı yö­netimi genellikle yahudilerin kendi iç meselelerine müdahale etmemekle bir­likte şikâyetlerin artması üzerine iki de­fa sorguya çekilen sahte mesîh ilkinde hapis ve sürgünle cezalandırılmış, İstan­bul’da divan huzurunda yapılan ikinci sorgulamasında ise basit bir haham ol­duğunu, sadece yahudileri aldatmak için bu yola başvurduğunu ileri sürmüştür. Bu arada kendisi gibi bir dönme olan sa­ray hekimi Hayâtîzâde’nin (Moche ben Raphael Abravanel) tavsiyesine uyarak müs­lüman olduğunu açıklamış ve Mehmed adını almıştır.

Sabatay Sevi’nin din değiştirmesi, ona bağlı olanlarca “Sabatay’ın peygambe­ri” sayılan Gazzeli Nathan tarafından, yahudiler dışındaki milletlere de me­sîhliğini kabul ettirmek için uygun bir yol olarak açıklandı: bu şekilde söz ko­nusu olay tarihî ve dinî görevin bir par­çası. Filistin’de Tann krallığını kurma yolunda atılması gereken bir adım ola­rak değerlendirildi. Sabatay’ın taraftar­larından bazıları yahudi olarak kalma­ya devam ederken çoğunluk onun yo­lunu takip ederek gerçekte yahudi kal­makla birlikte görünüşte müslüman ol­dular ve böylece dönmeler zümresi te­şekkül etti.

Sabatay Sevi’nin ölümü taraftarların­ca “beden değişikliği” olarak yorumlan­mıştır. Buna göre Sabatay Ölmemiş, ruhu eşi Âişe’nin kardeşi Yâkub’da ortaya çıkmıştır. Bu inanç cemaatin yeni bir li­der seçmesini kolaylaştırmış ve Yâkub (Çelebi) dönmelerin lideri olmuştur. Ce­maat onun başkanlığında Selanik’te top­lanarak Sabatay Sevi’nin sözde müslü­man olduktan sonra benimsediği meto­du devam ettirmeyi kararlaştırmış ve bunun için bazı esaslar tesbit etmiştir. Buna göre her kabile reisi öğle ve ikin­di namazlarını çarşı ve pazar yerlerinde kalabalıkla birlikte kılacak, hac mevsi­minde malî durumu iyi olan üç beş kişi hacca gidecek, mevlid merasimlerinde cami ve tekkeler Mehmed Efendi’nin (Sa­batay Sevi) cemaatiyle dolacak ve cena­ze törenlerinde Selanik caddelerini tit­reten tekbirler getirilecektir.

Bu ilkelerle amaçlanan husus, müslü­man Türkler’in dönme cemaati hakkın­daki menfi kanaatlerini gidermektir. An­cak dönmelerin bir kısmı, Yâkub Çelebi’-nin (Josef Queride) Türk âdetlerine fazla bağlılık gösterilmesi yönündeki görüşle­rine karşı çıkmış, böylece aralarında ihti­lâf baş göstermiş, sonuçta cemaat 1689 yılında ikiye ayrılmış, 1720’de ise yeni bir bölünmeyle üç grup oluşmuştur. Bu gruplar, cemaat liderlerinin adlarına ve­ya özel görüşlerine göre Yakubîler, Ka-rakaşlar ve Kapancilar adını almıştır. Her grup Sabatay Sevi’nin telkinlerine bağlı kalmakla birlikte anlayış ve uygulama­da, yorum ve tevillerde farklı bir yol ta­kip etmiştir.

Yakubîler (Hamdi Beyler). Yâkub Çelebi’ye nisbetle Yakubîler. Selanik beledi­ye başkanlığı yapmış olan Hamdi Bey’e nisbetle de Hamdi Beyler adıyla anılan grup, müslüman Türkler gibi ibadet et­meleri ve onların âdetlerini benimseme­leri, muhafazakâr olmaları, memuriye­ti tercih etmeleri ve kendilerine has kı­yafetleriyle diğerlerinden ayrılıyorlardı. Bunlar çocuklarına evleninceye kadar cemaatin sırlarını öğretmezler, kadınla­ra mirastan eşit pay verir ve İslâmî usu­le göre sünnet olurlar. Cumartesi ateş tutmak hariç yahudi ibadet ve âyinleri­ne bağlıdırlar. Âyin dili olarak İbrânîce ve İspanyolca’yı kullanmışlardır. Memu­riyet hayatını tercih ettikleri için med­rese eğitimine önem vermişlerdir; içle­rinden İslâmî ilimlerde uzman olanlar bile yetişmiştir. Daha sonra cemaatin çocuklarını yetiştirmek üzere Selimiye Mektebi’ni açmışlardır.

Karakaşlar (Müminler, Onyollular, Osman Baba Partisi). Yâkub Çelebi’nin, İslâmiyet’in zahiri hükümlerinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak 1689’da aldığı karan riya­kârlık sayarak kabul etmedikleri ve Sa-batay Sevi’nin emirlerine uyulmasını is­tedikleri için birinci gruptan ayrılmışlar­dır. Bu gruba göre Sabatay Sevi, ölümün­den dokuz ay sonra doğan ve cemaat mensuplarından birinin oğlu olan Os­man’da yeniden vücut bulmuştur. Bun­dan dolayı Osman Baba Partisi adıyla anıldıkları gibi cemaatin önde gelen aile­lerinden Karakaşlar’ın ismiyle de tanın­mışlardır. Ayrıca kendi iç âyinlerine ya­bancı unsurları karıştırdıkları için Ka-pancılar bunlara Onyollular adını vermiş­tir. Karakaşlar’ın dışarıya kız vermemek, kadınları boşamamak, çocuklara on üç yaşına gelince cemaat sırlarını açmak ve iktisadî bağlılığı devam ettirmek gibi ba­zı ilkeleri vardır. Cemaat çocuklarının eği­timi için Feyziye Mektebi’ni açan bu grup, iktisadî bağlılıkları sayesinde diğer grup­lara nisbetle varlığını daha çok sürdür­müş, içlerinden zengin tüccarlar, dok­torlar, avukatlar, bürokratlar, öğretmen ve öğretim üyeleri çıkmıştır. Kapancılar (İzmirliler, Papular, İbrahim Ağa Partisi). Osman Baba’nın mesîhliğini ve Sabatay’ın ona hululünü reddederek or­taya çıkmışlardır. Bid’atları kabul etme­yip Sabatay Sevi’den gelen inanç ve âyin­leri olduğu gibi muhafaza ettikleri için Karakaşlar bunlara, İspanyol yahudice-sinde “eskimiş, softa” mânasına gelen Papu lakabını takmışlardır. Cemaat iş­lerinin bir meclis tarafından görülmesi, yabancı kadınlarla evlenmenin yasaklan­ması, ticarete önem verilmesi ve Batılı-laşma’nın bir ilke olarak benimsenmesi bunların başlıca özellikleridir. Kapancı­lar eğitim ve öğretime diğerlerinden da­ha çok önem verdikleri için cemaat ara­sında Avrupa’da tahsil görme teşvik edil­miştir. Batı’da yetişenler çocuklarının eğitimi için Selanik’te Şemsî Efendi ve Terakki mekteplerini. İstanbul’da da Fey­ziye Lisesi ile Şişli Terakki Lisesi’ni aç­mışlardır.

Günümüzde Dönmeler. Dönme hareke­tinin ortaya çıktığı dönemin tarihleri ve vekâyi’nâmeleri, bu harekete sadece Sa­batay Sevi’nin divan huzurunda müslü-man olup Mehmed adını alması dolayı­sıyla yer vermiştir. Müslüman olduktan sonra Mehmed Efendi’nin ikili oynama­sı ve taraftarlarının da aynı şekilde ha­reket etmesi Türk milletinin onlara kuş­ku ile bakmasına yol açmıştır. Ancak Türkler arasında bunlarla ilgili bilgiler nesilden nesile rivayet yoluyla ve sözlü olarak aktarılmış, yazılı hale getirilmekten kaçınılmıştır. Buna karşılık dönme­lerin kendi gizli belgeleri ele geçince Ba-tı’da 1880’li yıllardan başlayarak bu ko­nuda birçok eser kaleme alınmıştır. Ka­palı bir cemaat halinde yaşayan Türkiye dönmelerinin sırları, 1875-1877 yılları arasında Selanik’te bir dönmenin tamir edilmek üzere terziye bıraktığı yeleğin cebinden çıkan bir kâğıtla ifşa edilmiş­tir. Bu kâğıt ilk defa Selanik gazetecile­rinden Saadi Levy tarafından kopya edil­miş, ardından okudukları dualar ve yaz­dıkları muskalar neşredilmiştir. Danon 1910 yılında, dönmelere ait İbranî harfle­riyle yazılmış ve bazı şekiller ihtiva eden bir muskayı yayımlamıştır. Bu muskanın altında Sabatay Sevi’nin mührü ile altı köşeli yıldız da (Magen David) bulunmak­ta, ayrıca Tevrat ve Talmud’dan alınmış ifadeler ve Tanrı Yahve’nin ismi de yer almaktadır. Osmanlı Devleti’nde dönme­ler konusunun ciddi olarak gündeme gel­mesinde, Batı’daki bu yayınlar yanında Tanzimat, Meşrutiyet dönemlerinde ve ondan sonra ortaya çıkan içtimaî ve si­yasî hareketlerde dönmelerin üstlendi­ği rolün büyük payı vardır. Özellikle Bal­kan ve I. Dünya savaşla rındaki tutumla­rı, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasın­dan sonraki dönemde bizzat kendileri­nin Türk olmadıklarını açıklamaları gibi hususlar dikkate alınırsa bu durum da­ha iyi anlaşılır.

1919’da İstanbul’da yayımlanan ve mü­ellifi bilinmeyen Türkçe bir risalede dön­melerin inanç, âdet ve gelenekleri, müs-lüman-Türk oldukları yolundaki iddianın sadece görünüşten ibaret olduğu belir­tilmiştir. Buna cevap olarak emekli bin­başı Sadık Dönmelerin Hakikati adıy­la bir risale yazmış ve onların müslüman-Türk olduklarını ispatlamaya ça­lışmıştır.

Dönmelerin Karakaşlar grubuna dahil olan Rüşdü Bey, 1924’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve Mustafa Kemal’e verdiği dilekçelerle dönmeler konusu­nu yeniden gündeme getirmiştir. Rüş­dü Bey 1 Kânunusâni 1340 tarihli dilek­çesinde, üç gruba ayrılmış olan dönme­lerin aslen ve irken yahudi olduklarını, ruhen ve vicdanen İslâm’la ilgilerinin bu­lunmadığını, sahte bir kisve taşıdıkları­nı belirtmiştir. Bu dilekçe üzerine basın ve Türk kamuoyunda mesele tartışılmış, lehte ve aleyhte beyanlar olmuştur. An­cak dilekçede yer alan iddiaların mev­cut olmadığı konusunda kesin bir şey söylenmeyerek te’vil yoluna gidilmiş ve Cumhuriyetin kurulmasıyla dönmeliğin tarihe karıştığı savunulmuştur. Yine ay­nı yılda Yunanistan’la mübadele söz ko­nusu olunca Yunan parlamentosu üye­lerinden Mustafa Efendi, Yunan yetkili­lerine başvurarak dönmelerin Türk ve müslüman olmadıklarını bildirmiş ve mü­badele harici tutulmalarını istemiştir. Ancak bu istek Yunan meclisinde, dönmelerin Türk unsurundan “bin kat ziya­de muzır olduğu” gerekçesiyle reddedil­miştir.

Dönmeler çeşitli mektepler açmış ve çocuklarının yetiştirilmesine özen gös­termişlerdir. 1924’lerde bu mektepler­de okuyan dönme çocuklarının ezberle­dikleri dualar ele geçmiş, bunların. “Dün­yanın yansı demek olan mübarek Saba­tay Sevi’nin ismiyle” anlamındaki bir bes­mele ile işe başladığı, devamının ise ya­hudi kutsal kitabından alınmış cümleler­den ibaret olduğu görülmüştür. Bu bilgi ve belgeler dönmelerin kimliklerini tar­tışma gündemine getirmiştir. Yahudile­rin de kendilerinden farklı kabul ettik­leri dönmeler yarı Türk, yarı yahudi sa­yılmış ve “gizli cemaat” olarak adlandı­rılmıştır. Ancak tartışmalarda dönmele­rin Türk toplumuna karıştığı ve gizli bir cemaat olarak yaşamadığı iddia edilmiş­tir. Bu iddialara rağmen 1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisi Kanunu’nda dönmelerle ilgili olarak “D” maddesi konul­muş ve onlar için müslümanlarla gayri müslimler arasında bir oran belirlenmiş­tir. Fakat daha sonraki yıllarda yine ay­rı bir cemaat olup olmadıkları tartışıl­mıştır.

Günümüzde de bir dönme cemaatin­den söz edilmekte, ancak sayılan ve kim­likleri kesin olarak ortaya konulmamak­tadır. Dönmeler Türkiye genelinde 30-40.000 kişi civarında tahmin edilmek­tedir. Bunlar daha çok Edirne, İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’da yaşamakta­dırlar. Yoğun olarak bulundukları yer Selanik olduğu için dönmelere “Selanik dönmesi” de denilmektedir. Bundan do­layı mübadele sonrasında Türkiye’nin çeşitli şehirlerine gelip yerleşen dönme­lerden doğum yerleri Selanik olanlar Se­lanik ismini değiştirmişlerdir. Kapalı bir cemaat hayatı yaşadıkları için dönme­ler sır vermemeye özen göstermişler, es­kiden olduğu gibi bugün de Türkler1 in yanında Türk isimlerini, kendi araların­da ise yahudi isimlerini kullanagelmişlerdir.

Dışişleri, maliye, eğitim, basın-yayın ve üniversiteler başta olmak üzere çe­şitli alanlarda görev yapanların yanında özellikle ticaret ve sanayide önemli ba­şarılar elde eden dönmeler de vardır. Bu­gün Türkiye’nin en etkili aydınları, gaze­te sahipleri ve köşe yazarları arasında dönmelerin de bulunduğu iddia edilmek­tedir.

Dönmelerin İnanç Esasları ve Prensiple­ri. Dönmelerin Sabatay Sevi’ye dayandı­rılan “âmentü”leri özetle şu esasları kap­sar:

1- Gerçek tanrı olan İsrail’in Tanrı-sı’na inanırım.

2- Sabatay Sevi’nin gerçek mesîh olduğuna inanırım.

3- Tevrat’ın gerçekler Tevrat’ı olduğuna inanırım.

4- Tevrat’ın değiştirilmediğine ve yürürlük­te olduğuna inanırım,

5- Sabatay Sevi’­nin dünyanın dört tarafına dağılmış olan İsrâiloğulları’nı bir araya toplayacağına inanırım.

6- Ölülerin dirileceğine inanı­rım.

7- İsrail’in Tanrısı’nın, Süleyman Mâbedi’ni yukarıdan aşağıya bina edilmiş olarak göndereceğine inanırım.

8- İsrail’in Tanrısı’nın bu dünyada cemâlini göste­receğine inanırım. Dönme âmentüsünün son maddesi, “gerçek mesîh” Sabatay Sevi’nin yeniden gönderilmesini isteyen dua cümlelerini ihtiva eder.

Sabatay Sevi’nin müslüman olduktan sonra ortaya koyduğu ve dönme cema­atinin uygulamaya çalıştığı emirler dön-melik besmelesiyle başlar ve başlıca şu hususları ihtiva eder: Tanrfnın birliği­ne, mesîhin (Sabatay Sevi) hakiki mesîh olduğuna, ondan başka kurtarıcı bulun­madığına iman etmek, yalan yere yemin etmemek, Tann’nın ve mesîhin adı anıl­dığında saygı göstermek, mesîhin sırrı­nı anlatmak ve incelemek için toplantı­lara katılmak, adam Öldürmemek, zina etmemek, yalan yere şahitlikte bulun­mamak ve yalan söylememek, kimseyi zorla İslâm’a sokmamak, kıskanç ve ben­cil olmamak, merhametli davranmak, her gün gizlice Mezmûr okumak. Türkler’in âdetlerinden olup gözle görülen her şeyi yerine getirmek, müslümanlar-la evlenmemek, çocukları sünnet ettir­mek.

Dönmelerin bu inanç esasları ve pren­sipleri dışında daha başka âdetleri ve ayrıca bayramları vardır. Bunlarda Ya­hudilik esas olmak üzere İslâm’dan da bazı unsurlar alınarak Sabatay Sevi’nin emirleri doğrultusunda birbirine karış­tırılmıştır. Dönmeler bu tür inanç ve âdet­lerden dolayı yahudilerce de müslüman-larca da farklı bir cemaat olarak görül­müştür. İçlerinden Yahudiliğe geçenler olduğu gibi Türk milleti içinde eriyenler de vardır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski