Ebu Davud Kimdir, Hayatı, Eserleri, Sözleri, Hakkında Bilgi

Ebû Dâvûd Süleyman b. el-Eş’as b. İshâk es-Sicıstânî el-Ezdî (ö. 275/889) Kütüb-i Sitte’den biri olan es-Sünen’in müellifi, muhaddis.

202 (817-18) yılında Sicistan’da doğ­du. 203’te (818-19) doğduğunu söyle­yenler de vardır. Sicistan, bazılarının ile­ri sürdüğü gibi Sicistâne diye de anılan Basra’nın bir köyü olmayıp İran ile Af­ganistan arasındaki sınır bölgesidir. Aile­si aslen Yemen’in Ezd kabilesinden ol­duğu için Ezdî ve “Sicistanlı” anlamında Siczî nisbeleriyle de anılır. Dedesinin adı­nın Bişr veya Şeddâd olduğu, büyük de­desi İmrân’ın SıffTn’de Hz. Ali’nin yanın­da yer aldığı ve bu savaşta öldüğü riva­yet edilmektedir.

Kurdukları vakıflar uzun yıllar devam etmiş olan zengin bir aileden gelen Ebû Dâvûd tahsiline Sicistan’da başladı. Ha­dis bilgisini artırmak maksadıyla on se­kiz yaşında seyahate çıkarak önce Bağdat’a, daha sonra Basra’ya gitti ve ora­da uzun süre kaldı. En çok faydalandığı hocası kabul edilen Basralı hadis hafızı Müslim b. İbrahim el-Ezdî başta olmak üzere Tebûzekî. Ârim el-Basrîve Ebü’l-Velîd et-Tayâlisî gibi muhaddislerden hadis okudu. Daha sonra diğer önemli ilim merkezlerini dolaşmaya başladı. Ço­ğu Buhârî ve Müslim’in de hocası olan birçok âlimden istifade etti. Mekke’de Ka’nebî ve Süleyman b. Harb, 221 “de (836) Kûfe’de Hasan b. Rebî1 el-Becelî, Ahmed b. Yûnus el-Yerbûî, Halep’te Ebû Tevbe el-HaiebT, Harran’da Ebû Ca’fer en-Nüfeylî. 222’de (837) Humus’ta Hay-ve b. Şüreyh b. Yezîd ve Yezîd b. Abdü-rabbih, Dımaşk’ta Hişâm b. Ammâr, Ho­rasan’da İshak b. Râhûye, Belh’te Kutey-be b. Saîd, Mısır’da Ahmed b. Salih vb. hadis hafızlarından, ayrıca Ali b. Medî-nî, Saîd b. Mansûr ve Yahya b. Maîn gi­bi tanınmış muhaddislerden hadis öğ­rendi. İbn Hacer el-Askalânî onun 300 kadar hocası olduğunu söylemektedir. Ebû Ali el-Gassânî, Ebû Davud’un hoca­larını Tesmiyetü şüyûhi Ebî Dâvûd Sü­leyman es-Sicistânî adlı risalesinde bir araya getirmiştir. Ebû Dâvüd, 230 (844-45) yılında doğan ve sonraları İbn Ebû Dâvûd adıyla tanınmış bir hadis ha­fızı olan oğlu Abdullah’ı seyahatlerinin bir kısmında yanına alarak erken bir yaş­ta hadis öğrenmesini sağladı. Kardeşi Muhammed b. Eş’as da bu seyahatlerin­de onlara arkadaşlık etti. Muhtelif za­manlarda gittiği Bağdat’ta Ahmed b. Hanbel’in ilim meclislerine uzunca bir süre devam ederek bazı önemli fıkıh ve usûl-i fıkıh konularını ondan öğrendi; daha sonra bunları Mesâ’ilü’l-İmâm Ahmed b. Hanbel adıyla bir araya ge­tirdi. Ahmed b. Hanbel’in de on­dan bir hadis rivayet ettiği, hatta es-Sünen’i inceleyip beğendiği söylenir. Eğer bu rivayet doğru ise Ebû Dâvûd es-Sü­nen’i kırk yaşına gelmeden kaleme al­mış demektir. Hocaları içinde en çok ha­dis toplayıp ezberleyen muhaddisin Yah­ya b. Maîn, hadislerin fıkhını en İyi anla­yanın Ahmed b. Hanbel, hadislerdeki gizli kusurları (illet) en iyi bilenin Ali b. Medînî olduğunu söylerdi.

Ebü Dâvûd tahsil hayatı boyunca muh­telif şehirlerde uzun süre kaldı; bu ara­da Tarsus’ta yirmi yıl ikamet etti. Mem­leketi olan Sicistan’a döndükten sonra da Herat’ta ve Bağdat’ta bulundu. Bağ­dat’ta iken Halife Mu’temid-Alellah’ın kardeşi Emîr Ebû Ahmed Muvaffak b. Mütevekkil, Ebû Davud’un evine giderek zenci hareketi yüzünden Basra’nın yakı­lıp yıkıldığını, halkının başka yerlere göç ettiğini, eğer Basra’ya gelip yerleşirse İslâm âleminin dört bir yanından ona gelecek talebeler sayesinde Basra’nın ye­niden canlanacağını söyledi. Ebû Dâvûd emîrin bu ricası üzerine Basra’ya yerleş­ti. Zenci hareketi 868-883 yılları arasın­da devam ettiğine göre (İA, XIII, 521) Ebû Davud’un Ölümünden beş altı yıl kadar önce Basra’ya yerleştiği söylenebilir. Bu­rada ve başka yerlerde kendisinden pek çok muhaddis faydalandı. Oğlu Abdullah başta olmak üzere Ebû îsâ et-Tirmizî, İbn Ebü’d-Dünyâ, bir rivayete göre Ne-sâî, Abdan el-Ahvâzî, Zekeriyyâ b. Yah­ya es-Sâcî, Ebû Bişr ed-Dûlâbî, Ebû Be­kir el-Hallâl ve Ebû Avâne el-İsferâyînî gibi muhaddis ve âlimler ona talebelik ettiler. Basralı talebelerinden Muham­med b. Ahmed el-Lü’lüf ile Ebû Bekir İbn Dâse kendisinden es-Sünen’i riva­yet edenlerin en tanınmışlardır. Ebû Dâ­vûd 16 Şevval 275’te Bas­ra’da vefat etti ve Süfyân es-Sevrî’nin kabrinin yanına defnedildi.

Hadisçiliği

Birçok hadis âliminin be­lirttiği gibi Ebû Dâvûd hadislerin zayıfı­nı sağlamından ayırma, rivayetlerdeki İnce kusurları tanıma ve hadis râvilerini tenkit etme hususlarında tanınmış bir âlimdir. Râvileri tenkit ederken kesin bilgi sahibi olmadığı kimseler hakkında görüş bildirmekten sakınırdı. Onların gü­venilir olmadığına dair ileri sürülen ge­nel ifadelere önem vermez, hangi sebep­lerle cerh edildiklerinin açıkça söylenme­sini isterdi. Hadis rivayetinde yetersiz ve liyakatsiz bulduğu kimselere karşı hiç müsamaha göstermez, yakını bile olsa tenkit etmekten çekinmezdi. Nitekim oğ­lu Abdullah hakkında bilinmeyen bir se­beple yalancı dediği İleri sürülmektedir. Şahîh-i Buhârî’de iki rivayeti bulunan Ya’küb b. Humeyd b. Kâsib’in değersiz bir kişi olduğunu göstermek üzere onun rivayet­lerinin yazılı olduğu kâğıtlarla kitapları­nı kapladığı rivayet edilir. Bir hadisin senedinde kopukluk bulun­madığı ve râvilerinin zayıflığı hakkında fikir birliğine varılmadığı takdirde onu kitabına almakta mahzur görmeyen Ebû Dâvûd, hayatı boyunca yazdığı 500.000 hadis arasından bu özelliklere sahip 4800 rivayeti seçerek es-Sünen’e almıştır.

Devrin hadis hafızlarından İbrahim b. Uvreme el-İsfahânî ile hadis hafızı ve fakih Ebû Bekir b. Sadaka, hiç kimse hakkında kullanmadıkları övgü ifadele­rini Ebû Dâvûd için kullanmışlardır. Mû-sâ b. Hârûn, onun hadis için yaratıldığı­nı ve ondan daha faziletli birini görme­diğini söylemiştir. Talebesi Ebü Bekir el-Hallâl de hocasından, devrinin önde ge­len imamlarından biri ve hadislerin sağ­lamlık derecesini anlayıp kaynağına in­me hususunda en yetkili otorite diye söz etmiştir. Hâkim en-Nisâbüri’ye göre Ebû Dâvûd asrın hadis imamı İdi. Muhammed b. Mahled’e göre de 100.000 hadisi ra­hatlıkla müzakere edebilirdi. Târihu He-röt müellifi İbn Yâsîn ise onu, en ince kusurlara varıncaya kadar rivayetleri çok iyi bilen büyük bir muhaddis ve son de­rece muttaki bir kimse olarak tanıtmış­tır. İbn Hibbân’a göre Ebû Dâvûd fıkıh ve hadisteki bilgisi, hafıza gücü ve tak­va bakımından en büyük âlimlerden bi­riydi. Ebû Abdullah İbn Mende, hadisle­rin sağlamını sakatından, doğrusunu yan­lışından dört muhaddisin ayırabildiğini söyleyerek sırasıyla Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesârnin adını verirdi.

es-Sünen’i tasnif ettikten sonra İs­lâm dünyasında şöhreti artan Ebû Dâ­vûd, hadis ilmindeki otoritesi yanında fıkıh bilgisiyle de dikkati çekmiştir. Her­hangi bir mezhebi taklit etmediği halde Ebû Ya’lâ el-Ferrâ[283], Ebû İshak eş-Şîrâzî ve Ebü’l-Yümn el-Uleymî onu Ahmed b. Hanbel’in talebesi olan Han-belî fukahası, Sübkî de Şafiî fukahası arasında saymışlardır.

Ebû Dâvûd. Kur’ân-ı Kerîm’den sonra sünneti ön planda tutma konusunda Se-lefıyye’nin metodunu benimsemiştir. Ha­yat tarzı bakımından Hz. Peygamber’e benzetilen Ahmed b. Hanbel’i kendisine örnek aldığı ve zâhidâne bir hayat sür­düğü belirtilmektedir. İlmi her şeyin üs­tünde tuttuğu için -Buhârrnin de yaptı­ğı gibi- Emîr Ebû Ahmed el-Muvaffak b. Mütevekkil’in, kendi çocuklarına özel olarak es-Sünen’i okutması teklifini red­detmiş, onlar da diğer hadis talebele-riyle birlikte ayrı bir bölmede Ebû Dâ-vûd’un derslerine devam etmişlerdir.

Ebû Davud’un güzel sözleri vardır: “Baş olma sevdası gizli şehvettir”. “Sözün ha­yırlısı kulağa izinsiz girendir”. “Giyeceğe ve yiyeceğe değer vermeyen kimse vü­cudunu rahat ettirir”. Pratik sonuçlara değer verdiği anlaşılan Ebû Dâvûd, es-Sünen”deki şu dört hadisin iyi bir müslüman olmak isteyen kişiye kâfi gelece­ğini söylerdi: “Ameller niyetlere göre değerlendirilir”. “İnsanın kendini ilgilendir­meyen işleri bırakması, onun iyi bir müslüman olduğunu gösterir”. “Kişi kendisi için istediği şeyi kardeşi için de isteme­dikçe iyi bir mümin olamaz”. “Helâl de bellidir haram da. Ancak bunların ara­sında (sakınılması gerekli), halkın çoğu­nun helâl mi haram mı olduğunu bilme­diği şüpheli konular vardır”.

Eserleri

1- es-Sünen. Sahihinden za­yıfına kadar İslâm hukukuyla ilgili 4800 hadisi topladığı, bunlardan ileri derece­de zayıf olanları belirtmeye özen göster­diği bir eser olup İslâm dünyasında bü­yük rağbet görmüştür. Muhtelif şerhle­ri bulunan es-Sünen Kahire’de neşredil­miş (1280), daha sonra da pek çok bas­kısı yapılmıştır.

2- el-Merâsî!”. 544 mür-sel hadisi ihtiva eden ve sahasının ilk ve orijinal eseri olan kitap, bilindiği kada­rıyla ilk defa Alî es-Sünnî et-Trablusî ta­rafından senedleri zikredilmeksizin neş­redilmiş. daha sonra se-nedleriyle birlikte muhtelif baskıları ya­pılmıştır.

3- Mesö’ilü’1-îmöm Ahmed h. Hanbel. el-Mesâ’ilü’lletî halefe 1’aleyhe7-İmâm Ahmed b. Hanbel adıy­la da bilinen eser. Ahmed b. Hanbel’e sorulan bazı soruların Ebû Dâvûd tara­fından kaydedilen cevaplarından ibaret­tir. Fıkıh bablarına göre tertip edilen ki­tap Muhammed Behçet Beytâr tarafın­dan neşre hazırlanmış ve Reşîd Rızâ’nın takdim yazısıyla yayımlanmıştır.

4- İcâbâtühû “aîâ su’âîâü Ebî cUbeyd Muhammed b. cAlî b. ‘Oşmân el-Âcurri. Râvilerin cerh ve ta’dîline dair talebesi Ebû Ubeyd el-Âcurrî’nin

sorularına verdiği cevapları ihtiva eden ve Âcurrî tarafından derlenen eser beş cüzden meydana gelmektedir. İbn Hacer’in Tehzîbü’t-Tehzîb’de çok fayda­landığı bu eserin Köprülü Kütüphanesi’n-deki üçüncü cüzü Mu­hammed Ali Kasım e!-Ömerî tarafından yayımlanmıştır. Dördüncü ve beşinci cüzleri Bibliotheque Nationale’de bulunan eserin birinci ve ikinci cüzlerinin günümüze ula­şıp ulaşmadığı bilinmemektedir.

5- Risâ-îetü Ebî Dâvûd ilâ ehli Mekke fi vaşfi Sünenihî. Risale îî vaşfi te ‘îîîihî lî-ki­tabi’s-Sünen adıyla da anılan risale, bir müellifin kendi eserini tanıtıp benzer­leriyle karşılaştırması ve o devirde pek âdet olmayan bir usulü ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Eserin Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki yegâne nüshasını ilk defa Zâhid Kevserî, da­ha sonra da Muhammed Lutffes-Sabbâğ yayımlamışlardır.

6- Kitâbü’z-Zühd. Mağrib hattıyla yazılmış bir nüshası Fas’ta Karaviyyin Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.

7- Tes-miyetü ihve eîîezîne ruviye canhümü’I-hadîs. Tesmİyetü’î-ihve min ehli’i-em-sâr adıyla da bilinen risale Dârü’1-kütü-bi’z-Zâhiriyye’dedir.

8- Kitâbü’l-Bacş ve’n-nü-şûr. Brockelmann bu eserin Dımaşk’ta bulunduğunu söylemektedir {GAL [Ar.], III, 189).

9- Kiîâbü’i-Kader. Günümüze gelip gelmediği bilinmeyen eser. er-Red calâ ehli’l-kader ve er-Red cale’l-ka-deriyye adlarıyla da anılmaktadır.

Ebû Davud’un bunlardan başka Nâsihu.’l-Kur’ân ve mensûhuh, Deîâ’i-lü’n-nübüvve, et-Teferrüd fi’s-sü­nen, Fezö’ilü’l-ensâr, Müsnedü Mâ­lik, ed-Du’â’, îbtidâ3ü’l-vahy, Ah-bârü’l-havâric, Mâ teferrede bihî eh-lü’1-emşârve el-Âdâbü’ş-şerciyye ad­lı eserlerinin bulunduğu kaynaklarda zik­redilmektedir.

Ebû Dâvûd hakkında müstakil bazı eserler kaleme alınmış ve ilmî araştır­malar yapılmıştır. Ebû Ahmed el-Cellû-dfnin (ö.302/914-15) Ahbâm Ebî Dâ­vûd adlı bir eseri vardır. Ümmülkurâ Üniversite-si’nde Muhammed Sîrân Efendi el-Endonîsî’nin el-Metrûkûn ve’i- meçhulün ve merviyyâtühüm îî Süneni Ebî Dâvûd es-Sicistânî adıyla yaptığı yüksek li­sans tezi basılmıştır. Takıyyüddin el-Mezâhirî en-Nedvî, Ebû Dâvûd el-imâm el-hafız el-fakih adlı araştırmasında Ebû Davud’un hayatını ve ilmî şahsiyetini İncelemiştir. Muavvad b. Bilâl el-Avfî, yine Ümmül­kurâ Üniversitesi’nde Ebû Dâvûd es-Sicistânî ve eseruhû fî cilmi’1-hadîs adlı bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır. Muhammed Lutfî es-Sabbâğ’ın da Ebû Dâvûd hayâtühû ve Sünenühû adlı bir çalışması bulunmaktadır.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski