Ebu Kamil Şuca Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Ebû Kâmil Şücâ’ b. Eşlem b. Muhammed b. Şücâ’ el-Hâsib cl-Mısrî Doğu’da ve Batı’da etkili olmuş İslâm matematikçisi.

Cebir alanında Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmrden sonra eserleri zamanı­mıza ulaşan ilk matematikçi olup eski İslâm cebir geleneğinin son temsilcisi­dir. Hârizmî, Abdülhamîd b. Vâsi’ b. Türk ve Sind b. Ali gibi kendinden önceki İs­lâm matematikçilerinin yanı sıra eski Yu­nan matematiğinden, özellikle Heron ve Öklid’den (Euclides) etkilenmiş olması muhtemeldir.

İlk dönem klasik kaynaklarında bilgi bulunmadığı için hayatı hakkında he­men hemen hiçbir şey bilinmemekte. yakın yıllara ait çalışmaların bazılarında Ahmed b. Tolun zamanında (868-884) Ka-hire’de yaşadığı ve gemi inşaat mühen­disi veya yapımcısı olarak, bazılarında ise bazı valilerin yanında muhasip ola­rak çalıştığı söylenmektedir. Ancak Hârizmî’den sonra geldiği (ö. 236/850 |?|) ve Kitâbü’I-Cebr vel – mukabele adlı eserinin de Ali b. Ahmed el-İmrânî el-Mevsılî (ö 344/955) tarafından şerhedil-diği göz önüne alınırsa Ebû Kâmil’in bu iki zatın ölüm tarihleri arasındaki zaman diliminde yaşadığı kabul edilebilir.

Eserleri

Ebû Kâmil’den bahseden ilk kaynak İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’i olup ona Kitâbü’l-Felah, Kitâbü Miftâhi’I-Felâh, Kitâbü’l -Cebi ve’1-mukabele, Kitâbü’l-cAşîr, Kitâbü’t-Tayr, Kitâbü’l-Cemc ve’t-tefrîk, Kitâbü’i-Hata’eyn, Kitâbü’l-Misâha ve’l-hendese ve Ki-tâbü’i’Kiîâye adlı eserleri nisbet etmek­tedir. Bunlardan Kitâbü’l-Cebr ve’l-mukâbele ile Kitâbü’l-Misâha ve’î-hendese dışındakilerin Arapça metinle­ri bugüne ulaşmamıştır.

1- Kİtâbü’l-Cebr ve’l-mukabele. Ebû Kâmil’in en önem­li ve en ünlü eseri olup Kitâbü’ş-Şâmil adıyla da bilinmektedir. Uzun zaman­dan beri Latince ve İbrânîce tercümeleri aracılığıyla tanınan eser, Ali b. Ahmed el-İmrânî’den başka İstahrî (IV./X. yüz­yıl), Ebü’l-Kâsım el-Kureşîve İbrahim b. Ömer es-Sûbînî (ö. 858/1454) tarafın­dan da şerhedilmiştir; ancak bunların hiçbiri zamanımıza ulaşmamıştır. İbn Haldun bu eseri, Hârizmfnin kitabından sonra cebir alanında yapılmış en güzel çalışma olarak nitelendirmekte, şerhle­rinin en güzeli olarak da Kureşrninkini göstermektedir. Daha sonra İslâm matematikçileri ve Kâtib Çelebi de Ebû Kâmit’in bu kitabını Hâ-rizmrninkinden sonra cebir sahasında yazılmış en önemli eserlerin başında zik­retmişlerdir. Kitâbü’l – Cebr ve’l-mukabele üç bö­lümden oluşmaktadır. Birinci bölümde temel cebirsel ifadeler ve işlemlerle basit (müfredat) ve katışık (mukterenat) denk­lemler incelenmekte, dolayısıyla bu bö­lüm yapı bakımından Hârizmrnin eseri­nin ilk bölümünü andırmaktadır. Ebû Kâ­mil’in burada ele aldığı konulara getir­diği en önemli yenilik, irrasyonel sayıla­rı mukterenat denklemlerin kökleri ya­nında katsayılarında da kullanmasıdır. Eserin ikinci bölümünde cebirsel yöntem­lerin geometrik problemlere uygulan­ması gösterilmektedir. Ancak burada kullanılan geometri Hârizmrninki değil Öklid’inkidir. Üçüncü bölümde ise mo­dern matematikte “diofantik denklem­ler” adı verilen belirsiz denklemler ele alınmıştır. Matematik tarihçileri nce kabul edilen genel görüş, Ebû Kâmil’in be­lirsiz denklemlerin çözümünde bağım­sız olduğu şeklindedir. Eserin son kısım­larında bazı cebirsel problemler ele alınmakta ve sonlu dizilerin toplamıyla ilgili bazı kurallar incelenmektedir. Ayrıca bu kısımlarda Hârizmî’nin bugün mevcut olmayan başka bir eserinden de alıntı­lar yapılmıştır. Eserde Hârizmî’nin daha önce ortaya koyduğu cebir bilgileri tek­rar ele alınmış, ayrıca bunlara yeni bil­giler eklenmiştir. Ebû Kâmil bu çalışma­sında Hârizmrnin eserinin yansını kap­layan muamelât, mesaha ve vesâyâ prob­lemlerine yer vermemiş, bu tür konular için ayrı bir kitap telif etmiştir. Bu tu-tumu’ile cebirin bağımsız bir alan oldu­ğunu vurgulamak İstediği söylenebilir. Bu konuda Ebû Kâmil cebir ilmine Hâ-rizmî’den farklı bir şekilde yaklaşmak­tadır. Ona göre cebir bilinmeyenin tesbitlnde kullanılan bir yoldur ve muhte­vası gereği diğer bilinmeyeni tesbit et­me yollarından farklıdır. Ayrıca cebir ta­rihinde ilk defa cebirin hesabı da ihtiva edecek şekilde genişletilebileceğini gör­müştür. Hârizmî problemleri ve çözüm­lerini tek bir yolla sergilemiş, böylece cebir sürekli bir tekrar niteliği kazan­mıştır. Ebû Kâmil ise cebirin mekanik bir işlem olmadığını, tam tersine sürek­li yaratıcılık gerektiren bir alan olduğu­nu vurgulamış ve daima ortaya koydu­ğu çözümlerle oynayarak genel sonuç­lar vermeye çalışmıştan Ayrıca bu eseriyle cebiri ve dayandığı ilkeleri Öklid geometrisi üzerine oturtarak sıkı man­tık kurallarına bağlamış ve her türlü ce­birsel ifadenin geometrik açıklamasını vermiştir. Yine Hârizmî’den farklı ola­rak irrasyonel sayıları geniş biçimde ce­birsel denklemlere uygulamıştır. Bunlar­dan başka İslâm cebir tarihinde ilk de­fa xz’den büyük kuvvetleri kullanan ma­tematikçi de Ebû Kâmil’dir. Kuvvetlerin toplamı kaidesinden hareketle cebirsel işlemlerde xB’e kadar olan kuvvetlere ge­niş bir şekilde yer vermiştir. Ancak ce­birin cezir, mal ve adet, müfred gibi te­mel kavramlarında Hârizmryi takip et­miş, temel cebirsel ifade ve denklemle­rin yanında karekök ile yapılan toplama ve çıkarma formüllerini de açık olarak vermiştir. Kitâbü’l-Cebr’in iki Arapça nüshası ile bir İbrânîce ve bir Latince ter­cümesi ele geçmiş olup Arapça nüshalarından sadece Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki nüsha tamdır ve Fuat Sezgin tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Meşhed’de Âsitân-ı Kuds Kütüphanesi’n-de bulunan di­ğer nüsha ise eksiktir. Mantualı Mordekhai Finzi’nin (ö. 1460 |?|) yaptığı İb­rânîce tercüme, ilk önce J. VVeinberg ta­rafından Almanca, da­ha sonra da Martin Levy tarafından İn­gilizce tercümesiyle birlikte yayımlanmış­tır; ancak Arapça metne göre İbrânî­ce metin eksik görünmektedir. Latince tercüme ise aslı üç bölüm olan eserin sadece ilk iki bölümünü ihtiva etmek­tedir. Bu tercüme L. C. Karpinskİ tara­fından incelenerek Almanca’ya tercüme edilmiş ve bir makale ile ilim âlemine tanıtılmıştır.

2- Kitâbü’t-Tarâ’if fi’1-hisâb. el-Fihrist’te zikredilmeyen kitap, belirsiz denklem­lerle çözülebilen problemler konusunda zamanımıza ulaşan en eski Arapça eser­dir. Bu tür problemlerle daha önce Diop-hantos (III. yüzyıl), Kustâ b. Lûkâ tarafın­dan Şmâcatü’l-cebr adıyla Arapça’ya tercüme edilen Aritmetica adlı eserin­de ilgilenmiştir. Ancak Diophantos bü­yük oranda, denklemlerin kökünü ger­çekleyen rasyonel sayılan dikkate almış­tır. Ebû Kâmil İse çözümü gerçekleyen bütün tam sayılan incelemeye çalışmak­tadır. Bilindiği kadarıyla Hintli matema­tikçi Âryabhat da (V. yüzyıl) belirsiz denk­lemleri ele almış ve çözümlerinde sürek­li kesirleri esas tutan “kuttaka” (dağıl­ma) yöntemini kullanmıştır. Daha sonra yine bir Hintli matematikçi olan Bhas-kara, 11SO yılında kaleme aldığı Vija-ganita adlı eserinde belirsiz denklemle­rin tam sayılarla çözümünü geniş bir şe­kilde incelemiştir. Bununla birlikte Ebû Kâmil’in Hint yöntemlerini bilip bilmedi­ği tartışmalıdır. Ancak onun Hintliler’İ takip ederek problemlerinde bilinmeyen değerlerin yerine büyük oranda kuş kul­landığı görülmektedir. Dolayısıyla Ebû Kâ­mil ile Hintli matematikçilerin problem­leri arasında bir şekil benzerliği vardır; aynca et-Tara if in mevcut tek yazma­sında görülen meçhul bir sarihin düştüğü notlardan hareketle Ebû Kâmil’in bu me­totlardan haberdar olduğu da düşünü­lebilir. Ancak genel kanaat onun bu tür problemlerden haberdar olduğu, fakat çözümlerinde tamamen bağımsız hare­ket ettiği şeklindedir. Ebû Kâmil’in ince­lediği problemlerin tamamı, iki denklemden oluşan birinci dereceden üç, dört ve beş bilinmeyenli bir denklem sistemine indirgenmektedir. Bu sebeple zikrettiği problemler, modern matematik diliyle şeklinde ifade edilebilir. Denklem siste­mindeki x, y, z gibi bilinmeyen değerle­rin karşılığı ise tam sayı olmak zorun­dadır; çünkü bizzat kendisi denkiemler-deki bilinmeyen değerlerin yerine kuş, kılıç, kargı, adam, kadın ve çocuk gibi varlıkların konulabileceğini ifade etmek­tedir. Yine kendi ifadesinden bu tür problemlerin o dönemde yaygın olarak kullanıldığı, ancak denklemin çözümün­de birden fazla yol mevcut olduğu hal­de bir tek çözümle yetinildiği anlaşılmak­tadır. Ebû Kâmil’in bu tür problemlerin çözümünde takip ettiği genel yöntem tamamen cebirseldir ve ayrıca son de­rece düzenli ve sistematik bir yola sahiptir. Denklemlerde bilinmeyen değer­lerin lafzı sembolleri x = şey, y = dinar (altın para), z = fels (bakır para] ve dör­düncü değer = hâtem olarak verilmekte ve bu dört tabir başka hiçbir anlamda kullanılmamaktadır. Sabit sayıya ise dir­hem veya adet kelimeleriyle İşaret edi­lir ve sayılar da kelimelerle gösterilir; cetveller ve eserin son sayfasında veri­len rakamlar dışında Hint rakamlan kul­lanılmaz. Leiden ve Paris’te iki nüsha­sı bulunan Kitâbü’t-Ta-râ’if’ın ilk defa Mantualı Mordekhai Rn-zi tarafından İbrânîce’ye tercüme edil­diği bilinmekteyse de G. Sacerdote, bu tercümenin doğrudan Arap­ça’dan değil İspanyolca’dan yapılmış ola­bileceğini belirtmiş, H. Suter de daha sonra bu görüşü doğrulamıştır. Buna göre eserin ilk önce İspanyolca’ya çevril­miş olması gerekmektedir. Ayrıca Su-ter’e göre Paris Bibliotheque Nationale’-de kayıtlı yazma da et-Tarâ si/’in Latince tercümesidir. Eserin Arapça metni Ahmed Selîm Saîdân tara­fından yayımlanmıştır.

3- Risale fil-muhammes ve’i-mu’aşşer. Dördüncü dereceden ve İrras­yonel katsayılı ikinci dereceden katışık denklemlerin çözümlerini ihtiva eden bu kitapta cebirsel yöntemler geometrik problemlere uygulanmıştır. Dikkati çe­ken bir nokta, sabit sayının o güne ka­dar yapıldığı gibi “I” rakamı veya bir harf İle gösterilmeyip “10” rakamı ile gösterilmiş olmasıdır. İbrânîce’ye de ter­cüme edilmiş olan eser, Suter tarafından Bibliotheque Nationalede ka­yıtlı Latince versiyonun­dan Almanca’ya çevrilerek şerhedilmiştir, G. Sacerdote ise eseri İtalyan­ca’ya tercüme edip incelemiştir Sacerdote’nin işaret etti­ği gibi Pizalı Leonardo. Practica geomet-riae adlı eserinde Ebû Kâmil’in bu ça­lışmasından faydalanmış ve bazı alıntı­lar yapmıştır.

Ebû Kâmil’in klasik ve modern kay­naklarda zikredilen diğer eserleri de şöy­le sıralanabilir:

1- Kitâbü’l-Cemc ve’t-teîrîk. Hesapta kullanılan dört işlem ku­rallarından bahseder. Dolayısıyla hisâ-bü’l-hindîden ziyade hisâbü’l-hevâîye ait olması gerekir. İbnü’n-Nedîm el-Fıh-risfinde Hârizmî’ye de benzer isimde bir eser nisbet eder; bunların her ikisi de zamanımıza ulaşmamıştır. Ancak bu isme karşılık olan Latince Liber augmen-ti et diminutionis adında bir kitapla ay­nı konuda iki de İbrânîce çalışma mev­cuttur. Bunlardan en az biri Hârizmrnin veya Ebû Kâmil’in kitabının tercümesi olabilir.

2- Kitâbü’l-Hata eyn. Bilinme­yenin tesbitinde çift yanlış yönteminin kullanımından bahsetmektedir.

3- Ke-mâlü’l-cebr ve temâmih ve’z-ziyâde iî uşûiih. Kitâbü’l-Kâmil adıyla da bi­linmektedir. Kâtib Çelebi’nin zikrettiği bu eser, Salih Zekiye göre Ebû Kâmil’in cebir üzerine kaleme aldığı ilk çalışma­sıdır. Yine Salih Zeki’ye göre Ebû Kâmil bu kitabında zımnen Hârizmrye öncelik iddiasında bulunmaktadır. Taşköprizâ-de de Miîtâhu’s-sacâde’s\n\n “İlmü’l-cebr ve’l-rnukâbele” maddesinde, cebir sahasındaki “mebsut” eserlerin ikincisi olarak Kitâbü’l-Kâmil’ı kaydetmekte­dir.

4- Kitâbü’l- Veşdyrî bi’1-cebr ve 7-mukabele.

5- Kitâbü’l-Veşâyâ bi’I-cü-zûi. Kâtib Çelebi tarafından zikredilen eserin Musul’da bir nüshası bulunmak­tadır.

6- Kitâbü’l-Misâha ve’î-hendese. Yer öl­çümü ve geometriyle ilgili bir eserdir. Fuat Sezgin’in Misâhatü’l-arazîn adıy­la zikrettiği eserle aynı olmalıdır. Kitâ­bü’l-Felah, Kitâbü Miftâhi’l-Felah, Kitâbü’t-Tayr, Kitâbü’l-KiSâye ve Kitâbü’l-cAşîr adlı eserlerinin muhtevala­rı hakkında herhangi bir bilgi bulunma­maktadır.

Ebû Kâmil, yukanda özetlenen cebri ile Kerecî başta olmak üzere kendinden sonra gelen birçok İslâm matematikçi­sini etkilemiştir. Ortaçağ Avrupa mate­matiğinin kurucusu kabul edilen Pizalı Leonardo Fibonacci’nin (ö. 1240 |?|) Li­ber abaci, Practica geometriae ve Li­ber quadratorum adlı kitaplan ile Bon-compagni tarafından Sentti I ve Şerit­ti II adı altında yayımlanan yazılarından, Ebû Kâmil’in cebrinden derin biçimde etkilenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ebû Kâmil cebir ilmine Hârizmrye göre da­ha nazarî, Öklid’e göre ise daha amelî bir yaklaşım getirmiş, böylece uygula­ma yönü ağır basan eski Bâbil-Hârizmî cebir geleneğiyle teorik Yunan cebir ge­leneği arasında bir sentez yaparak for-mel cebirin gelişmesine önemli katkılar­da bulunmuştur.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski