Emirül Müminin Nedir, Ne Demek, Anlamı, Hakkında Bilgi

Emîrü’l-mü’minîn. İslâm tarihinde Hz. Ömer’den itibaren devlet başkanlarına verilen unvan.     

İslâm devlet başkanlarına “halife” ve “imam” denildiği gibi daha yaygın ola­rak “emîrü’l-mü’minîn” de (müminlerin emîri) denilmektedir. Bu tabir ilk defa, hicretin on yedinci ayında Hz. Peygamber tarafından Kureyş kervanını basmak üzere Batn-ı Nahle’-ye gönderilen seriyyenin kumandanı Ab­dullah b. Cahş’a verilmiştir. Aynı şekil­de, Resûl-i Ekrem’in Suriye’ye gönder­meyi kararlaştırıp vefatından sonra  Hz.Ebû Bekir tarafından sevkedilen ordu­nun kumandanı Üsâme b. Zeyd’e ve Kâdisiye Savaşı kumandanı Sa’d bin Ebi Vakkâs‘a da sahâbîlerin emîrü’l-mü’mi­nîn diye hitap ettikleri bilinmektedir. An­cak bu tabir, Hulefâ^yi Râşidîn dönemin­den itibaren sadece halifelere verilen bir unvan olmuştur. İlk olarak bu unvanla anılan halifenin Hz.Ömer olduğu konu­sunda görüş birliği vardır. Hz. Ebü Be­kir’e sahâbîler “halîfetü Resûlillâh” (Resûlullah’ın halifesi) demişler, ondan sonra halife olan Hz. Ömer’e ise “halîfetü halîfeti Resûlillâh” (Resûlullah’ın halifesinin halifesi) diye hitap etmişlerdir. Fakat sa­hâbîler, ileriye doğru hatife sayısı arta­cağından bu hitap şeklini ağır buldular. Ebû Mûsâ el-Eş’arî Hz. Ömer’e yazdığı bir mektupta kendisine emîrü’l-mü’mi­nîn diye hitap etmiş, bu arada Adî b. Ha­tim et-Tâî, Muglre b. Şu’be, Amr b. Âs ve diğer bazı sahâbîlerin de Hz. Ömer’e aynı şekilde hitap etmeleri üzerine bu unvan yaygınlaşmıştır.

Emîrü’l-mü’minîn unvanı İslâm tari­hinde siyasî, askerî ve dinî bir mahiyet arzetmektedir. Hz. Ömer, Hz.Osman ve Hz.Ali başta olmak üzere hemen bütün halifeler bu unvanı tevarüs etmişlerdir. Emevîler ile Bağdat ve Kahire’deki Ab-bâsîler’in yanında Abdullah b. Zübeyr ve İslâm dünyasının diğer bölgelerinde hilâfete kendilerinin daha çok hak sahi­bi olduğunu ileri süren bazı hükümdar­lar emîrü’l-mü’minîn unvanını kullan­mak hususunda büyük mücadeleler ver­mişlerdir. Bunlar arasında Hz. Ali soyun­dan gelen İdrîsîler, Abbâsîler’den daha çok halifeliğe lâyık olduklarını iddia eden Şiî Fâtımîler, Karmatîler, İbâzî olan Rüs-temîler ve Muvahhidler sayılabilir. Bu unvanın kullanıldığı diğer bir devlet de Endülüs Emevîleri’dir. III. Abdurrahman, İbn Hafsün isyanının bastırılmasından sonra 316 (929) yılında Endülüs Emevî Devleti tarihinde İlk defa bu unvanı kul­lanmaya başlamıştır. III. Abdurrahman emîrü’l-mü’minîn unvanını Abbâsîler’e karşı çıkmasından ziyade, kısa zaman­da Kuzey Afrika’ya hâkim olan ve Endü­lüs’teki gelişmelere müdahale eden Şiî Fâtımîler’in düşmanca davranışlarına kar­şı koyabilmek için kullanmıştır. Endülüs’­teki diğer mülûkü’t-tavâif de bu unvanı kullanma hususunda birbirleriyle yarış etmişlerdir. Doğudaki müslüman dev­letler ise Abbâsîler’e saygılarından do­layı emîrü’t-mü’minîn unvanını kullan­mamışlardır. Fakat batıda Ağlebîler, Zîrîler ve Hammâdîler hariç Kuzey Afrika ve Endülüs’teki müslüman devletlerin zaman zaman bu unvanı kullandıkları anlaşılmaktadır.

Moğollar’ın 656’da (1258) Bağdat’ı iş­gali üzerine Memlûk Sultanı Baybars ta­rafından Kahire’ye götürülen ve Müstansır-Billâh lakabıyla halife ilân edilen Ebü’l-Kasım Ahmed ve halefleri emî-rü’l-mü’minîn unvanını kullanmaya de­vam ettiler. Ancak Bağdat Abbasî Halifeliği’nin yıkılmasının ardından bu un­vanı kullanan devletlerin sayısı artmış­tır. Bunlar arasında Fas’ta hüküm sür­müş olan Merînîler, Filâlîler, Sa’dîler. Hafsîler sayılabilir. Osmanlı sultanları da hi­lâfetin Osmanlı hanedanına intikalinden sonra (1517) bu unvanı kullanmışlardır. Nitekim II. Abdülhamid saltanatı süre­since çok sık kullandığı “halîfetü’l-müslimîn” unvanı dışında emîrü’l-mü’minîni de kullanmıştır. Meselâ 1306 (1889) ta­rihli Hicaz Vilâyeti Salnamesi’nde tuğ­ranın altında “emîrü’l-mü’minîn, urvetü’l-vüskâ-yi muvahhidîn, hâdimü’l- Hare­meyn” ibaresi yer almaktadır. Bu durum saltanatın hilâfetten ayrılıp ilga edilmesi­ne kadar devam etmiş, hilâfet makamın­da bulunan kişiye ise sadece “halîfetü’l-müslimfn” denilmiştir. İmâmiyye Şîası emîrü’l-mü’minîn unvanını genellikle yal­nız Hz. Ali hakkında kullanır. Fas kralla­rında bu unvan hâlâ devam etmektedir.

Emîrü’l-mü’minîn tabirinin başına bazı kelimeler eklenmek suretiyle hükümdar­lara ve önemli devlet adamlarına halifeler tarafından unvan veya lakaplar verilmiş­tir. Tuğrul Bey’e “yemînü emîri’l-mü’mi-nîn”, Alparslan ve Sencer’e “burhânü emî-ri’l-mü’minîn”, Melikşah’a “kasîmü emîri’1-mü’minîn” (her hususta halifenin orta­ğı) lakaplarını Abbasî halifeleri vermiş­lerdir. Emîrü’l-mü’minîn ilâvesiyle kul­lanılan diğer bazı lakaplar da şunlardır: “Abd, halîl, hâlisa. hâssa, hüsâm. mevlâ, muhyî, muîn. nasır, nasır, radî, safî. seyf. sıddîk. sika, umde, velî, vezîr, yemîn”.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski