Esîrüddîn el-Mufaddal b. Ömer es-Semerkandî el-Ebherî (ö. 663/1265 [?]} Filozof, astronom ve matematikçi.
Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Aslen Semerkantli bir aileye mensup olan Ebherî Musul’da doğdu. Bazı kaynaklarda bu nisbe yanlış olarak Ebehrî şeklinde geçmektedir. Bu arada çağdaş İranlı yazarlardan birçoğu, Ebherî nisbesine dayanarak onun Zencan ve İsfahan’a bağlı iki Ebher’den birinde doğmuş olduğunu iddia eder; ancak modern kaynakların bazılarının kaydettiği gibi bizzat EbheıTnin Semerkandî nisbesini kullandığı dikkate alınırsa ailesinin aslen Semerkantlı olduğu anlaşılır. Seyiü7-gullâb müellifi Muhammed Fevzî ise Ebherî nisbesinin üç ayrı anlamı bulunduğunu belirterek bunları bir beldeye mensup olma, bir kabileye mensup olma ve “Beyâzî’de olduğu gibi bir niteliği belirtme şeklinde sıraladıktan sonra Ebherî nisbesinin beldeye değil kabileye mensubiyet ifade ettiğini söyler; ona göre Esîrüddin Ebher kabilesine mensuptur. Mehmet Sadettin Aygen Büyük Filozof Esîrüddin Ebherî adlı eserinde, Ebherfnin Afyon ilinin Çay ilçesi yakınında Eber gölü civarındaki Eber köyünden (şimdiki Doğanlı) olduğunu ve türbesinin de orada bulunduğunu iddia ediyorsa da şimdilik bu iddia “ebher” ile “eber” kelimeleri arasındaki ses benzerliğinin ötesinde bir anlam taşımamaktadır.
Ebherî ilk tahsilini Musul’da yaptı, daha sonra Horasan ve Bağdat’a giderek öğrenimini tamamladı. O dönemin en ünlü bilginlerinden olan Kemâleddin İbn Yûnus’un talebesi. İbn Hallikân’ın da hocası oldu. Bir süre Musul sarayında himaye gördü; 825’te (1228) Musul’dan Erbil’e geçerek oraya yerleşti. Ebherî ayrıca Anadolu’ya da seyahatlerde bulunmuş, buradaki Türk beylerinin saraylarında ağırlanmış, ilim ve kültürün gelişmesine ve ilim adamlarına büyük değer veren beylerin teşvik ve destekleriyle felsefe ve müsbet ilimler alanında dersler vermiştir. Ölümüyle ilgili olarak kaynaklarda 661 (1263) ve 663 (1265) gibi farktı tarihler zikredilmektedir.
Eserleri
Felsefe ve Mantık
Felsefede Fârâbî ve İbn Sînâ geleneğinin XIII. yüzyıldaki en başarılı temsilcilerinden olan Ebherî, özellikle Hidâyetü’l-hikmeve îsâğîıcî adlı eserleriyle İslâm dünyasında pek az bilgine nasip olacak derecede büyük bir üne kavuşmuştur. Bu iki eserin ortak özelliği, asırlarca medreselerde ders kitabı olarak okutulmaları ve üzerlerine birçok şerh ve haşiyenin yazılmış olmasıdır.
1- Hidâyetü’l-hikme. Klasik İslâm felsefesinin problemleri üzerinde bir çalışma olan eser mantık, tabîiyyât ve ilâhiyyât şeklinde üç ana kısma ayrılmıştır. Muhtelif baskıları bulunan bu kitabın İstanbul başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde yazma nüshaları vardır[479]. Esere ne kadar çok değer verildiği, üzerine yazılan şerh ve haşiyelerden anlaşılmaktadır. Bunların en meşhurları, Kâdî Mîr Hüseyin b. Muînüddin el-Meybedî (el-Meybüdî) el-Hüseynî ile (ö. 880/1475) Sadreddîn-i Şîrâzî (ö. 1050/ 1640) tarafından yapılanlardır. Özellikle Kâdî Mîr şerhine birçok haşiye yazılmıştır. Bu haşiyelerin en önemlileri arasında Muslihuddîn-i Lârî (ö. 979/1572), Nasrul-lah b. Muhammed el-Halhalî, Lutfullah b. İlyas er-Rûmî (ö. 929/ 1522), Pîr Muhammed b. Alâeddin Ali el-Fenârî ve Emîr Fahreddin el-Esterâbâdî (ö. 1040/1630) gibi ünlü bilginlerin haşiyeleri zikredilebilir. Bunlardan Lâri’nin haşiyesi üzerine İsmail Gelenbevî (ö. 1205/1791) bir ta’likat yazmıştır. Hidâyetü’l-hikme’-nin diğer önemli bir şerhi de Mevlânâ-zâde Ahmed b. Mahmûd el-Herevî el-Harziyânrye aittir. Bu şerh mantık kısmı hariç eserin son iki bölümü üzerine yapılmıştır. Mevlânâzâde’nin şerhine de birçok haşiye yazılmıştır. Bunlardan kayda değer olanları arasında Hıdır Şah b. Abdüllatîf (ö. 853/1449), Fâtih Sultan Mehmed döneminin ünlü âlimlerinden Hocazâde Muslihuddin Mustafa Efendi, Kadızâde-i Rûmî adıyla bilinen Mûsâ b. Muhammed ve Muhammed b. Mahmûd el-Vefâî’nin haşiyeleri sayılabilir. Son haşiye Hocazâde’ninkini tamamlar niteliktedir. Vefâî bu haşiyeyi Vezir Ayaş Paşa için yazmış ve 924 (1518) yılında tamamlamıştır. Ayrıca Mevlânâzâde’nin şerhi üzerine II. Bayezid’in hocalarından Selâ-haddin’in de bir haşiyesi vardır ki Hocazâde bazı noktalarda onu tenkit etmiştir. Hidâyetü’l-hikme üzerine yazılan, Emîrek Şemseddin Muhammed b. Mübarek Şah el-Buhârî. Sa’deddin Mes’ûd b. Muhammed el-Kazvînîve Muînüddin es-Sâlimî’nin şerhleri de kayda değer görülmektedir.
2- İsâğücî. er-Risâletü’l-Eşîriyye ii’l-mantık adıyla da bilinir. Mantığın bütün konularını kapsamakla birlikte son derece muhtasar bir eser olup medreselerde mantık alanında okutulan ilk kitap olması bakımından önemlidir, îsâğücî, mantıkçılar nezdinde en çok değer verilen, yine aynı derecede mühim birçok şerh ve haşiyeye konu olan başlıca mantık kitaplarındandır. Esere Batı dünyasında da ilgi duyulmuş, Latince başta olmak üzere bazı Batı dillerine tercüme edilmiştir.
3- Tenzîlü’l-efkâr fî tacdîli’î-esrar Ebü’l-Ferec tarafından Süryânîce’ye çevrilmiştir.
4- Keşfü’l-haka’ik fî tahrîri’d-deka’ik. 663 (1264) yılında istinsah edilmiş bir nüshası Sü-leymaniye Kütüphanesi”nde kayıtlıdır.
5- Risâletü’l-bahire îî makâleti’z-zahire.
6- Kitâbul-Metâ-lf.
7- Kitâbü Be-yâni’l-esrâr.
8- Telhîşul-haka.
9- Zübdetü’l-esrâr.
10- Tehzîbü’n-nüket.
11- Risale fî Fesâ-di’1-ebhâs elletî vada’ahâ mübrizü’l-cedeliyyîn.
12- Risale Müştemile calâ şemânî ‘aşere mes’eletîn fi’l-ke-lâm… Filozoflar, kelâmcılar ve çeşitli din veya mezheplere mensup olanlar arasında ihtilâf konusu olan on sekiz meseleyi halletmek maksadıyla yazılmış bir eserdir.
13- Mera-şıdü’i-maicöşıd. Ayrıca Muhammed Takı” Dânişpejuh tarafından yayımlanan ve Hidâyetü’l-hikme’nin mantık bölümünün Farsça’ya tercümesinden ibaret olan Mantıku’l-hidâye ile Arapça Risale fi’l-mantık’ı da zikretmek gerekir. Naşir, bu son risalenin Farsça bir tercümesinin bulunduğunu da bildirmektedir.
Astronomi
1- Muhtasar fî ‘ilmi’l-hey’e. Astronominin temel problemlerini ihtiva eden eser yirmi iki bölümden ibarettir.
2- ez-Zîcü’ş-şâmil. Ebü’l-Vefâ el-Bûzcânfnin aynı adı taşıyan eseri üzerine yazılmış bir şerhtir.
3- Risale îi’î-us-turlâb.
4- Dirûyetül-eflâk.
5- ez-Zîcul-mülahhaş. ez-Zîcü’l-ihtişârîve ez-Zî-cü’1-Eşîrî adlarıyla da anılmaktadır.
6- Mülohhaş fî Şmâcati’l-Mecistî.
Geometri
1- Islâhu Kİtâbi’l-Ustuku-sât fi’I-hendese li-Uklîdis
2- Risale fî Berkâri’l-maktu.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi