Osmanlıda Düğün/Düğünler Adetleri, Hakkında Bilgi

Osmanlı Saray Düğünleri (Sûr-ı Hümâ­yun). Saray düğünleri, şehzade evlilik ve sünnetleriyle sultanların (padişah kızı ve­ya kız kardeşi) evlilikleri münasebetiyle yapılırdı. Daha önceki Türk – İslâm hü­kümdarları gibi Osmanlı padişahları da kızlarını veya hanedana mensup öteki sultanları kuruluş devrinde civar beylik­lerin şehzadeleriyle, sonraları ise genel­likle devlet erkânından biriyle, nadiren de tanınmış ailelerin oğullarıyla evlendi-rirlerdi. Şehzadeler ise önceleri civar bey­liklerin hanım sultanlanyla, daha sonra da genellikte saraydaki cariyelerle evlen­diril mislerdir. Padişahlar şehzadeleri için kız isterken hediyelerle elçi gönderirler, arkasından da sarayın ileri gelen kadın­ları gelin adayını görmek için kız evine giderlerdi. Şehzadelikleri sırasında Or­han Gazİ’nin Bizans prensesi Teodora, Yıldırım Bayezid’in Germiyanoğlu Süley­man Şah’ın kızı Devlet Hatun, II. Murad’ın İsfendiyaroğlu İbrahim Bey’in kızı Hati­ce Hatun ve II. Mehmed’in Dulkadıroğlu Süleyman Bey’in kızı Sitti Hatun’la ev­lenmeleri münasebetiyle düzenlenen tö­renler başlangıç döneminin başlıca dü­ğünleri olup bunların en ihtişamlısı Edir­ne’de yapılan Fâtih Sultan Mehmed’in düğünüdür. Klasik dönemde bazan sul­tanların evlilik ve şehzadelerin sünnet düğünleri bir arada yapılırdı. III. Murad’ın 1582’de düzenlediği, Osmanlı tarihinin en muhteşem düğünü olarak kabul edi­len şenlikler, şehzadelerin sünnetleri ve Ayşe Sultan’ın evliliği münasebetiyle yapılmıştı. Aynı şekilde IV. Mehmed’in 1675’te Edirne’de yaptırdığı düğün de yine bu İki mutlu olay münasebetiyle dü­zenlenmişti.

Klasik dönem sultan düğünlerinde tö­renin düzeninden ve idaresinden Dârüs-saâde ağası sorumluydu ve törenlerin her aşamasında teşrifat kurallarına ti­tizlikle uymak zorundaydı. Nişan ve ni­kâh genellikle ayrı günlerde yapılır, sul­tan gelinin düğün elbisesi çok zengin olurdu. Önceleri al renkli iken XIX. yüz­yılda beyaza çevrilen gelinlik inci ve sır­ma işlemelerle kaplanır, süslemeleri pır­lanta düğmeler ve murassa’ tokalı ke­merle tamamlanırdı. Padişah tarafından damatlığa seçilen kimsenin gelin sultan için gönderdiği ağırlıklar arasında mutlaka mihr-i müeccel, hepsi değerli taş­larla süslenmiş olmak şartıyla yüzük, küpe, bilezik, ayna, nikâb, ayakkabı, mest-pabuç, nalın ve elmaslı sorguç ile bun­ların yanı sıra tablalarla şeker, meyve ve tepsiler içinde çiçeklerle süslenmiş yap­ma bahçeler ve ayrıca çeşitli boylarda nahil’ler bulunurdu. Malî durumu iyi olan damadın, başta padişahın başkadını ile kadın efendilerine, şehzadelere, öteki sultanlara ve Dârüssaâde ağasına da hediyeler göndermesi âdetti; bazan durumu iyi olmayan damada hazineden para yardımı yapıldığı olurdu.

Nikâh sarayda kıyılır, sadrazam ve şey­hülislâmın kendilerine ayrılan yerlere oturmalanyla tören başlardı. Dârüssa­âde ağası gelin sultanın, yüksek rütbeli bir devlet adamı da damadın vekili olur, ikişer şahitle davetlilerin önünde nikâhı şeyhülislâm kıyardı. Daha sonra davetli­lere ve divan üyelerine rütbelerine göre padişah, valide sultan ve damat tara­fından gönderilen hediyeler verilirdi. Böy­lece nikâh sona ererken sıra şenliğe ve “velîme” denilen ziyafete gelir, bu ara­da gelinin çeyizini götürecek olan alay yola çıkardı.

Aslında dışarıdaki şenlikler sabahtan başlar, yemekten sonra kısa bir dinlen­menin ardından tekrar canlanır ve ikin­diden sonra gösterilere geçilerek hava karardıktan sonra da devam edilirdi. Os­manlı saray düğünlerinde genellikle ge­çit törenleri, müzik eşliğinde danslar, seyirlik oyunlar, spor yarışmaları, donan­ma ve diğer gece eğlenceleriyle drama­tik oyun gösterileri yapılırdı. Geçit tö­renlerinde nahiller, yapma bahçeler, şe­kerden maketler taşınır, arabalar üze­rinde esnaf sanatını sergiler; müzikli eğlencelerde mehter ve klasik Türk mü­ziği takımları fasıl icra eder: seyirlik oyunlarda cambaz, gürbaz, zorbaz, şem-şîrbaz, hokkabaz, yılanbaz, curcunabaz, hayvan oynatıcı, tiryaki, tulumcu ve kuk­lacılar hünerlerini gösterir; spor yarış­malarında matrak, cirit, binicilik, atıcı­lık, güreş ve koşu müsabakaları tertip edilir; donanma ve gece eğlencelerinde mahyalar asılır, havai fişekler atılır, dra­matik oyunlarda ise konulu güldürüler, savaş oyunları ve taklitli sahne gösteri­leri yapılırdı.

Genellikle perşembe günü düzenle­nen ve önceleri Eski Saray’da veya Topkapı Sarayı’nda hazırlanan gelin alayı, XIX. yüzyılda Dolmabahçe, Çırağan ya­hut Yıldız saraylarında başlayıp dama­dın konağında sona ererdi. Alay günü sadrazam, vezirler ve öteki devlet ileri gelenleri sarayda toplanırlar, gelin sultan hanedana mahsus kırmızı atlas ci­binlik içinde iki çifte atlı araba ile, eğer sahildeki bir saraydan bir başka sahil-saraya gidecekse o zaman denizden sal­tanat kayıklanyla götürülürdü. Yeni sa­rayına veya konağına ulasan gelini ka­pıda damat paşa karşılar, töre gereği sultan gelin bir süre arabadan inmemek için nazlanırdi: sonra sağ koltuğuna da­mat, sol koltuğuna kızlar ağası girerek inmesine yardım ederler ve halı serili yoldan haremine götürüp özel olarak hazırlanmış tahtına oturturlardı. Dama­dın konağında kadın ve erkeklere ayrı ayrı ziyafetler verilir, yatsıdan sonra da­vetliler dağılırdı.

III. Ahmed’in kızı Fatma Sultan’ın 16 Mayıs 1709 Perşembe günü yapılan ge­lin alayında teşrifat sırası şöyle idi: Çavuşbaşı, tezkireciler, nakîbüleşraf, İstan­bul kadısı, kazaskerler, sağdıç paşalar, sadrazam, şeyhülislâm, Haremeyn mü­fettişi, muhasebecisi, mukâtaacısı ile ağa­babası, valide sultan ve damat paşa ket­hüdası, gelin sultan kethüdası, yanların­da iki büyük nahil taşıyan tersaneliler ortasında dergâh-ı âlî kapıcıbaşıları, teberdarlar kethüdası ve Dârüssaâde ağa­sı kâtibi, kapıcılar ardında iki sıra üzeri­ne üç dört nahil taşıyan tersaneliler, Es­ki Saray baltacıları. İki gümüş nahilin arkasında tam donanımlı bir ata binmiş olarak elinde cildi ve kesesi mücevher işli bir mushaf taşıyan Eski Saray teber-darları kâtibi, yine tam donanımlı bir at üstünde Dârüssaâde ağası saraçbaşısı, kürklü kaftan giymiş halde Dârüssaâ­de ağası, yanında Eski Saray teberdarları, bunların önünde halka saçılmak üze­re götürülen on kese akçeyi taşıyanlar, gümüş araba içinde gelin Fatma Sultan, yedek araba, tablhâne ve harem kadın­larının bindikleri araba.

II. Mahmud’dan itibaren, özellikle Tan­zimat’ın ilânından sonra öteki yenilikle­re paralel olarak saray düğünlerinde de değişiklikler olmuştur. Törenlerin baş so­rumlusu Dârüssaâde ağası önemini kay­betmiş, mehterin yerini saray bandosu almış ve geleneksel kırmızı gelin elbise­si de beyaz gelinliğe dönüşmüştür.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski