ف Arapça Fe Harfi Nedir, Ne Demek, Ebced Hesabında Anlamı

Fa (ف) Arap alfabesinin yirminci harfi.

Osmanlı ve Fars alfabelerinde yirmi üçüncü. Latin asıllı bugünkü Türk alfa­besinde yedinci harf olup “fe” diye söy­lenir. Birçok yazı sisteminde aslî sesler (fonem) arasında yer almayan f Ural-Altay, Hint-Avrupa ve Sâmî dil ailelerinin bazı kollarında p, ph ve w seslerinden türemiş görünmektedir; dolayısıyla ye­rini bazan dudak-diş fonemlerinin sadalısı (cehrî, sonore) olan Vye, bazan du­dak seslerinden “b”ye. “p”ye veya çift dudak sesi “w”ye, bazan da nefesli du­dak seslerinden “bh”, “ph”ye bırakır; me­selâ Yunan, Ermeni, Sanskrit, Tibet ve Kore dillerinde f yerine ph kullanılır. Es­ki Mısır, Kıbrıs ve Numidya dilleri ile İberce, Çince ve Japonca’da ana sesler ara­sında sayılan “f”ye genel Türk dilinin ana sesleri arasında bulunmadığı için Orhun ve Yenisey kitabelerinde rastlanmaz; La­tince’ye de eski Sâmî dillerdeki “vav”-dan dönüşerek geçmiştir.


Fâ Arap alfabesinin ilk noktalanan harf-lerindendir ve noktası yalnız Mağrib ya­zısında altına, diğer İslâmî yazıla­rın tamamında ise üstüne konulur. Arap­ça’da hurûfü’l-mebânîden (ana sesler, radicals) sayılan fâ harfi dudak ünsüzleri­nin (hurûfü’ş-sefeviyye, labiale) sert ve sa-dasız (mehmûs, sourd) şekli olup üst ön dişlerin alt dudağa bastırılarak nefesin sürekli verilmesi suretiyle çıkarılır; sız­malı ve titreşimsiz, zayıf sesli bir dudak-diş fonemidir. Fil ölçüsünün (ve­zin) birinci harfini teşkil ettiği için bu ve­zindeki kelimelerin ilk harfi “fâü’1-fiT adını alır. Kelimelerin aslî harfi olarak geldiği gibi bir başka aslî harfin yeri­ne bedel olarak, bazan da atıf, cevâ-bü’ş-şart vb. nin önüne zait olarak gelir. Meselâ aslî harf ola­rak fi’l ölçüsünün ilk, ikinci ( i” kufi) ve üçüncü harfi ko­numundadır. Bedel olarak “se” ün­süzünün yerini alabilir: “Sunime”  yerine “fümme”, “cedes” ye­rine “cedef”, “sûm” yerine “fûm” ( tf) gibi. “İn tuhsin ileyye falla-hu mücâzîke” (Eğer bana iyilik edersen seni ödüllendirecek olan Allah’tır) ifadesinde f, bir isim ve ce­vap cümlesi olan “Allâhu mücâzîke’nin önüne, şart ile sonuç (cevâbü’ş-şart) ara­sında irtibatı temin etmesi için gerekli görülüp zait olarak getirilmiştir. Burada “fâ”nın gerekli görülmesinin sebebi, nor­malde şart ve sonuç kipindeki cümle­lerde, biri diğerinin meydana gelmesine yol açacak İstikbal bildiren iki fiil cümlesi bulunurken söz konusu örnekte sonuç cümlesinin fiil değil isim cümlesi olması­dır. Çünkü isim cümlesi aradaki irtibat temin edememekte, bu görev için bir atıf edatına ihtiyaç duyulmaktadır. Gramerci­ler edatlar arasında yalnız fâ harfine bu görevi yüklemişlerdir. İstik­bale yönelik şart cümlelerinde fâ edatı, yukarıdaki örnekte ve, “İn küntüm tuhibbûna’llâhe fettebiünî yuhbibkümu’llâh” Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin) âyetinde(Al-i İmrân 3/31) oldu­ğu gibi şartın sonucunu gösteren cüm­lelerin başına gelmekte, “lev” ile baş­layan şart cümleleri için ise mazi anla­mı taşıdıklarından dolayı kullanılmamak­tadır.

Bir edat olarak Kur’ân-ı Kerîm’de 2987 yerde geçen fâ har­fi emir, nehiy, soru, dua, temenni, beyan ve olumsuzluk bildiren cümlelere cevap teşkil eden gizli “en” ile nasbedilmiş muzâri fiillerin başında kullanılır ve iki ayrı cümlenin anlamını tek bir cümlede top­lar. Meselâ, “Lâ teştümhu feyeştümek” (Ona küfretme ki o da sana küfretmesin) gibi. “Sâiden”, “kat”, “hasbü” gibi kelime­lerin başında ise tezyin için zait olarak kullanılır. Fâ Arap dilcilerini ve usûl-i fıkıh âlimle­rini çok yakından ilgilendirir; çünkü bir cümlede bulunup bulunmaması çok farklı mâna ve hükümlerin çıkarılmasına se­bep olmaktadır.

Türkçe’ye girmiş bazı yabancı kelime­lerde p ve v ile yer değiştirdiği görülen harfi ebced hesabın­da seksen sayısına tekabül eder. Sırala­ma ve sınıflandırmalarda 7 rakamı, no­ta işaretlerini harflerle gösteren sistem­de de “fa” sesi yerine kullanılır.

ﻢ Mim Harfi, Harfinin Okunuşu, Anlamı, Hakkında Bilgi

Daha yeni Daha eski