Eski Cuma -Tırgovişte/Bulgaristan- Tarihi, Eserleri, Hakkında Bilgi

Eski Cuma. Kuzeydoğu Bulgaristan ovasında şimdiki adı Târgoviste olan, küçük bir kasaba.                 

Osmanlı kaynaklarında Cum’a-i Atîk adıyla da geçen kasaba 1934’ten beri Târgoviste olarak anılmaktadır. Osman­lı hâkimiyeti döneminde teşekkül etmiş olup bir kaza merkezi özelliği kazanmış­tır. Ayrıca önemli bir pazar yeri ve İslâmî merkez olarak da dikkati çeker.

Kasaba, XVI. yüzyılın başlarından iti­baren Anadolu’dan yoğun Türk göçüne sahne olan bir bölgede XVI. yüzyılın ikin­ci yansında kurulmuştur. Eskicuma ka­zası ise güneyde alçak bir dağ silsilesi olan Preslav Balkanı tarafından ikiye bö­lünen büyük bir düzlük sahayı içine alı­yordu. Bu bölgeye ait 1479 ve 1485 ta­rihli en eski Osmanlı tahrir defterlerine göre, burada sadece yerli nüfusun yaşa­dığı Slavca isim taşıyan dokuz hıristiyan köyü bulunmaktaydı. Köylerin hepsi dağ­ların eteklerinde yer alıyordu ve ovada herhangi bir yerleşme mevcut değildi. Bu durum, Osmanlı öncesi dönemlerde bölgenin güvensiz bir yer olduğunu gös­termektedir.

Kasabanın güneybatısında 7 km. me­safede bulunan Krumov kale harabeleri bu kasabadan önceki yerleşim yeridir. Bizans İmparatoru Justinian tarafından kurulan kale, VI. yüzyıl sonlarında Slav saldırılan sebebiyle yıkılmıştır. Bulgar Krallığı zamanında zayıf bir şekilde ye­niden kurulduysa da 1393’ten önceki İç karışıklıklar veya Osmanlı akınları sıra­sında tahribata uğramış olmalıdır. Var­na Savaşı (1444) esnasında bölgenin bü­yük ölçüde boşalması ve ıssızlaşması, XV. yüzyıl sonlarında başlayan ve XVI. yüzyıl başlannda yoğunluk kazanan yörük yer­leşmesine müsait bir zemin hazırladı. Ye­ni kurulmuş olan yörük köylerinin bir idarî ve ekonomik merkeze ihtiyaç duy­maları, Eskicuma’nın bir kasaba olarak gelişmesine yol açtı. Burası hakkındaki ilk kayıtlar 1579 tarihli Niğbolu sancağı tahrir defterinde bulunmaktadır. Buna göre kasabada doksan beş hâne, kırk bir mücerred (bekâr) müslüman; yedi hâne, dokuz mücerred hıristiyan nüfus yaşa­maktaydı. Müslüman nüfusun % 14’ünü sonradan İslâmiyet’i kabul edenler teş­kil etmekte olup toplam nüfus 450-500’e ulaşıyordu. Ayrıca burası bu dönemde pazaryeri olma özelliği de taşıyordu. XVII. yüzyıla ait cizye defterlerine (1622, 1648 ve 1692) göre küçük bir hıristiyan toplu­luğu güneydeki dağlık kesimden inerek kasabaya yerleşmiş, bunların bir kısmı sonradan İslâmiyet’i kabul etmiştir. 1692 tarihli Cizye Defteri’nde ise kasabada seksen altı hıristiyanın bulunduğu kayıt­lıdır. 1752 tarihli Avânz Defferi’nden de burada 373 müslüman haneye karşılık yirmi iki hıristiyan hanenin mevcut olduğu anlaşıl­maktadır. Eskicuma. XVIII. yüzyılın son­larında ve bilhassa XIX. yüzyılda yılda bir defa kurulan panayırı ve bir zenaat merkezi oluşu ile önemli bir kasaba ha­linde gelişme göstermiştir.

1260-1261 (1844-1845) tarihli Temettuat Defterleri’ne göre Eskicuma’da, 291 hıristiyan haneden oluşan bir varoş ile 843 müslüman hanenin bulunduğu on bir mahalle vardı. Böylece % 94’ü müs­lüman Türk nüfustan meydana gelen bir kasaba iken doksan üç yıl içinde bu nis-bette düşüş olmuş ve genel nüfus için­deki müslüman Türk nüfusunun oranı % 74’e gerilemiştir. Bu gerileme daha sonra da sürdü: her iki kesimin nüfu­sunda artış görülürken nüfus oranların­daki seviye giderek hıristiyan nüfus le­hinde kapanmaya başladı. Nitekim 1290 (1873) tarihti Salnâme-i Vilâyet-i Tu­na ‘dan, 1325 müslüman haneye karşı­lık hıristiyan hâne sayısının 717’ye yük­selmiş olduğu anlaşılmaktadır. Buna gö­re müslüman nüfus nisbeti % 65’e in­miştir.

XVII ve XVIII. yüzyılın başlannda ka­zadaki hıristiyan köylerinin dokuzundan yedisi kısmen ihtidalar, kısmen de ka­sabaya ve Vardun köyüne vâki göçler ne­ticesi tamamıyla İslâmlaştı. Buna karşı­lık kazadaki otuz yedi müslüman köyün­de başka bir gelişme görüldü ve bu köy­lere hıristiyan nüfus yerleşmeye başla­dığı gibi mevcut hıristiyan nüfusta da artış meydana geldi. 1290 (1873) tarihli Salnâme-i Vilâyet-i Tuna’ya göre Işık­lar, Dalgaç, Elvanköy ve Yavaşköy’de nü­fusun çoğunluğunu hıristiyanlar oluştu­ruyordu. Kasaba ve köylerdeki bu değisiklikler bilhassa Bebrova bölgesinde, dağlık kesimde yaşayan Bulgarlar’ın gö­çü ve Bulgar hâne ölçüsündeki büyümey­le ilgilidir. Nitekim kasabada hâne başı­na 4,25 müslüman şahıs düşerken bu sayı hıristiyanlarda 4,92 idi: köylerdeki rakamlar ise hıristiyanlar lehine daha da büyüktü.

Osmanlılar döneminde Eskicuma’nın fizikî durumu hakkında 1285 (1868-69) tarihli Salnâme-i Vilâyet-i Tuna “dan bilgi edinmek mümkündür. Buna göre kasabada on yedi cami. altı medrese, bir tekke, bir hamam, 566 dükkân ve üç ki­lise bulunuyordu. Ancak Bulgarlar’ın ba­ğımsızlıklarını kazanmalarından sonra Eskicuma’nın gelişmesi durdu. Türk nü­fusun üçte biri buradan ayrıldı, onların yerleri yeni Bulgar göçmenler tarafından dolduruldu. Daha az ölçüde olmakla bir­likte köylerde de aynı olaylar yaşandı. Kasabanın bugünkü durumu bu gelişme­ler hakkında fikir vermektedir. Nitekim günümüzde kasabanın nüfusu 30.000’in üstünde olup müslüman nüfusun sayısı 1000’den daha az tahmin edilmektedir.

Bugün kabasabadaki mahallî tarih mü­zesinde yıkılmış camilerin fotoğrafları ile birlikte bazı Osmanlı kitabeleri bulun­maktadır. Osmanlı dönemi yapılarından sadece Saat Camii ayakta kalabilmiş­tir. Bu bina, Hamîdî adlı bir şaire ait gü­zel yazılı kitabesinde belirtildiği üzere, 1221’de (1806) Eskicuma ayanı Mollazâde Ali Bey tarafından yeniden inşa etti­rilmiştir. Caminin avlusunda Ati Bey’e ve annesi Emine Hanım’a ait mezar taşlan yer almaktadır. 1970’lerde müslüman cemaat tarafından restore edilen cami halen ibadete açık durumdadır. Eskicuma’nın birkaç kilometre batısındaki Kızane köyünde (şimdiki adı Momina), ci­vardaki müslümanların çok itibar ettiği Kızane Sultan’a ait bir Bektaşî tekkesi bulunmaktadır. 1989-1990 yıllarındaki siyasî değişiklikler sonrasında burası yeniden açılmıştır.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski