Esrar Nedir, Neden Yapılır, Kimyasal Yapısı, Neden Yasak, Hakkında Bilgi

Esrar. İslâm’da keyif verici olarak kullanılması yasaklanan madde.

Kenevir (kendir) bitkisinden elde edi­len uyuşturucu bir madde olup Türkiye’­de esrar; İran’da beng/benc; Hindistan’­da banga, ganja; Irak, Suriye ve Mısır’­da haşîş; Kuzey Afrika’da kif; Amerika ve Meksika’da marijuana (marihuana) ad­larıyla tanınmaktadır.

Kenevir bitkisi (cannabis sativa) 0,5-3,5 m. yükseklikte, kısa ve sert tüylü, çift eşeyli, bir yıllık otsu bitkidir. Yaprak­lar uzun saplı ve 3-7 parçalı, parçalar ise sivri uçlu ve dişli kenarlıdır. Çiçek örtü­sü yeşilimsi renktedir. Meyve 3-5 mm. çapında yumurtaya benzer (bazan yassı) sert taneler biçimindedir. Vatanının Orta ve Batı Asya olduğu sanılmaktadır. Lif, to­hum veya uyuşturucu madde elde etmek amacıyla ılıman bölgelerde çok eski çağlardan beri yetiştirilmekte oluşu gerçek vatanının tesbitini güçleştirmektedir.

Kenevir, biçim özellikleriyle yetiştiği bölgelere ve kimyasal yapısına göre baş­lıca iki türe ayrılmaktadır.

1- Lif keneviri (cannabis sativa). Kuzey Avrupa ve Ame­rika ülkelerinde lif veya tohum elde et­mek için geniş ölçüde yetiştirilen bir tür­dür. Uç kısımlarında % 0,3 oranından daha az bir miktarda aktif madde taşır; bu sebeple uyuşturucu etkisi çok zayıf­tır

2- Hint keneviri (cannabis indica). Bil­hassa Güney Asya, Afrika, Orta ve Gü­ney Amerika’da yetiştirilmektedir. Uç kı­sımları % 0,3 oranından daha yüksek miktarda aktif madde taşır. Uyuşturu­cu etkisi yüksektir; esrar bu türden el­de edilir. Ancak bu ayırım çok belirgin ve kesin değildir. Yetiştirilen bitkiler, toprak ve iklim şartlarına göre uyuşturucu reçine bakımından çok zengin veya fa­kir olmaktadır. Aynı tohumdan aynı tarlada yetiştirilen bitkilerin, uyuşturucu-luk yönünden etkisiz ve çok etkili olma sınırları arasında değişen bir fizyolojik yapıya sahip oldukları görülmektedir. Bundan dolayı Hint kenevirinin, lif kene­virinin sıcak ve kurak bölgelerde yetişen bir cinsi olduğunu kabul eden görüşler bulunmaktadır.

Esrarın etkili maddesi, kenevir bitki­sinin çiçek durumları ve genç yaprakla­rında bulunan tüylerin taşıdığı reçinem-si madde içinde bulunmaktadır. Çiçek durumlarındaki reçine miktarı bitkinin kökenine ve yetişme ortamına bağlıdır. Reçine miktarı Hindistan kökenli kene­virlerde % 10-20 arasındadır. Avrupa ül­kelerinde yetişen bitkiler ise ancak % 5 (bazan % 1-2) oranında reçine taşımakta­dır. Türkiye’de yetişen kenevirlerin Ka­radeniz bölgesi hariç ortalama % 10 re­çine taşıdıkları tesbit edilmiştir.

Kenevir reçinesinden elli kadar “kannabinoid” sınıfı birleşik elde edilmiştir. Bunların içinde en önemli psikotrop etki­ye, “delta 9-Tetrahidrokannabinol (THC)” veya diğer bir numaralama yöntemine göre “delta 1 -Tetrahidrokannabinof ad­lı türevin sahip bulunduğu gösterilmiş­tir. Lif keneviriyle Hint keneviri arasın­da belirgin biçim farkları bulunmadığın­dan bu iki tip kenevir türünü birbirin­den ayırmak için genç yaprakların taşı­dığı THC miktarı eşik olarak alınmakta­dır. Genellikle % 0,3 veya 0,5 oranından daha yüksek miktarda THC taşıyan bit­kiler Hint keneviri, daha düşük bir oran­da THC taşıyan bitkiler ise lif keneviri olarak kabul edilmektedir.

Anadolu’da kenevir ekimi bilhassa Ka­radeniz (Amasya, Çorum, Gümüşhacıköy, Merzifon, Ordu, Samsun ve Taşköprü), Ba­ti Anadolu (Burdur, Kütahya, ödemiş ve Tire) ve Doğu Anadolu (Malatya, Şanlıur­fa (Birecik, Suruçll bölgelerinde yapılmak­tadır. Türkiye’nin değişik bölgelerinden toplanan örnekler üzerinde uyuşturucu etkiye sahip madde tayinleri sonunda bu kenevirlerin çiçek durumlanndaki THC miktarının 0.18-3,40 mg/g arasında değişmekte olduğu tesbit edilmiştir. THC miktarı bakımından Türk kenevirleri. Ka­radeniz bölgesinde yetiştirilenler hariç Hint keneviri bölümü içinde bulunmak­tadır. Türkiye’de esrar elde etmek için kenevir ekimi, esrar imali, ithali ve ihra­cı, 12.6.1932 tarih ve 2313 sayılı kanun uyarınca yasaklanmıştır. 25.5.1979 ta­rih ve 2336 sayılı kanunla yapılan değisiklik sonucu Türkiye’de her türlü kene­vir ekimi izne bağlanmış ve izinsiz ola­rak ekilen kenevirin yok edilmesi karar­laştırılmıştır.

Kenevir preparatları (hulâsa ve tentür) ağrı kesici bir etkiye sahiptir. Özellik­le mide ve bağırsak ağrılarını ve yarım baş ağrılarını gidermek için kullanılmış, ancak alışkanlık yaptığı kanaatiyle bu­gün tedavi amacıyla kullanımı terkedil­miştir.

Uyuşturucu madde olarak esrar kul­lananlarda önce zevkli bir sarhoşluk mey­dana gelir; sonra hayal görme dönemi başlar. Bu hayaller bazan hoş, bazan da korkunçtur; bazan her şey çok küçül­müş veya çok büyümüş olarak görünür. Esrar sarhoşluğunda kişi rüyada gibi gör­düğü hayallerle yaşar. Meselâ kendini kuş zanneder, uçmaya kalkar ve pence­reden atlar. Zaman esrar içenlere uzun görünür. Hayaller döneminden sonra uy­ku gelir. Uyku bazan sakin, bazan da rüyalı olur. Uykudan sonra yorgunluk ve sersemlik olmaz. Uzun süre kullananlar­da esrar zehirlenmelerine sık rastlanır. Bunlarda iradesizlik, dikkat gücünün kaybolması ve çevre ile ilişkiyi kesme şeklinde beliren ruhî ve bedenf çökme görülür. Renk soluk, gözler fersiz, hare­ketler kuvvetsiz ve yavaştır. İştah kesi­lir, vücut zayıflar, titremeler olur, cinsel güç ve duyarlılık azalır. Sonunda delilik gelir. Bir kısmında erken bunama baş­lar ve bunlar ömürlerini akıl hastahane-lerinde tamamlarlar. Yüksek miktarlar­da esrar alınması neticesinde ölümle so­nuçlanan olaylar görülmüştür. Esrar içi­len odada bulunan, ancak içmeyen kişi­ler de odada bulunan dumanı teneffüs ederek esrarın etkisinde kalırlar. Bu ola­ya “duman altı olmak” denir. Esrar içi­len odada bulunan küçük çocuklar özel­likle etkilenmektedirler. Anne veya ba­basının esrar içtiği odada bulunan kü­çük çocukların esrar dumanı ile zehirle­nerek hayatlarını kaybettikleri de görül­müştür.

Esrarın gerçek anlamda bir bağımlılık yapmadığı bilinmektedir. Buna karşılık en büyük tehlikesi, zehirlilik oranı esra­ra nisbetle çok daha yüksek olan morfin, eroin vb. uyuşturucu maddelerin kulla­nımına ortam hazırlamasıdır. Uyuşturu­cuya esrarla başlayanlar bir süre sonra bunun etkisini yeterli bulmaz, eroin ve buna benzer sentetik uyuşturucu mad­delere geçerler.

Mezopotamya’da Sümerler’den İtiba­ren tanınan ve tohumları ilâç olarak kul­lanılan kenevirin Avrupa’ya milâttan Ön­ce VII. yüzyılda İskitler tarafından taşın­dığı sanılmaktadır. Uyuşturucu madde olarak kullanılışına ait ilk bilgiler Herodot Tarihi’nde (m.ö. V. yüzyıl) bulunmak­tadır. Dioskorides (m.s. I. yüzyıl] kenevir bitkisini tarif etmekte ve tohumlarının fazla yenmesinin üreme gücünün sön­mesine sebep olacağını kaydetmektedir; bu bilgi İslâm yazarlarının çoğu tarafın­dan tekrar edilmiştir. İbn Baytar (XIII. yüzyıl] kenevir bitkisinin sarhoş edici özelliğini, Mısır’da çok kullanıldığını, özellik­le gezginci dervişlerin bu maddeye düş­kün olduklarını ve uzun süre kullanılma­sının deliliğe yol açtığını kaydetmekte­dir. İsmâilîler’in IX. yüzyıldan itibaren kurdukları gizli bir cemiyette siyasî mak­satlarla adam öldürtmek İçin yetiştirdik­leri fedailere, hayatları pahasına öldür­me azmini esrardan faydalanarak ver­dikleri bilinmektedir. Avrupa dillerinde “profesyonel katil” anlamında kullanılan assassin kelimesi de bu cemiyetin üye­lerine verilen Arapça Haşşâşîn isminden gelmektedir.

İlk dönemlerde, uyuşturucu etki elde etmek için kenevir yapraklan yakılarak dumanı çekilmekte veya yapraklardan hazırlanan hap ve macunlar yutulmak­taydı. Tütün kullanımının yaygınlaşma-sından sonra kenevir yapraklan tömbeki ile karıştırılarak nargilede içilmeye baş­lanmıştır. Osmanlı Devleti dönemindeki uyuşturucuların başında esrar gelmek­tedir. Zaman zaman yasaklanmış ve kul­lananların idamı için çeşitli fetvalar alın­mışsa da elde edilmesi ve kullanılması hiçbir zaman tam olarak Önlenememiş­tir. İstanbul’da “esnâf-ı bengciyân” adı verilen bir sınıf bulunuyordu. Bunlar Sü-leymaniye semtindeki Tiryakiler Çarşı-sı’nda yer alan dükkânlarında şurup, ma­cun, levha gibi esrar ihtiva eden müs­tahzarlar hazırlayıp tiryakilere satıyor­lardı. Evliya Celebi, kendi zamanında bu esnafın on altı dükkânının bulunduğu­nu ve bu iş kolunda altmış kişinin çalış­tığını kaydetmektedir. 25 Nisan 1864 tarihli “Artarlar ve Kökçüler Nizâmnâ­mesi” uyarınca aktar esnafının esrar ve müstahzarlarını satması yasaklanmış, yalnız eczahanelerin reçete karşılığı sa­tış yapmalarına izin verilmiştir.

Dr. Mongeri, 1860 yıllarında Doğu’da (İstanbul) görülen akıl hastalıklarının bir sebebinin de esrar olduğunu açıkladık­tan sonra Osmanlı Devleti topraklannda kenevir ekimi, esrar yapımı ve içilişi hakkında etraflı bilgiler vermektedir. Bu­na göre Osmanlı İmparatorluğu’nun bir­çok bölgesinde kenevir ekimi yapılmak­tadır. İzmit, Bursa ve Musul civarı bol­luk ve kalite yönünden önde gelen böl­gelerdir. Esrar alıcıları ve imalâtçıları yar­dımcıları ile birlikte mayıs ayının sonla­rında bu bölgelere giderler. İmalâtçılar burada gruplara ayrılırlar ve anlaştıkla­rı tarlalara girerek yaprakların iyi bir şe­kilde gelişmesini sağlamak amacıyla bit­kilerin çiçek durumlarını kopanrlar. Yak­laşık on beş gün sonra bitkiler dipten kesilir, yaprakları ayrılarak kurumaları için kilim üzerine serilir. Yapraklar iste­nen kuruluğa gelince kilimin bir yarısı­na aktarılır ve kilimin boş kalan yarısı yaprakların bulunduğu kısma örtüldük­ten sonra kuvvetle diğer yanya sürtülür. Bu işlem sırasında iki kilim parçası ara­sında kalan yapraklar toz haline gelir. Ortaya çıkan toz sık bir elekten elenir, eleğin altına geçen ince toz sıyırma adı­nı alır ve birinci kalite ürün olarak ka­bul edilir. Daha sonra eleğin üstünde ka­lan kaba kısımlar kilim arasında tekrar ezilir ve elenir. Bu ikinci elemeden elde edilen ürüne hurda ismi verilir. İkinci ka­lite olarak kabul edilen bu ürünün de­ğeri sıyırmanın dörtte biri kadardır. Es­rar İstanbul’a dıştaki kıl, içteki deri ol­mak üzere iki torbaya konularak getiri­lir. Hükümetin yasaklamasına rağmen üretim artmaktadır. 1860 yıllarında yıl­lık üretim miktarı 25.000 kilogramı geç­mekte ve İstanbul’a gelen esrarın yarı­dan fazlası Suriye ve Mısır’a gönderil­mektedir. Toz esrar bazı işlemlerden ge­çirildikten sonra kullanıma sunulmak­tadır. İstanbul’da esrar genellikle şurup (şerbetlere konmak için) veya plaka (tü­tün ile içmek için) halinde hazırlanır. Şu­ruplara, esrarın kokusunu gizlemek ve cinsel gücü arttırmak amacıyla değişik baharat ilâve edilir. Esrar plakası hazır­lamak için esrar tozu koyu kahve ile pişirilir ve elde edilen hamur mermer lev­halar üzerinde plaka haline getirilir. Lev­ha, daha sonra her biri yaklaşık 4 gr. ola­cak şekilde dilimlenir. Esrar İstanbul’da genellikle toplu halde içilir. Zenginler dostları ile birlikte köşklerde içerler. Fa­kirler ise bu işe imkân tanıyan kahve­lerde toplanırlar. Esrarkeş kahvehane­leri bilhassa İskenderboğazı, Tahtakale, Aksaray ve Üsküdar semtlerinde bulu­nur. Esrarkeşler, yemekten sonra akşa­mın ilk saatlerinde kahvede toplanır ve bir daire şeklinde otururlar. Genellikle hindistan cevizi kabuğundan yapılmış. lülesine tütün (tömbeki) ve esrar konul­muş nargileyi yakarak meydana gelen dumanı sıra ile çekerler ve kısa bir süre sonra derin bir uykuya dalarlar.

Afyon, eroin vb. uyuşturucu maddeler gibi haram olan esrar dinî-hukukî ba­kımdan bunlarla aynı hükümlere tâbi­dir.

Daha yeni Daha eski