Evvel Nedir, Ne Demek, Esmaül Hüsna'dan Evvel İsminin Anlamı

Evvel. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

İlk” mânasına gelen evvel kelimesi­nin kökü hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kur’ân-ı Kerîm’de Hadîd sûresinin 3. âyetinde âhir ile birlikte Al­lah’a nisbet edilir. Bu âyetteki konumu­na göre evvel “varlığının başlangıcı ol­mayan”, âhir de “varlığının sonu bulun­mayan” demektir. Kelâm, felsefe ve ta­savvuf literatüründe evvel-âhir yerine aynı anlamda kadîm-baki, ezelî-ebedî terimleriyle lem yezel – lâ yezâl tâbirleri de kullanılır. Kur’an’da Hadîd sûresinde yer alan evvel isminden başka birçok âyette yaratmayı başlatma, devam et­tirme ve yenileme fiilleri, ayrıca gökler­le yerin ve aralarındaki her şeyin yani kâinatın icat edilişi de Allah’a izafe edi­lir. Yaratmayı ilkin başlatan ve onu sürdüren, bütün nesne ve olaylarıyla bir­likte tabiatı meydana getiren varlığın kendisi elbette yaratılmış olamaz. Bu­na göre söz konusu âyetler Allah’ın, var­lığı zâtının gereği olup (vâcibü’l-vücûd) başkalarını icat eden bir evvel olduğunu vurgular. İhlâs sûresinde geçen samed ile (112/2) birçok âyette tekrarlanan ga­nî isimleri de Al­lah’ın her şeyden müstağni olduğunu ifade ederek evvel isminin mânasını pekiştirir.

Evvel ismi doksan dokuz esmâ-i hüs­nâ hadislerinde yer aldığı gibi Hz. Peygamberin bizzat okuduğu ve kızı Fâtıma’ya öğrettiği dua ve niyaz metnin­de de geçmektedir: “Allahım! Sen evvel­sin, senden önce hiçbir şey yoktur ve sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur”.

Âlimler evvel ve âhir isimlerinin Kur’ân-ı Kerîm’de olduğu gibi beraberce kullanıl­masının gerektiğini söyler. Çünkü bun­lar yaratılmışlar için söz konusu edildi­ğinde diğer bir varlığa göre öncelik ve­ya sonralık gibi belli bir zaman ifade ederse de Allah’a izafe edilince muhte­valarında ne izafet ne de öncelik ve son­ralık düşünülebilir. Şu halde O’nun evveliyet ve âhiriyeti zamanın başlangıç ve sonuç sınırlarının üstünde oluşu, başka bir deyişle esasen mevhum veya sadece zihnî bir kavram niteliği taşıyan zaman­dan münezzeh bulunuşu demektir. Bu mânanın da ancak İki ismin beraber kul­lanılmasıyla elde edilebileceği kabul edil­miştir. Başta Mâtürîdî olmak üzere Halîmî, Abdülkâhir ei-Bağdâdî, Zemahşerî, Beyzâvî ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî gibi âlimler de bu noktaya dikkat çekmişler­dir. Buna göre evvel Allah’ın selbî sıfat­ları grubu içinde yer alır. Nitekim Fîrûzâbâdî evvel ismine “İkincisi (yani şeriki) bulunmayan tek” mânası vermek sure­tiyle onu selbî sıfatlar içinde mütalaa etmiştir.

Evvel kavramı genellikle övgü için kul­lanılır; ayrıca insanlığın sahip olduğu bir­çok fazilet, maharet ve değerin ilkin kimin tarafından ortaya konulduğu hususu hararetle tartışılır {bk. evAil). Ancak bü­tün bu övgü vesileleri izafî ve sınırlı olup her türlü güzellik, lütuf, ihsan ve erdem ilâhî kaynaklıdır; mutlak mânada evve-liyet ve âhlriyet Allah’a mahsustur. Bu­nunla birlikte kelâmcılar, Allah’ın âleme göre hem zaman hem illet olma bakımından önceliğini ısrarla belirtirken ba­zı filozoflar sadece illet olma bakımın­dan önce olduğunu İleri sürmüşlerdir.

Hadîd sûresinde (57/3) yer alan bir­biriyle bağlantılı dört ismin (evvel-âhir-zâhir-bâtm) kelâm ve tasavvuf açısından ifade edebileceği mâna ve muhteva üze­rinde eski dönemlerden itibaren durul­muş ve ilgi çekici yorumlar yapılmıştır. Fahreddin er-Râzî, daha önceki görüş­lerden de faydalanarak bu yorumları yir­mi dörde kadar çıkarmıştır. Bunlar ara­sında evvel-âhir bağlantısıyla ilgili olan­lardan bazıları şöyledir: Allah, varlığının başlangıcı olmaması itibariyle evvel, so­nu olmaması itibariyle âhirdir. Kalpler­den geçeni en baştan bilmesiyle evvel, kusurlan -dilediği takdirde- sonuna ka­dar örtmesiyle âhirdir. Yaratmayı başla­tıp sürdürmesiyle evvel, yol göstermesi ve nihaî saadete erdirmesiyle âhirdir.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski