Fakih Nedir, Ne Demek, Kimdir, Hakkında Bilgi

Fakih. Dîn bilgini, fıkıh âlimi.

Fıkh sözlükte “bilmek, bir şeyi iyi an­lamak, bir konuda derin bilgi sahibi ol­mak” anlamında olup bu kökten türeyen fakih de “bir şeyi iyi bilen, iyi anla­yan kimse” demektir. Fakihin İslâm ilim­lerinde bir terim olarak anlamı ise tarih içinde fıkıh kelimesinin mânası ile para­lel değişiklikler geçirerek oluşmuştur.

Kur’ân-ı Kerîm’de on dokuz âyette muzâri sigası ile geçen fıkh masdarı “anlamak, hakkıyla idrak etmek” mânasındadır. Bir âyette(Tevbe 9/122) yer alan tefakkuh ise “dinde bilgi ve şuur sahibi olmayı” ifade etmektedir. Hadis­lerde fıkh ve tefakkuh “iyi anlamak, din ve Kur’an konularında bilgi sahibi ol­mak” anlamında kullanılmıştır. Yine hadislerde fakih ke­limesi ve çoğulu olan fukahâ da geç­mektedir. “Şeytana karşı bir fakih bin sofudan daha çetindir” mealindeki ha­diste fakih “din âlimi” mânasında kullanılmıştır. Âlimle sofuyu (âbid) karşılaştıran diğer hadisler de bu mâ­naya delâlet etmektedir. Hadislerde fa­kihin tanımı yapılırken yalnızca din bil­gisi ve derin anlayışla yetinilmemiş. bir kimseye fakih denilebilmesi için onun dünyaya düşkün olmaması, Allah’tan korkması, sabırlı ve soğukkanlı olması, insanları Allah’ın rahmetinden ümit ke­ser hale getirmemesi gibi niteliklere sa­hip bulunması gerektiği de kaydedilmiş­tir. Bütün bunları göz önüne alarak Resûlullah dev­rinde fakihi “anlayışlı, şuurlu, ahlâklı din âlimi” şeklinde tanımlamak mümkündür.

Ebû Hanîfe’ye nisbet edilen fıkıh ve dolayısıyla fakih tarifi kapsam genişliği bakımından ilk devir tanımına yakındır: “Fıkıh kişinin hak ve yükümlülüklerini bilmesidir”. Fıkıh ve fakih terimlerinin bu geniş manasıyla kullanımının en azın­dan V. (XI.) yüzyıla kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. İkisi de 463’te (1071) vefat eden İbn Abdülber en-Nemerî ile Hatîb el-Bağdâdî eserlerinde fakihi “takvâ sahibi din âtimi” olarak tanımlamış­lardır. Ancak yine aynı müelliflerin bu terime bir de özel anlam verildiğine, amelî hükümleri asıl kaynaklarından çıkarabilen âlime fakih denildiğine işaret ettikleri görülmektedir. Fakih kelime­si her iki müellife göre “hadis âlimi” ve “ülü’1-emr” mânalarında da kullanılmış­tır. Daha sonraki dönemlerde ise fakih teriminin geniş anlamı terkedilmiştir. Fıkıh usulü âlimleri bu kelimeyi “müctehid” mâna­sında kullanmışlar, müctehid olmayan fıkıh âlimlerine fakih demleme­yeceğini ifade etmişlerdir. Ancak müctehidlerin azal­dığı, dar anlamda fıkıh ilmiyle müctehid olmayan fıkıh âlimlerinin meşgul oldu­ğu çağlarda yay­gın olarak bunlara da fakih denilmiş, fıkıh âlimlerinin biyografilerine tahsis edilen eserlerde (tabakâtü’l-fukahâ) bu derecedeki fıkıhçılar da yer almıştır.

Fıkıh âlimlerini müctehidden mukalli­de doğru sıralayan Hanefî tabakat ki­taplarında fukaha yedi farklı tabakada gösterilmiş ve her biri için ayrı terimler kullanılmıştır.

1- İslâm fıkhında mücte­hid olanlar.
2- Mez­hepte müctehid olanlar.
3- Meselede müctehid olan­lar.
4- Mezhep imamının metot ve görüşüne bağlı ka­larak yeni meselelere çözüm getirebilen yani tahrîc yapabilenler.
5- Mezhep imam ve müctehidlerinin görüşleri arasında tercih ya­pabilenler.
6. Mezhepte mevcut görüşlerden kuvvetli ve zayıfla­rım ayırt edebilecek durumda olanlar.
7. Tam mukallidler. Diğer mezheplerin fı­kıh âlimlerine ait tabakat kitaplarında ise arada bazı küçük farklar bulunmak­la beraber tabaka sayısı beşe indirilmiş­tir.

1- Mutlak müstakil müctehidler.
2- Mutlak müntesip müctehidler.
3- Mukayyed müctehidler.
4- Mezhep içinde tercih ve açıklama yapanlar.
5- Mezhebi iyi anla­yan ve doğru nakledenler.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski