Fedek. Hayber’in fethinden sonra barış yoluyla alınan ve yansı Hz. Peygamber’e tahsis edilen köy.
Fedek (bugünkü Hâit) Medine ile Hay-ber arasında, Medine’ye yaklaşık 150 km. mesafede yahudilerin yaşadığı bir yerdi. Sa’doğullan’nın (Benî Sa”d b. Bekir) Hayber yahudilerine yardım etmek üzere Fedek’te toplandıklarını ve buna karşılık Hayber’in hurma gelirlerinden pay istediklerini haber alan Resûl-i Ekrem, Hayber’in fethinden önce 6. yılın Şaban ayında(Aralık 627) Hz. Ali kumandasındaki 100 kişilik bir askerî birliği Sa’doğulları üzerine Fedek’e göndermişti. Gerçekten Hayber yahudileri Teymâ, Fedek, Vâdilkurâ yahudilerini de yanlarına alarak müslümanlara karşı savaş hazırlığına başlamışlardı. Fedek civarına ulaşan askerî birlik Sa’doğullan casuslarından birini sıkıştırarak karargâhlarını öğrendi. Hz. Ali yahudilerin karargâhına vardığında onların kaçtığını gördü, koyun sürülerine ve develere ganimet olarak el koyup orada üç gün kaldıktan sonra Medine’ye döndü.
Hz. Peygamber, Hayber’in fethinden sonra ensardan Muhayyesa b. Mes’ûd’u Fedek halkını İslâm’a davet için gönderdi. Fedek halkı topraklarının yansı karşılığında Resûlullah ile anlaşmak istediler. Resûl-i Ekrem, müslümanlann İstedikleri zaman yahudileri çıkarmaları şartıyla bunu kabul etti. Böylece Fedek savaş yapılmadan ele geçirildiği İçin arazisinin yarısı Hz. Peygamber’e tahsis edildi. Resûlullah buradan elde edilen geliri amme işlerine, yolcu ve misafirlere, ayrıca ailesine sarfederdi.
Resûl-i Ekrem’in vefatından sonra gerek hanımlarının gerekse kızı Fâtma’nın Halife Ebû Bekir’den bazı istekleri oldu. Nakledildiğine göre Hz. Peygamber’in vefatı üzerine hanımları Resûl-i Ekrem’in Hayber ve Fedek’teki hisselerinden miraslarını almak için Hz. Osman’ı Hz. Ebû Bekir’e gönderdilerse de Hz. Âişe onlara Resûlullah’ın. “Biz peygamberler miras bırakmayız, bizim bıraktıklarımız sadakadır” dediğini söyledi. Bunun üzerine isteklerinden vazgeçtiler.
Hz. Ebû Bekir’in Fatma’ya haksızlık ettiği iddiasıyla kaydedilen bir başka rivayet daha vardır. Bu rivayette, Hz. Fâtıma’nın Fedek hurmalığını Resûlullah’ın kendisine hibe ettiğini söylemesi üzerine Hz. Ebû Bekir’in Fâtıma’dan şahit istediği, onun da Hz. Ali ile Ümmü Eymen’i şahit gösterdiği, halifenin Hz. Ali’nin şahadetini davacının kocası olması sebebiyle geçerli saymadığı, sadece Ümmü Eymen’in şahadetini de yeterli görmediği belirtilmektedir. Bu rivayet doğru kabul edilse bile Hz. Ebû Bekir’in verdiği hükümlerde dinî esaslara ne kadar titizlikle riayet ettiğini gösterir. Esasen Hz. Fatma’yı Resûlullah’ın vefatından sonra miras derdine düşmüş bir vâris gibi gösteren bu rivayet, onun Hz. Ebû Bekir’in hilâfetine olan itirazının da bir mesnedi yapılmak istenmektedir. Babasından kalan mirası alamayan Fatma’nın ashabı toplayarak onların huzurunda uzun bir konuşma yaptığı, Kur’ân-ı Kerîm’deki miras âyetlerini okuyup halifeyi onlara şikâyet ettiği, kendisine yardımcı olmadıkları için de sitemde bulunduğu, bunun üzerine Ebû Bekir’in Resû-lullah’a olan bağlılığını dile getirerek peygamberlerin miras bırakmayacaklarına dair hadisi ondan bizzat duyduğunu belirttiği, buna karşılık Fâtıma’nın peygamberlerin miras bıraktığına dair âyetler(Neml 27/16; Fâtır 35/32) okuyarak ona itiraz ettiği yolunda Şîa kaynaklarında yer alan rivayetin de aynı maksatla uydurulduğu bellidir. Ayrıca Hz. Ali’nin halife olduktan sonra Fedek’in statüsünü ilk üç halife dönemindeki şekliyle devam ettirmesi Hz. Ebû Bekir’in isabetli hüküm verdiğini göstermeye yeterlidir. Hz. Fatma’ya nisbet edilen bu konuşmanın şerhine dair Şiî âlimleri tarafından pek çok eser kaleme alınmıştır. Âyetullah Muhammed Tâhir Âl-i Şüb-beyr el-Hâkânî’nin Şerhu Hutbeti’ş-Şiddîka Fâhmate’z-Zehra3 adlı kitabı bunlardan biridir. Kitâbü Fedek adını taşıyan birçok eser de bu arada zikredilebilir.
Hz. Ömer, anlaşmalara bağlı kalmayıp müslümanlar aleyhinde faaliyette bulundukları için yahudileri Fedek’ten çıkarmaya karar verince Ebü’l-Heysem Mâlik b. Teyyihân, Sehl b. Ebû Hasme ve Zeyd b. Sâbit’i oraya gönderdi. Bunlar Fedek topraklarının yarısının değerini tesbit ettiler. 50.000 dirhemin üzerinde olduğu sanılan bu miktarı Hz. Ömer ödedi ve yahudileri yine İslâm sınırları içinde bulunan Suriye tarafına gönderdi. Böylece Fedek gelirinin yarısı beytül-mâle geçt, diğer yarısının harcanmasına da Hz. Peygamber devrinde olduğu gibi devam edildi.
Halife Ömer Fedek’i Hz. Fâtıma’nın mirasçılarına vermek istediyse de Hz. Ali ile Abbas arasında anlaşmazlık çıktığı için arazi yine beytülmâle kaldı. Muâviye Fedek’i Mervân b. Hakem’e iktâ etti. Mervân da burayı iki oğlu Abdülmelik ile Abdülazîz’e bağışladı. Daha sonra Ömer b. Abdülazîz’e ve Abdülmelik b. Mervân’ın iki oğlu Velîd ile Süleyman’a intikal etti.
Velîd ile Süleyman halife olduklarında kendi hisselerini Ömer b. Abdülazîz’e bağışladılar. Ömer b. Abdülazîz halife olunca Fedek’i Hz. Fatma’nın torunlarına verdi, ancak halefi II. Yezîd burayı geri aldı. İlk Abbasî halifesi Seffâh Fedek’i eski sahiplerine iade etti. Fakat bu durum uzun sürmedi ve Ebû Ca’fer el-Mansûr. Muhammed en-Nefsüzzekİyye ile İmam İbrahim’in isyanlarından sonra Fedek’i geri aldı. Halife Mehdî Fedek’i tekrar Ali evlâdına verdiyse de Halife Hâdî-İlelhak Ali evlâdının Pahtaki isyanından sonra araziyi aldı. Nihayet Me’mûn burayı yine Hz. Fâtıma’nın torunlarına verdi. Ancak daha sonra Mütevekkil-Alellah bu araziyi tekrar geri almış ve hâsılatını sadaka olarak dağıtmıştır. Mes’ûdî ve İbnü’l-Esîr, Fedek’in Halife Müntasır-Billâh devrinde yeniden Ali evlâdına verildiğini kaydederler. Büyük bir ihtimalle Abbâsîler’in zayıfladığı dönemde Ali evlâdının elinden çıkmış olan Fedek bugün belde halkının özel mülkiyetinde bulunmaktadır.
TDV İslâm Ansiklopedisi