Feshane Nedir, Tarihçe, Nerede Kuruldu, Hakkında Bilgi

Feshâne. 1833 yılında İstanbul’da faaliyete geçen fes ve yünlü kumaş fabrikası.

II. Mahmud tarafından askeriyenin ve halkın fes ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuştur. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıl­masından sonra teşkil edilen Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun kıyafeti belirlenirken başlık olarak fesin kabul edilmesi zamanla bu başlığın halk arasında da yaygınlaşmasına yol açtı. Artan fes talebi önceleri Tunus ve Mısır’­dan, daha sonra da Avrupa’dan ithal edi­lerek karşılanmaya çalışıldı. Yıllık ithalât miktarı 500.000 adedi geçen ve yaygın biçimde tüketilen bir malın devamlı su­rette dışarıdan getirtilmesi ekonomik bakımdan, özellikle giderek daha büyük bir mesele halini alan dış ticaret denge­si açısından doğru bulunmayarak fesle­rin yurt içinde üretilmesi için teşebbüse geçildi ve bu gibi konularda bilgisi bu­lunan Kâtibzâde Mustafa Efendi fes nâ­zın tayin edildi. Mustafa Efendi ilk iş ola­rak Tunus’tan İstanbul’a yirmi üç fes ustası, yanlarında çalıştırılmak üzere Bur-sa’dan da on beş kabiliyetli kalfa getirt­ti ve mukâtaat hazinesinden tahsis edi­len 1.5 milyon kuruş İle 1833’te Kadırga’daki Cündî Meydanfnda bulunan ha-zîne-i hâssaya ait bir binada fes üreti­mini başlattı. Ayrıca feslerin yıkanma iş­lemlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla İz­mit’te de bir dinkhâne kuruldu. Fes ya­pımının denetimi Harîr Nâzın Ömer Lut-fi Efendi’ye verildi. Feshâne’de yerli ya­pağıdan yapılan ilk fes örneklerinin kul­lanılamayacak kadar sert olduğunun gö­rülmesi üzerine daha uygun bulunan me­rinos yapağısında karar kılındı ve eği­tim amacıyla üretime devam edilerek on altı ayda 300e yakın usta. kalfa ve işçi yetiştirildi.

Feshâne’de tam kapasiteyle faaliyete geçildikten birkaç yıl sonra Kadırga’da-ki bina yetersiz kaldı ve tesisler 1839 yılında, Eyüp Defterdar İskelesi’nde bu­lunan Hatice Sultan Sarayı’nın fer’iyye kısmına nakledildi. Buradaki su kaynak­larının yeterli olması sebebiyle daha ön­ce ayrı bir ekip tarafından Beykoz Kâğıthanesi’nde yapılan boyama işlemlerinin de aynı yerde yapılması mümkün hale geldi. Feshâne bu tarihlerde Darphâne-i Âmire idaresi tarafından yönetilmektey­di. Yeni binaya geçildikten sonra 1839 ve 1840 yıllarında 100.000’in üzerinde fes üretimi gerçekleştirildi ve bu sayı gittikçe arttı. İmal edilen feslerin önem­li bir kısmı askerlerin ve memurların ih­tiyacını karşılamak üzere devlet tarafın­dan satın alınıyor, geri kalanı ise piya­saya sürülüyordu. Meselâ Mart 1849’dan Mart 1850’ye kadar 204.213 fes yapıl­mış ve bunun 157.698’i devlete, 46.515’i halka satılmıştı. Kaliteli olduğundan bü­yük kabul gören fesler hem fesçi esnafi aracılığıyla hem de Vezneciler, Kapalı Çarşı, Tophane ve Beşiktaş’ta bulunan Feshâne”nin kendi satış mağazalarında doğrudan halka sunulmaktaydı.

1842 yılında. 1 milyon kuruşu Darphâ-ne’den, S milyon kuruşu Feshâne’nin geçmiş yıllardaki kârlarından gelen top­lam 6 milyon kuruşluk bir harcama ile aynı binaya ikinci bir üretim tesisi ola­rak yönlü kumaş (çuha) tezgâhlan ku­ruldu. Böylece dokuma fabrikası işlevi de kazanan fabrika ertesi yıl deneme mahiyetinde olmak üzere yünlü kumaş üretimine başladı. İlk yıllarda gerçekleş­tirilen üretim miktar itibariyle çok sınırlı idi ve maliyet de beklenenden yüksek çıkmıştı; bu yüzden ilk faaliyet yılların­daki hesaplar büyük zararlarla kapandı. Maliyet yüksekliğinin önemli sebeple­rinden biri. subay elbiselerinde kullanı­lan ince yünlü kumaşlar için yurt dışın­dan yüksek fiyatlarla kaliteli yapağı it­hal edilmesiydi. Bu sebeple 1858 yılın­dan itibaren ucuz yerli yapağı kullanı­mına ağırlık verilerek düşük kaliteli yün­lü kumaş üretimi başlatılmış, böylece nisbeten kârlı bir döneme girebilmek mümkün olmuştur. Bu arada merinos yapağısının ülke içinden temin edilebil­mesi amacıyla Filibe ve Hayrabolu’daki devlet çiftliklerinde merinos türü koyun­ların çoğaltılması için çalışmalar yapıl­mıştır.

Feshâne’de başlangıçta güç kaynağı olarak sayısı kırkı bulan katırlardan fay­dalanılıyor ve üretim geleneksel tekno­lojiler çerçevesinde tarak ve çıkrıklarla gerçekleştiriliyordu. Fakat faaliyete ge­çildiği ilk yıllardan itibaren etkili bir dış rekabetle karşı karşıya kalınması tekno­lojinin sürekli olarak yenilenmesi gereği­ni ortaya koydu. Bu amaçla 1843’te yir­mi altı beygir gücünde bir buhar moto­ru ile iplik ve dokuma makineleri, 1849-1851 yıllarında da geçmiş yıllara ait kâr­lardan finanse edilerek 2.5 milyon ku­ruşu aşan bir harcamayla İngiltere ve Belçika’dan elli beş beygir gücünde bir buhar motoru, aynca yeni iplik ve do­kuma makineleri getirtildi. Böylece üre­tim kapasitesi önemli ölçüde genişleti­lerek maliyetlerin düşürülmesi mümkün oldu. Nitekim 1840’larda ortalama bir fes 34 kuruşa mal edilirken 1865’te bu rakam 9 kuruşun altına inmiştir.

Feshâne ilk dönemlerinde özellikle dev­lete yaptığı fes satışlarından önemli mik­tarda kâr sağladı, bu kârın büyük bir kısmı fabrikanın modernleştirilmesine ve genişletilmesine dönük yatırımlara harcandı. Önceleri devlet yüksek fiyat­larla yaptığı alımlar sonucu fabrikaya malî destek sağladı; ancak 1864 yılında diğer devlet fabrikalarından olduğu gi­bi Feshâne’den de maliyete eşit fiyat­larla mal satın alma yoluna gidilince el­de edilen kâr yalnız piyasaya yapılan sa­tışlarla sınırlı kaldı. 1860’larda 250 ci­varında olan işçi sayısı XIX. yüzyılın son­larına doğru 450’nin üzerine çıktı. Bu şekilde Feshâne sınaî istihdamın artışı­na da büyük katkıda bulunmuş, gittik­çe hız kazanan Osmanlı sanayileşme gay­retlerinin en önemli tesislerinden biri olarak aynı tarihlerde yine devlet des­teğiyle kurulan İslimye ve İzmit çuha fabrikaları, Bakırköy Veliefendi Basma Fabrikası, Hereke Kumaş Fabrikası ve Bursa İpek Fabrikası gibi kuruluşlarla birlikte yerli dokuma sanayiinin çekir­değini teşkil etmiştir. 1865’te çıkan bir yangın sonucu kazan dairesi dışında ta­mamı yanan Feshâne 1868’de yeniden İnşa edildi ve yine o dönemin modern makineleriyle donatıldı. Mart 1874- Mart 1875 döneminde 348.171 fes, 193.140 arşın (135000 m.) yünlü kumaş üretildi. Feslerin maliyeti 3.500.348 kuruş, ku­maşların maliyeti ise 4.017.468 kuruş­tu ve fes satışlarından 4.244.764 kuruş, yünlü kumaş satışlarından da 4.458.394 kuruş gelir elde edilmişti. Böylece bir yıllık faaliyet sonucunda, satış mağaza­larının 125.689 kuruş tutarındaki mas­rafları düşüldükten sonra 1.059.657 ku­ruş net kâr sağlanmıştı.

Feshâne 1877’den itibaren Harbiye Nezâretine bağlı olan Levâzımât-ı Umumiyye-i Askeriyye dairesinin bünyesine alınarak üretiminin tamamı askeri ih­tiyaçlara tahsis edildi. Feshâne fesleri 1893 yılında Chicago’da açılan millet­lerarası fuara katıldı ve ödül aldı. 1894′-te genişletilerek yenilenen fabrikanın içinde ertesi yıl Sanayi Sıbyan Mektebi adıyla bir okul açıldı ve Öğrencilere do­kuma alanında teorik dersler verilmesi­nin yanında uygulama da yaptırılarak kaliteli işçi ve usta ihtiyacının karşılan­masına çalışıldı.

1916 yılında yeniden genişletilerek do­kuma sanayiinin en büyük kuruluşu ha­line getirilen Feshâne. Hereke Kumaş Fabrikası ile birlikte devletin toplam do­kuma üretiminin yarısını sağlamaktay­dı. Burası 1921 yılında askerî yönetim­den alınarak Sanayi ve Maâdin Bankasf-na devredildi. Banka tarafından kuru­lan Feshâne Mensucat Türk Anonim Şir­keti fabrikayı 75.000 Türk lirası bedelle kiralayarak işletmeye başladı. 1925’te çıkarılan özel bir kanunla Türkiye’de fes giyiminin yasak edilmesi üzerine fes üre­timi durduruldu. Bu tarihten sonra fab­rikanın bir tarafına terkedilen fes do­kuma makinaları ile kalıpları 1940’tan sonra İstanbul Şehir Müzesine kaldırıl­mıştır. 1937’de Sümerbank’ın yönetimi­ne giren Feshâne Defterdar Mensucat Fabrikası adıyla faaliyetini sürdürdü. 1949 yılında önemli bir yangın geçirdi ve yeniden onarıldı. 1986 yılında ise Ha­liç çevresini yeniden düzenleme projesi kapsamında İstanbul Büyükşehir Bele­diyesi tarafından faaliyetinin durdurul­ması üzerine “yap-İşlet-devret” usulüy­le kırk beş yıllığına Eczacıbaşı Vakfı “na verildi.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski