Fethul Kadir-Şevkani Tefsiri, Ne Zaman Yazıldı, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Fethu’l-kadîr. Muhammed b. Ali es-Şevkânî’nin (ö. 1250/1834) Kur’ân-ı Kerîm tefsiri.

Şevkânî, Rebîülâhir 1223″te {Haziran 1808) yazmaya başladığı ve Receb 1229′-da(Temmuz 1814) beş cilt olarak ta­mamladığı eserin tam adını mukaddi­mede Fethu’l-kadir: el-câmic beyne fenneyi’r-rivâye ve’d-dirâye nün ‘il-mi’t-tefsir şeklinde kaydetmiştir. Mü­ellif bu kısa mukaddimede Kur’ân-ı Ke-rîm’in yüceliğine, faziletine, fesahat ve belagatına temas ettikten sonra tefsir ilminin önemi ve onunla meşgul olma­nın fazileti sebebiyle kendisini bu ilme vererek bir eser hazırladığını belirtmek­tedir. Daha önce rivayet veya dirayet me­totlarından sadece biriyle tefsir yazan müfessirlerin bu çalışmalarının büyük değer taşıdığına, ancak yeterli olmadı­ğına işaret etmektedir. Zira müellife gö­re Kur’ân-ı KerînYin tefsir edilmesinde rivayetlerin vazgeçilmez bir yeri varsa da Kur’an’ın tamamına nisbetle Hz. Pey­gamber den nakledilen tefsir mahiye­tindeki rivayetlerin azlığı, yine Kur’an’ın mâna vecihlerinin çok zengin olmasına karşılık Seleften nakledilen tefsirlerin bu vecihlerden sadece birini kapsaması gibi hususlar dikkate alındığında riva­yet tefsirleriyle yetinmenin doğru olma­dığı, bu alanda gelişen dil bilimlerinden de faydalanmak gerektiği ortaya çıkar. Bu görüşünü destekleyen bazı rivayet­ler nakleden Şevkânî kendisinin Fethu’l-kadîr’üe hem rivayet hem dirayet me­totlarını kullandığını bildirir. İstifade et­tiği belli başlı kaynakların isimlerini de kaydeden müellif, tefsirine bazı zayıf ri­vayetleri aldığı için ileride kendisine ten­kitler yöneltilebileceğini göz önüne ala­rak bunları teyit eden başka rivayetler bulunduğunu veya bunlann Arapça mânaya uygun düştüğünü söyler.

Fethu’l-kadîr’de takip edilen meto­da göre tefsiri yapılan sûrenin önce Mekkî veya Medenî oluşu konusunda açıkla­malar yapılmış, âyet sayısına işaret edil­miş, nüzul sebebine ve faziletine dair ri­vayetler zikredilmiş, sûrenin varsa deği­şik isimleri, bunlann anlamlan ve veriliş sebepleri üzerinde durulmuştur.

Eserde çoğunlukla âyetlerin tek tek tefsir edilmesi yerine konu birliği bakı­mından birbiriyle bağlantılı olan birkaç âyet ele alınarak açıklanmıştır. Bu ara­da şazlarına varıncaya kadar kıraat ihti­lâflarına geniş yer verilmiş, farklı oku­yuşlardan kaynaklanan değişik anlam­lar üzerinde durularak bunlann arasın­da tercihler yapılmıştır. Âyetlerdeki la­fızlar dil kurallarına göre açıklanmış, es­ki Arap şiirinden örnekler (şevâhid) geti­rilerek bunlann ilgili âyete en uygun dü­şen mânalarının tesbitine çalışılmıştır. Bu arada muhkem-müteşâbih, nâsih-mensûh, hâsâm, mutlak-mukayyed. mücmel-mübeyyen gibi usule dair ko­nular üzerinde durulmuş, gramer tah­lilleri yapılmış ve edebî nüktelere işaret edilmiştir. Nesihle ilgili meselelere ge­niş yer veren müellif İsrâiliyat’tan sayılan rivayetlere itibar etmemiş, yeri gel­dikçe bu tür rivayetleri reddetmiş, özel­likle fıkıhçı kişiliğinden dolayı fıkhı hü­kümler ihtiva eden âyetlerin tefsirine di­ğerlerine nisbetle daha çok ağırlık ver­miştir. Eserde, üzerinde durulan âyet veya âyetler grubunun dirayet usulüne göre tefsiri tamamlandıktan sonra aynı kısma dair Hz. Peygamber “den, ashap­tan ve daha sonraki Selef ulemâsından gelen tefsir rivayetleri aktanlmıştır.

Fethu’l-kadîr’i telif ederken ilgili âyet­lerin konulan çerçevesinde pek çok kay­naktan nakiller yapan Şevkânî’nin bu eserlerin bir kısmını bizzat görerek in­celediği, bir kısmından da başka eser­ler vasıtasıyla faydalandığı anlaşılmak­tadır. İbn Düreyd’in el-Cemhere, Ezhe-rî’nin Tâcü’l-luğa, Cevheri’nin Tâcü’l-luğa, İbn Manzûr’un Lisdnü7-cArab, FTrûzâbâdî’nin el-Kömûsü’l-muhit ad­lı sözlük kitaplan; Kütüb-i Sitte başta olmak üzere Ebû Bekir b. Ebû Seybe’-nin el-Muşannef, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned, Abd b. Humeyd’in el-Müs-nedü’l-kebîr, İbn Hİbbân’ın el-Müsne-dü’ş-şahîh, Hâkim en-Nîsâbûrfnin eî-Müstedrek, Beyhakî’nin es-Sünenü’l-kübrâ adlı hadis mecmualan; Ferrâ Yah­ya b. Ziyâd’m Me’âni’l-Kur’ân, Abdür-rezzâk es-San’ânFnin Tefsîrü’l-Kurbân, İbn Humeyd’in Tefsîrü’l-Kur’ân, Tabe-rî’nin Câmicu’l-beyân, Zeccâc’ın Mecd-tü’1-Kut3 ân, İbn Ebû Hâtim’in Tefsîrü’l-Kur’ân, Muhammed b. Hasan en-Nak-kâş’ın Şifâ3ü’ş-şudur, Sa’lebfnin el-Keşf ve’1-beyân, Begavî’nin Me’âlimü’t-tenzîl, İbn Atıyye el-Endelüsî’nin el-Mu-harrerü’l-vecîz, Zemahşerî’nin el-Keş-şâf, Fahreddin er-Râzî’nİn Mefdffhu’J-ğayb, Kurtubî’nin el-Câmic li-ahkâmi’I-Kur’ân, Ebû Hayyân el-Endelüsrnİn eJ-Bahrü’l-muhît, İbn Kesîr”in Tefsîrü’l-Kur’âni’l-‘azîm, SüyütTnin ed-Dürrü’l-menşur gibi başlıca tefsir kitaplarıyla Ebû Ubeyde Ma’mer b. Müsennâ’nın Me-câzü’l-Kurbân, İbn Kuteybe’nin Ğarî-bü’l-Kur3ân, İbnü’d-Düreys’İn Fezâ’i-lü’l-Kur’ân, Zeccâc’in İ’râbü’I-Kur’ân, Nehhâs’ın en-Nâsih ve’l-mensûh, Vâ-hidî’nin Esbâbü’n-nüzul gibi Kur’an ilimlerine dair eserler Fethu’l-kadîr’m telifi sırasında İstifade edilen başlıca kaynaklardır.

Müellif tefsir rivayetlerini ve konuyla ilgili görüşleri naklederken çok defa o görüşün sahibini, rivayetin kaynağını zik­retmekte, ancak senedini vermemekte­dir. Bunun yanında bazan “kile” veya “ru-viye” şeklinde meçhul siga kullanarak sadece görüş veya rivayeti almakla ye­tindiği de görülür. Öte yandan Şevkânî, faydalandığı kaynaklan tenkit gözüyle ciddi bir incelemeye tâbi tutmuş, benim­sediği görüşleri aynen aKtarmış, yanlış bulduğu görüşleri ise çok defa yumuşak bir dille eleştirmiştir. Bu arada âyetle­rin yorumu sırasında Mu’tezilî eserlere de başvurmakla birlikte i’tizâlî fikirlere prensipte katılmadığı için genellikle kar­şı deliller ortaya koyarak bu fikirleri çü­rütmeye çalışmıştır. Nitekim Zemahşe­rî’nin el-Keşşaf ı. özellikle dil ve edebî incelikler yönünden onun başta gelen kaynakları arasında yer aldığı halde ih­tiva ettiği i’tizâlî yorumlardan dolayı en çok tenkide uğrayan tefsir olmuştur. Yine İbn Atıyye el-Endelüsî’nin ei-Muharrerü’l-vecfz’i ile Muhammed b. Hasan en-Nak-kâş’ın Şifâü’ş-şudûr’u da Şevkânî’nin tenkitlerine hedef olan tefsirlerdendir. Fethu’l-kadir, ahkâm âyetlerine geniş yer vermesi bakımından Kurtubf nin el-Câmic li-ahkâmi’l – Kurbân adlı tefsi­rinin bir özeti sayılabilir.

Doğup büyüdüğü muhitte yaygın olan Zeydiyye mezhebini benimseyip bu mez­hebin ilkelerine uygun fetvalar vermişken İctihadda bulunabilecek seviyeye ulaş­masından sonra eski mezhebini terke-den müellif, bu dönemde yazdığı tefsi­rinde herhangi bir fıkıh mezhebine bağlı kalma çabası içinde olmamıştır. Bilhas­sa imamet meselesini ilgilendiren âyet­lerde zayıf veya mevzu rivayetlere da­yanarak Zeydiyye’nin telakkisine yakın görüşler ileri sürmekle birlikte[430] genellikle akai­de dair âyetlerin tefsirinde daha çok Selef yaklaşımı benimseyen mûfessir Kur”-an’da neshin caiz olduğu görüşünü sa­vunanların yanında yer almış ve hangi âyetin hükmünün hangi âyetle kaldırıl­dığını belirtmeye özen göstermiştir.

Âyetler arasındaki münasebetler me­selesine önem vermeyen, hatta bunu gereksiz bir zorlama ve boşuna bir gay­ret olarak gören müellif Bakara sûresi­nin 40. âyetini tefsir ederken, bazı mü-fessirlerin bu hususta aşırılığa saparak sırf âyetler arasında bir münasebet ku­rabilmek için bu âyetleri maksadından saptırdıklarını ileri sürer ve BikâTnin ko­nuyla ilgili Nazmü’d-dürer adlı kitabını bu tür gayretlere Örnek olarak gösterir (I, 72-73). Al-i İmrân sûresinin 7. âyeti­nin tefsiri sırasında muhkem ve müte-şâbih terimlerinin çeşitli müfessirler ta­rafından yapılan değişik tariflerini nak­lederek bunları yanlış veya eksik bulan Şevkânî bu terimleri yeniden tarif ve tah­lil eder (I, 314-320). Müellifin itikadı me­selelerde Selefi metodu taKtp etmesi­nin bir sonucu olarak eserde müteşâbih âyetlerin tefsiri yapılırken te’vile başvu­rulmaksızın bunların zahirî ve hakikî mâ­naları üzerinde durulmuştur. Yûnus sû­resinin 49. âyetinin tefsiri münasebetiy­le de Allah’tan yardım isterken hiçbir kimseyi vasıta olarak görmemek gerek­tiği, evliya ve hatta peygamberlerden bi­le olsa başkasının aracılığına güvenme­nin ve ondan yardım talebinde bulunma­nın şirk olduğu ifade edilir (I, 449-450)

Çok yönlü bir âlim olan Şevkânî’nin Fethu’l-kadîr’i, rivayet ve dirayet me­totlarını birleştirmesi yanında akaid me­seleleriyle ilgili âyetlerde daha ziyade Selefi bir anlayış takip etmesi, tertibinin güzelliği, nisbeten muhtasar bir çalışma olması, Kur’an ilimlerine dair çeşitli ko­nuların vukufla ele alınması, zaman za­man sûrelerin ayrıntılı tefsirine girişil­meden önce sûrenin kapsadığı konular hakkında özet bilgi verilmesi, ahkâma dair âyetlerde önceki fikirlerin tekrarı ve taklidinden ziyade İctihad yolunun ter­cih edilmesi gibi özellikleriyle muteber bir tefsir olarak geniş ölçüde ilgi gör­müş ; ancak bilhassa pek çok zayıf ve uydurma rivayeti tenkit etmeden aktar­dığı ve taklitçiliği eleştirirken aşırılığa kaçtığı gerekçesiyle de tenkit edilmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski