Fuhuş Nedir, Tarihi, Dinler Tarihinde Fuhuş, Hakkında Bilgi

Fuhuş. Evlilik dtşı cinsel ilişkiler; din ve ahlâk ölçülerine uymayan her türlü aşırılık.

İslâm öncesi Dönem. Kelime ve terim olarak İslâm dininde ve müslümanlar arasında daha geniş bir kullanım alanı bulunmakla birlikte fuhuş genellikle, “bir kadının evlilik dışında meslek edi­nerek veya başta para olmak üzere her­hangi bir karşılık gözeterek vücudunu bir erkeğin cinsî tatminine sunması” an­lamına gelir. Bunun yanında kadının ka­dınla ve erkeğin erkekle veya erkeğin anılan şartlarda başka bir kadınla olan cinsî münasebeti de fuhşun tanımına gi­rer. Fuhşun tanımı, Talmud’da belirtil­diği gibi hayvanlarla cinsel ilişkiye gir­meye kadar genişletilebilir. Bu şekilde gayri meşru yollara sapan kadınlara (bazı durumlarda erkeklere de) fahişe denilir.

Dinî literatür göz önüne alındığı tak­dirde iki tür fuhuştan söz edilebilir,

a- Bazı çok tanrılı dinlerde ortaya çıkan kut­sal fuhuş;

b- Meslek olarak icra edilen ücretli fuhuş. Bu iki gruptan hangisi­ne girerse girsin fuhşun tarihi olduk­ça eski dönemlere ve geniş bir coğrafî alana uzanır. Sık olmasa bile arkaik ve çağdaş dinî topluluklarda fuhşa rastlanmaktadır. Bununla birlikte bu tip dinî gruplarda görülen fuhuş daha ziyade kutsal fuhuş veya “ilâhî evlilik’tir (hieros gamos).

Kutsal fuhuş, anaerkil dönemden kal­ma bir geleneğin devamı niteliğindedir. Buna göre yer ve göğün birleşimini tak­lit edecek şekilde özel seçilmiş kadınlar erkeklerle cinsî münasebete girerler; böylece göğün yeri “dölleme’sinin ben­zeri olarak erkekler de bir bakıma tan­rıca addedilen özel kadınları döllemiş olurlardı. Çok eski dönemlerden itiba­ren kutsal sayılan bu evlilik kurumunun zamanla organize hale geldiği anlaşıl­maktadır. Genellikle bereket ilâhlarına ayrılan tapınaklarda görevli kadınlar is­tekli erkeklerin davetlerini reddedemez­lerdi.

Kutsal fuhşa ait en eski yazılı belge­ler Mezopotamya’da Ur şehrinden gel­mektedir. Milâttan önce 2300 yıllarına ait Sumerce bir tablet Tanrıça İnanna’-nın hizmetindeki kutsal fahişelerden bahsetmektedir. İnanna”ya adanan tapınaklarda bu işe has olmak üzere ömür­lerinde bir defa cinsî münasebete gire­cek çok sayıda kadın toplanır, tapınağa gelen bir kişi istediği kadını seçerek özel odalarda münasebette bulunurdu. Er­kek ücret ödemek zorunda değildi. Ay­nı geleneğe daha sonra Sâmîler arasın­da da rastlanmaktadır. Akkadca’da, İnan-na’nm Sâmî versiyonu olan İştar tapı­naklarında bu İşi yapan kadınlara “ka-diştu” veya “zermaşitu” adı verilmekte­dir. Suriye ve Filistin’de Adonis tapınakla­rında da aynı işlem yapılmaktaydı. Ham-murabi kanunlarından anlaşıldığına gö­re Marduk Tapınağı’nda görev yapan bu kadınlar “Marduk’un kadınları” (sal Mar­duk) diye anılırlardı. Bununla birlikte es­ki Ön Asya dokümanları kutsal fuhuş ve ücretli fuhuş arasında belli bir ayrım yapmaktadır. Bu konudaki en önemli ya­zılı belge, tapınak görevlisi bir kadının genelevde çalışmasını yasaklayan Hammurabi kanunnâmesidir. Kutsal fahişe­lik kurumuna değişik bir şekilde Ana­dolu’nun Frig ve Lidya devletlerinde de rastlanır. Ana Tanrıça Kibele ve Attis’ adanan tapınaklarda Galli adım alan ra­hipler kendilerini hadım ederler ve ho­moseksüel bir anlayışla fuhuş yaparlar­dı. Kutsal fahişelik eski Mısır ve Suri­ye’de de yaygındı. Öte yandan eski Ön Asya’da kutsal fahişelik dışında ücretli fahişelik de mevcuttu. Sâmîler arasında maddî imkânsızlıklar dolayısıyla gene­levlerde fahişelik yapan çok sayıda ka­dının olduğu bilinmektedir.

Eski Yunanistan’da gerek “hierodou-leia” denilen kutsal fahişelik gerekse üc­retli fuhuş oldukça yaygındı. Aynı gele­nek Helenistik ve Roma dünyasına da girmiştir. Atina’da Helenistik dönemin sonuna kadar her mahallede bir gene­lev bulunuyordu. Sıradan fahişelerin ya­nında “heteira” adını alan kültürlü fahi­şeler de vardı. Öte yandan gerek eski Yunanistan’da gerekse Roma’da icra edi­len ve sonraları “lucerna extincta” (mum söndü) adıyla XVIII. yüzyıl Rusya’sında devam eden Dionizak kökenli toplu seks âyinlerini de zikretmek gerekir. Eski Yu­nan dünyasında bereket tanrısı Dionizos’a adanan bu törende kandiller sön­dürülüp taraflar toplu olarak bir nevi kutsal fuhuş ritüeli icra ederlerdi.

Kutsal fahişelik kurumuna Hindistan’­da da rastlanmaktadır. Hindistan’ın yerli halklarından olan Hijralar arasında ha­dım edilen homoseksüel erkekler tapı­naklarda kutsal fahişelik yapmaktaydı­lar. Orissa eyaletindeki Puri’de Jagan-natha Tapınağı’nda “devadasi” denilen kutsal fahişeler bu geleneğin Hindistan’­da 3000 yıl önceye kadar uzandığını gös­terir. Eski Ön Asya dünyasındakinin ben­zeri olarak bu kutsal fahişeler genelev­lerde çalışan fahişelerden farklı mütalaa ediliyordu.

Ücretli fahişelik kurumunun Hindis­tan’daki geçmişi oldukça eskidir. Veda-lar’da ücret karşılığında fuhuş yapanlar için “pumscali, mahanagni” ve “rama” terimleri kullanılmaktadır. Manu kanun­nâmesinde fahişelerin cezalandırılması gerektiği konusunda bir madde vardır. Hindistan’da soylu Budistler arasında fuhşun yaygın olduğu bilinmektedir. Buda’nın hayatını anlatan Catakalar’a ba­kılırsa bu fahişeler oldukça yüksek üc­ret alıyorlardı. Bunların en meşhur ola­nı da Visalalı fahişe Ambapata’dır. Bu­nunla birlikte rahipler topluluğundan herhangi biri fahişelerle ilişkiye geçtiğin­de derhal cemaatten atılırdı. Budizm’in genelde fahişeliğe olumlu baktığı söyle­nemez.

İlâhî dinlerin ücretli fuhuş veya kut­sal fuhşun hükmü hakkında yaklaşık ay­nı tutumda birleştikleri görülmektedir. Yahudilik hem erkeğe hem kadına her türlü fuhşu yasaklamıştır. İbrânîce’de fuhuş “zenut”, fahişe “zona” kelimesiy­le ifade edilir.

İsrâiloğullan’nın patriarklar (atalar) ça­ğında kutsal fuhşun olduğu bilinmekte­dir, i. Samuel’deki (2/22) ifadeye bakılır­sa bu eylem “çadır’da icra edilmektey­di. Öte yandan ücretli fahişelik de İsrail tarihinde oldukça yaygın olmakla birlik­te, bu tür fahişelik kutsal fahişe­liğe göre daha az görülmektedir.

Yahuda’nın gelini Tamar’ın kocası ölün­ce kayınbiraderiyle evlendirilmesini bek­lemesi, bu yapılmayınca da tanınmaya­cak bir şekilde ücretli bir fahişe kılığına bürünüp kayınpederiyle yatıp ondan ha­mile kalması[484], aslında bir fahişe olan Rahab’ın Eriha’da İsrail casuslarını koruması[485], Şim-şon’un Gaza’da bir fahişenin evinde kal­ması ve iki fahişe ka­dının Süleyman’a bir çocuk meselesi ge­tirmeleri üzerine onun konuyu halletmesiyle ilgili ifadeler­de fuhuş ve fahişeliği kınayan bir üslûp yoktur. Ancak Ya’kûb’un kızını alçaltan Şekem’le babasını öldürdüklerinde Ya’-küb’un oğullarının, “Kız kardeşimize bir fahişeye olduğu gibi mi davranmalıy­dı?” demesi ve Amos’un Amatsya’ya, rabbin onun karısının şe­hirde fahişe olacağını bildirdiğini söyle­mesi fahişeliğin utanıla­cak bir şey olduğunu ortaya koymakta­dır. Bunun yanında hem on emirde hem de, “Kızını fahişe ederek onu murdar et­me, ta ki zina etmesin ve diyar alçaklık­la dolmasın” şeklinde­ki açıklamada, aynca kâhinlerin ve ra­hiplerin evlenecekleri kadınların fahişe veya bozuk kadın olmamaları, bir kâhin kızının fahişelik etmesi durumunda yakılarak cezalandırılması, bir kız fahişelik ederek lekelenmişse taşlanarak öldürülmesi ge­rektiği, İsrâiloğulları’nda ücretli fuhuş yapanların bu ücreti ma­bede adak olarak getirememeleri gibi hususlar yahudi kutsal kitaplarında fuhşun yasaklandığını gös­termektedir.

İsrail’de kutsal fuhuş sıradan fuhuş­tan daha ciddi bir tehlike olarak görül­müş, kutsal kitapta bu fuhuş bir putperestlik geleneği sayılmıştır. Çünkü bu işin dayandığı inanca göre âlemin düze­ni tanrılar ve tanrıçaların arasındaki iliş­kilerle yürümektedir. Kutsal yerlerdeki tapınak fahişeleriyle girilecek cinsî iliş­ki, taklit büyüsü yoluyla onların da iliş­kiye girmesine yol açacak, ancak bu su­retle sürülerdeki ve tarla bahçe mahsulündeki bereketle ailedeki zürriyet ger­çekleşebilecektir. Yahudi kutsal kitabın­da erkek ve kadın kutsal fuhşu, “İsrail kızlarından ve İsrail oğullarından kendile­rini fuhşa vakfetmiş kimse olmayacaktır. Kadın fuhşunun kazancını yahut erkek fuhşunun ücretini herhangi bir adak için Allah’ın rabbin mabedine getirmeyecek­sin; çünkü bunların ikisi de Allah’ın rabbe mekruh şeylerdir” gibi ifadelerle yasaklamıştır. Yahuda dev­letinde zaman zaman, kadınlardan ve erkeklerden kutsal fuhuşta bulunanların ülke dışına sürülmesi kararlan alınmıştır. Peygamberlerle İlgili kutsal kitap metinlerinde putperest kökenli olduğu için kutsal fuhşa çok hü­cum edilmiştir. Öte yandan fahişelikle ilgili terimler, yahu-dilerin rablerine itaatsizliklerini ifade et­mek üzere mecazî-edebî bir şekilde de kullanılmıştır.

Kutsal kitap Tanah dışındaki yahudi dinî literatüründe de fuhuş yerilmiştir. Talmudik dönemlerde yahudiler arasında fahişelik yaygındı. Pesahim’den (113/2) anlaşıldığına göre içerisinde çok sayıda yahudi kadının çalıştığı genelevler var­dı. Bazı rabbiler buradaki fahişeleri ki­ralayarak belli bir müddet onlarla bir­likte olabiliyorlardı. Evli olmayan fahişenin ücretinin nasıl ve neye göre ödeneceği hususunda farklı anlayışlar vardır. Bir kısım rabbiye göre böyle bir fahişeyle ilişkiye giren ona para ödemelidir. Bazı rab­biler de, sunakta verilecek takdimenin değerinde olmayan, para dışında bir hediye ile fahişenin bedelinin ödenebilece­ğini kabul ederler. Halakha’ya göre fuhuş ilişkisi sadece şer’î an­lamda yasaklanmış olanları değil, aynı zamanda evlilik gayesiyle yapılmayan her türlü cinsî ilişkiye ve nikâhsız evlenmeye de şâmil olup bunların tamamı ya­saklanmıştır.

Yahudi kutsal kitabı, bazan fuhuş ve zina terimleriyle İsrâiloğullan’nın tevhid yolunun dışına özenmelerini de kastet­mektedir. Yahudi dininde zina on emir içerisinde yasak­lanmıştır[503]. Baba evinde zina yapan kadınla şehirde bu işi yapan er­kek ve kadın taşlanarak öldürülür. Kır­da zina yapılması durumunda ise sade­ce erkek öldürülür.

Yeni Ahid’de fuhuş için kullanılan ge­nel terim “pornee’dir. Hıristiyanlık’ta “fa­hişe”, “kötü kadın”, “zina” gibi kelimeler kullanıla­rak fuhuş yasaklanmakla birlikte Eski Ahid ile karşılaştırıldığında Yeni Ahid’­de fahişeleri yermekten çok onları dine çekme gayesinin ön plana alındığı gö­rülmektedir. “Doğrusu size derim: Ver­gi mültezimleri ve fahişeler Allah’ın melekûtuna sizden önce giriyorlar. Çünkü Yahya size salâh yolunda geldi, siz ona inanmadınız; fakat vergi mültezimleri ve fahişeler ona inandılar…” cümlesi bunun delilidir. Bununla beraber fuhşu yeren ifadeler de bulun­maktadır. îsâ Mesîh bir mesel içinde, fuhşa düşüp kötü kadınlara kapılanların manen öldü­ğünü, onlann bir kayıp olduğunu anlat­maktadır. Pavlus da fuhşu yermektedir. Aynı şekilde Yeni Ahid’in “Vahiy” bölü­münde “büyük fahişe”, “kadın”, “zina”, “canavar”, “kuzu” kelimeleri mecazi ola­rak kullanılmış; muhtemelen Roma “Bü­yük Bâbil, dünyanın fahişelerinin ve çir­kinliklerinin anası” şeklinde nitelendiril­miştir. Roma büyük şe­hir, kadın ve büyük fahişeye benzetilmiş, onunla yerin krallarının zina ettiği belir­tilerek eski kutsal fuhuş anlayışına gö­re kralların kutsal fahişelerle fuhuş yap­maları canlandırılmış; kuzunun (îsâ Me­sîh) canavarın (Roma imparatoru) emrin-deki kralları yeneceği, böylece Allah’ın sözünün tamamlanacağı anlatılmıştır.

Hıristiyanlık’ta zina, îsâ Mesih’in dağ­daki vaazında on emrin, “Zina etmeyeceksin” şeklindeki 7. maddesini yorumlamasıyla aydınlık kazanmıştır. Hı­ristiyanlar, on emrin zina ile ilgili yasa­ğına uymaları yanında, “Bir kadına şeh­vetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina etmiştir” şek­lindeki İncil cümlesini göz önünde tutmak ve eğer bir göz sürçmelere sebep oluyorsa onu çıkarıp atmakla yükümlü idiler. Bu sebeple yahudi-ler kadar hıristiyanlar da eski Yunan ve Roma’da câri olan fuhuşla mücadele et­mek zorunda kaldılar. Bazı hıristiyan azizleri, İmparator Teodosius ve Valen-tinius’u genelevlerden vergi almaktan vazgeçirip bu kötülük odaklarını kapat­mayı sağladılar. Buna benzer yollarla Or­taçağ başlarında Hıristiyanlığın hâkim olduğu ülkelerde fuhuş oldukça azaldı. Fakat fuhşun kesin olarak önlenmesi için başvurulan tedbirler yetersiz kalınca Hı­ristiyanlık fuhşu “gerekli kötülük” ola­rak tanımaya mecbur kalmıştır. İki bü­yük teolog aziz Augustinus ve Aquinolu Thomas bu konu üzerinde durmuşlar­dır. Kilise yöneticileri, Ortaçağ Avrupa-sı’nda fuhuştan vazgeçmiş kadınları top­luma yeniden kazandırmak için onların evlenme masraflarını üstlenme gibi ba­zı teşebbüslerde bulundular. Ancak Av­rupa’nın maddeci geleneği, sosyete he­sapları, derebeyinin evlenen her kızdaki öncelik hakkına toplumların alışması gi­bi olumsuz şartlar fuhşun önlenmesini engelledi. Bunun sonucunda fuhşun ka­nunlar dahilinde yapılması sağlanmaya çalışıldı, ruhsata bağlandı; sonuçta eski Yunan ve Roma’da olduğu gibi vergi ge­lirlerinin en önemli kaynağı haline gel­di. Bütün Avrupa’da büyük şehirlerde genelevler açıldı. Ayrıca Rönesans’tan itibaren önce İtalyan saraylarında, ardın­dan Fransa, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin aristokrat çevrelerinde eski Yunan ve Mezopotamya’daki gibi kibar fahişeler sınıfı oluştu. Böylece Avrupa’­da fuhuş genelevde, sokakta ve özel yerlerde yaygınlaştı. Toulouse’da gene­levlerden alınan vergi belediye ve üni­versite arasında paylaşılıyordu. İngilte­re’de ise genelev ruhsatlarını başlangıç­ta Winchester piskoposları, daha sonra da parlamento verdi.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski