Furkân. Hakla bâtılı ayırma, bu ayrılmayı sağlayan Allah’ın koyduğu ölçü, gönderdiği kitap; kurtuluş ve zafer gibi anlamlara gelen bir Kur’an terimi.
Sözlükte “iki şeyin arasını ayırmak” mânasına gelen fark kökünden masdar olup “hakla bâtılı, imanla küfrü, helâl ile haramı… ayırıp belirlemek” anlamında kullanıldığı gibi zıt değerlere sahip olan şeylerin birbirinden seçilip aynlma-sını sağlayan ölçüyü de ifade eder (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “frk” md.). Bu genel anlamından hareketle gerçeği kanıtlayan delil veya sezgiye, doğru bilgilere ve şüpheden kurtuluşa da furkan denilir. Nitekim Seyyid Şerif Cürcânî fur-kanı “hakla bâtılı birbirinden ayıran ayrıntılı bilgi” şeklinde tarif etmiştir (et-Ta’rtfât, “furkân” md.).
Gerek tefsirlerde gerekse sözlük ki-taplannda furkan kelimesi, Kur’an’da yer aldığı yedi âyetten her birindeki konumu dikkate alınarak “Kur’an, Tevrat veya üç büyük kitap, delil, yardım. Mûsâ ve kavminin kurtulması için denizin yarılıp açılması, Bedir zaferi, kurtuluş ve basan” gibi anlamlarla açıklanmıştır (Lisânü’l-cArab, “frk” md.; Tâcü’t-‘arûs, “frk” md.; Kamus Tercümesi, “furkân” md.).
İbnü’l-Cevzî, müfessirlerin Kur’an’da geçen furkan kelimesine üç değişik anlam verdiklerini belirtir.
1- Basan ve zafer(Bakara 2/53; Enfâl 8/41)
2- Dalâletten ve şüpheden kurtuluş(Bakara 2/185; Al-i İmrân 3/4; Enfâl 8/29)
3- Kur’ân-ı Kerim(Furkân 25/1). Ancak İbnü’İ-Cevzî’nin bu genellemesi isabetli bulunmamıştır. Zira müfessirler, aynı âyetlerde geçen furkan kelimesine farklı anlamlar verdikleri gibi verilen anlamlar da yeterince açık görünmemektedir. Şu var ki, başta Taberi olmak üzere müfessirlerin çoğunluğu furkan kelimesine içinde yer aldığı âyetin konusuna göre farklı anlamlar vermekle birlikte bunlann “hakla bâtılı ayırma” şeklindeki temel anlamla ilişkisini kurmaktadır. Bu asıl mânayı dikkate alarak bütün ilâhî kitaplan furkan kapsamına sokanlar da vardır. Furkan iki âyette(Bakara 2/53; Enbiyâ 21/48) Allah’ın Hz. Musa’ya verdiği bir şey olarak tanıtılmakla birlikte bunun ne olduğu açık değildir. Kaynaklarda bunlardan ikincisiyle hakla bâtılı ayırt eden Tevrat’ın kastedildiği belirtilir. İlk âyette Tevrat’a “kitap” kelimesiyle aynca işaret edildiği için buradaki furkana “hak ile bâtılın ayınmı” şeklinde açık olmayan bir anlam verilmiştir. Zeccâc, bu âyetteki furkandan da “kitab’ın (Tevrat) kastedilmiş olabileceğini, Tevrat’ın hakkı bâtıldan ayırma İşlevini vurgulamak için tekrar edildiğini söyler. Şevkânî ise farklı açıklamalan sıraladıktan sonra bunlann içinde, “Mûsâ’ya mucize olarak verilen deliller” şeklindeki yorumu tercih eder. A’râf sûresinin 151-156. âyetlerinin muhtevası, Hz. Musa’nın bir duasını içeren Mâide sûresinin 25. âyetindeki “fark” kökünden bir kelimenin kullanılışıyla birlikte değerlendirildiğinde Musa’ya verilen furkanı, Allah’ın, Mûsâ’ya inanıp günah işlemekten korunanları veya günahlanna tövbe edenleri inkarcılardan ve Özellikle buzağıya tapanlardan farklı tutması, onlarla birlikte cezalandırmaması, İnananlan inanmayanlardan seçip ayırması şeklinde anlamak mümkündür.
Enfâl sûresinin iki âyetinde geçen furkanın bu sûrenin esas konusu olan Bedir zaferiyle bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan birinde, “Eğer Allah’tan sakınırsanız O size bir furkan yaratır” (8/29) denilmektedir. Fahreddin er-Râzî bu âyetteki furkana maddî ve ruhî, dünyevî ve uhrevî bütün nimet ve imkânları kapsayan çok geniş bir açıklama getirmiş ve Allah’ın bu nimetlerle müminleri kâfirlerden ayırmasına dikkat çekmiştir. Halbuki daha önce Taberî buradaki furkanı sûrenin ana konusuna uygun olarak, “Allah’ın, hakkı tercih eden müminlere yardım edip zafere ulaştırmak suretiyle onlan kendilerine kin besleyen düşmanlarından kurtarması” şeklinde açıklamıştır. Zemahşerî’nin tercih ettiği yorum da Bedir zaferiyle ilgilidir. Aynı sûrenin 41. âyetinde ise Bedir olayına “furkan günü” denilmektedir. Her iki âyetteki furkan, Râgıb el-İsfahânî’nin de işaret ettiği gibi çok ileri düzeydeki bir ayrılmayı ifade eder. Gerçekten müslümanlar içtimaî, siyasî ve askerî anlamda ilk defa Bedir zaferiyle Mekke müşriklerinden ayn, bağımsız, güçlü ve onurlu bir toplum haline geldiklerini kanıtlamışlardır.
Üç âyette furkan “hak ile bâtılı birbirinden ayıran” anlamında Kur’ân-ı Ke-rîm’in bir ismi veya niteliği olarak kullanılmıştır. Bakara sûresinin 185. âyetinde kelime, Kur’an’ın hakkı bâtıldan ayırma ve belirginleştirme işlevini ifade etmektedir. Diğer iki âyette ise(Âl-i İmrân 3/4; Furkân 25/1) Kur’an yerine onu ifade etmek üzere kullanılmıştır. Bundan dolayı bazı hadis mecmualarında ve Kur’an ilimleriyle ilgili kaynaklarda furkan kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’in başlıca isimleri arasında gösterilmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi