Gaflet Nedir, Ne Demek, İslam'da Gaflet Hakkında Bilgi

Gaflet. Dünya veya âhiret hayatı için gerekli olan bir şeyin önemini kavrayamama halini ifade eden ahlâk ve tasavvuf terimi.

Sözlükte “terketmek, önemsememek” anlamında masdar ve “dalgınlık, dikkat­sizlik, yanılma, ihmal” mânasında isim olan gaflet kelimesi, “bir şeyin gereklili­ği ortada iken bunun idrak edilememe­si”, “nefsin kendi ar­zusuna uyması, zamanın boş geçirilme­si” {et-Ta’rîfât, “gaflet” md.}, “yeterince uyanık ve dikkatli davranılmadığı için insana arız olan yanılgı hali” (Râgib el-Isfahânî, el-Müfredât, “gi md.) şeklinde tarif edilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de maddî ve manevî menfaatlerini bilen insanlara “zâkir” ve “ehl-i zikir”, bundan habersiz olanlara da “gafil” denilmiştir. Gaflet “unutma ve yanılma” mânasını da taşımakla bir­likte aslında bu iki kavramdan farklıdır. Bir şeyi bile bile terketmek gaflet, bilmeden terketmek unutmaktır. Kur’an, hayvanlardan daha aşağı seviyede bulu­nan ve kalpleri mühürlü olanları gafil diye niteler(A’râf 7/179) ve mümin­lerden gafil olmamalarını isteyerek(A’râf 7/205) Allah’ın âyetlerinden gafil olanların cehennemlik olduklarını bildi­rir(A’râf 7/146; Yûnus 10/7-8). Gaf­let içinde bulunanlar âhirette pişmanlık duyacaklardır(Enbiyâ 21/97). Gaflet kelimesi Kur’an’da “habersiz olma” mâ­nasında da kullanılmıştır(Yûsuf 12/3; Kâf 50/22) ve Allah’ın gafil (olup biten­lerden habersiz) olmadığı hususuna sık sık dikkat çekilmiştir(Meselâ Bakara 2/74, 85, 140, 144, 149). Hadislerde de insanların Allah’tan, onun zikrinden ve âyetlerinden gafil olmamaları isten­miş, gafil kalple yapılan duanın kabul edilmeyeceği belirtilmiştir.

Zâhid ve sflfîler gaflet konusu üzerin­de önemle durmuşlardır. İbn Ebü’l-Ha-vârî gafleti “en büyük musibet ve kas­vet” olarak tanımlar. Ona göre en derin uyku gaflet uykusudur. Gaflet olmasay­dı insan nefsinin arzularına kul olmaz­dı. Cüneyd-i Bağdadî, Allah’tan gafil ol­manın ateşe girmekten daha zor oldu­ğunu söyler. Ebû Ca’fer Sinan’a göre bir insanın işlediği günahtan tövbe et­mesi gerektiğinden gafil olması o güna­hı işlemesinden daha kötüdür. Kalbin gaflet içinde bulunmamasını isteyen Dâ-rânî’ye göre gafleti kalpten kovmanın tek yolu Allah korkusudur. İbn Mesrûk ise gafletle cehalet arasında bir ilgi ku­rarak cehaletin gaflete yol açtığını söy­ler. Ebû Bekir eş-Şiblî’nin gaflete düş­memek için zaman zaman vücudunu kır­baçladığı rivayet edilir. Kaynaklarda, Ebû Hafs el-Haddâd’ın Allah’ı gaflet üzere iken zikretmediği, Bâyezîd-i Bistâmî’nin ise ölürken Allah’ı hep gafletle zikretti­ğini söylediği kaydedilmiştir.

Sûfîler gafleti ikiye ayırır ve bazı hal­lerde gafletin gerekli olduğuna inanır­lar. İbn Ebü’l-Verd’e göre gafletin biri rahmet, diğeri felâket olan şekli vardır. Rahmet olan gaflet kulluğun gereğini yerine getirmeye engel olmaz. İkincisi ise günaha giren kişiyi kulluk yapmak­tan alıkoyar. Sürekli olarak celâl ve ce­mâl tecellilerini temaşa etmeye güç ye-tiremeyen âşık ve sıddîklann bazan gaf­lete ihtiyaç duyduklan da olur. Nitekim Ebû Hafs el-Haddâd âşıkların ancak gaf­lette sükûn bulacaklarını söylemiş, Ebû Hamza el-Bağdâdî de, “Gaflet olmasay­dı Allah’ın zikrinin verdiği hazdan sıddîklar ölürlerdi” diyerek Haddâd’ı teyit etmiştir. Mutarrif b. Abdullah’a göre Al­lah’ın sıddîkların kalbine gaflet vermesi rahmetinin eseridir. Eğer kendisini ta­nıdıkları kadar onlara korku verseydi hayatlarını sürdürmeleri güç olurdu. Rebr b. Abdurrahman, Allah gaflete düşü­rerek ölümü unutturduğu İçin insanla­rın dünyayı imar edebildikleri görüşün­deydi.

Zaman zaman insanların şarkı ve tür­kü söylemelerine, oynayıp eğlenmeleri­ne ve dinlenmelerine imkân veren geçi­ci gaflet halleri zahir ulemâsınca genel­likle günah sayılmamıştır. Sûfîlerin teh­likeli bulduktan ibadet dışındaki gaflet değil insana ibadeti ve kulluğu unuttu­ran veya kalp huzuruyla dinî görevleri yerine getirmesine engel olan gaflettir. Ebû Tâlib el-Mekkî ve Gazzâlî gibi mu­tasavvıflar gafletle Kur’an okumanın sa­kıncalarını geniş olarak açıklamışlardır.

Gafilleri uyarmak için Tenbîhü’l-ğafil, Tenbîhü’l-ğafilîn ve îkâzü’l-ğâfilîn gibi adlarla çeşitli eserler kaleme alın­mıştır. Bunların en meşhuru Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin Tenbîhü’l-ğâfilîn adlı eseridir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski