Gani Nedir, Ne Demek, Esmaül Hüsna'dan Gani İsminin Anlamı

Ganî. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.                .

Ganî kelimesi, sözlükte “zengin olmak, ihtiyacı bulunmayıp müstağni kalmak; bir yerde ikamet etmek, hayatiyetini sür­dürmek” mânalanndaki gına (ganâ1) kö­künden sıfat olup “zengin, kendi varlı­ğıyla yetinip başkasına muhtaç olmayan, müstağni” anlamına gelir. Gına kökü Kur’ân-ı Kerîm’de çeşitli fiil ve isim kalıplanyla yetmiş üç yerde geçer. Bunlar­dan beş âyette “zengin kılmak, ihtiyaç­tan kurtarmak” mânasındaki iğnâ masdarından türeyen fiiller yer almış, bir âyette “müstağni oldu” anlamındaki Is-teğnâ fiili Allah’a nisbet edilmiş, on se­kiz âyette de ganî İsmi Allah için kulla­nılmıştır[162]. Buna benzer kullanımlar ha­dislerde de geçmektedir.

Gerek esmâ-i hüsnâya dair eserlerde gerekse konuyla ilgilenen âlimlerin muh­telif açıklamalarında ganî ismine genel­likle “zâtında ve sıfatlarında her türlü ihtiyaçtan münezzeh olan” şeklinde mâ­na verilmiştir. Allah, varlığı açısından baş­kasına muhtaç olmadığı gibi ulûhiyyeti-ni niteleyen, kâinatı yaratıp idare edişi­ni dile getiren sıfatlara sahip olması ve bunları fonksiyoner kılması bakımından da bütün yaratıklardan müstağnidir. İlk dönemlerden İtibaren âlimler ganî İsmi­nin bu anlamını, “O’ndan başka her şey kendisine muhtaç bulunan şeklindeki bir ilâve İle zenginleştirmişlerse de Gazzâlî bu ikipci unsurun ganîde değil “me­lik” isminde mevcut olduğunu ve bun­dan dolayı melikin ganîye göre daha kapsamlı bir mâna taşıdığını ifade eder. EbÛ İshak ez-Zeccâc İle çağdaşı Ebü’l-Hasan el-Eş’arî ve Zeccâc’ın öğrencisi Ebü’l-Kâsım ez-Zeccâcî ganî ile kadir isimleri arasında bağlanü kurarak gınayı yetkin derece­de kudretin bir ifadesi olarak telakki et­mişlerdir, Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, gınanın “bir yerde ikamet edip hayatını sürdürmek” şeklindeki sözlük anlamın­dan hareketle ganînin “mekândan mü­nezzeh olarak ezelden ebede kadar var­lığını sürdüren” mânasına da gelebilece­ğini söylemiştir.

Esmâ-i hüsnâdan biri olarak ganîye verilen bu mânalar şüphe yok ki Allah’a mahsustur ve ganiyy-i mutlak sadece O’dur. O’ndan başkasına izafe edilen bü­tün zenginlikler aslında mevcut olan bir ihtiyacın giderilmesi anlamına geleceğin­den nisbî ye mecazî bir nitelik taşır. Ni­tekim, “Zenginlik fazla servete sahip ol­mak değildi; asıl zenginlik gönlün ihtiyaç duygusundan uzak kalabilmesidir” meâlindeki hadis de buna işaret etmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’in on sekiz âyetinde geçen ganî ismi, iki yerde herhangi bir terkip oluşturmadan tek başına (ganiyy-i mutlak) kullanılmıştır. Bunların birinde, Allah’a ortak koşanların O’nun evlât edin­diğini ileri sürdükleri belirtilmekte ve Al­lah’ın bundan müstağni olduğu, kâinat­ta bulunan her şeyin onun mülkiyet ve tasarrufu altında bulunduğu ifade edil­mektedir(Yûnus 10/68). Diğer âyette ise Allah yolunda harcama yapma duru­munda olanlardan bazılarının cimrilik gösterdiği, fakat bu tür bir davranıştan doğacak zararın eninde sonunda kendi­lerine döneceği bildirilmekte ve şöyle denilmektedir: “Allah -her şeyden müs­tağni olan- zengindir, siz ise -ihtiyaçtan kurtulamayan- fakirlersiniz”(Muhammed 47/38). Ganî, belli bir ilgi alanına bağlı olarak kullanıldığı üç âyetin ikisinde(Âl-i İmrân 3/97; Zümer 39/7), kendisine küfür ve inkâr şeklinde yönelecek bir fi­ilden Allah’ın asla zarar görmeyeceği, di­ğerinde de(Ankebût 29/6) manevî yü­celik ve ruhî yetkinliğe ulaşma yolunda gösterilecek çabaların iyi sonuçlarının sahibine ait olacağı, çünkü âlemlerden müstağni olan Allah’ın yücelik ve yet­kinliğin en üstün derecelerine ezelden beri sahip bulunduğu dile getirilmekte­dir. Ganî ismi on âyette “övülmeye lâyık” anlamındaki “hamîd”, bir âyette “acele İle ve kızgınlıkla muamele etmeyen” an­lamındaki “halîm”, bir âyette de “fazilet türlerinin hepsine sahip” mânasındaki “kerîm” ismiyle birlikte kullanılmakta­dır. Bu kullanımlarda ganî, insanların iyi veya kötü davranışlarının zât-ı ilâhiyye-ye herhangi bir yarar veya zarar verme­yeceğini, göklerde ve yerde olan her şe­yin O’nun kudret ve tasarrufunun altnda bulunduğunu ifade etmekte, hamîd, ha­lîm ve kerîm isimleri de bu muhtevayı pe­kiştirme, destekleme ve dengeleme fonk­siyonunu yerine getirmektedir. Muhyid-din İbnü’l-Arabî, ganî İsminin hiçbir şey için İllet ve sebep teşkil etmediğini, yani herhangi bir taalluk alanının bulunmadı­ğını söylemektedir. “Senin rabbin her şeyden müstağnidir ve rahmet sahibidir”(Enâm 6/133) mea­lindeki âyet ise Allah’a mahsus gınanın cimri insanlardaki gibi zâtına münhasır kalmayıp kâinata taştığını belirtmekte­dir. Nitekim çeşitli âyet ve hadislerde ayrıca Allah’ın zengin kılma (iğnâ) sıfatı işlenmektedir. Hz. Peygamber’in, “Allahım! Hak mâbud sensin, sen­den başka tanrı yoktur. Ganiyy-i mutlak sensin, biz ise sana muhtacız, bize yağ­mur gönder…” cümleleriyle başlayan yağmur duası, ilâhî gınanın yaratıklar için rahmet kaynağı oluşturduğunu ifade etmektedir.

Abdülkâhir el-Bağdâdî, âlimlerin ganî isminin zâtı sıfatlardan olduğu husu­sunda İttifak ettiklerini söyler. Bu isim her türlü acz, eksiklik ve İhtiyacı zât-ı ilâhiyyeden nef­yettiği için selbî isim ve sıfatlardan ka­bul edilmiştir. Ganî ayrıca bakî, melik, mâlikü’1-mülk, kadir, muktedir ve metin isimleriyle anlam yakınlığı İçinde bulu­nur.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski