İslam'da Fal Nedir, Bakmak/Baktırmak, Ayet ve Hadisleri, Hakkında Bilgi

İslâm’da Fal. Etnolojik bir terim ola­rak özellikle gayb, gelecek ve insan ka­rakteri hakkında bilgi verme amacı ta­şıyan bütün esrarengiz faaliyetleri ifa­de eden fal kelimesiyle, “fal tutmak” an­lamına gelmekle birlikte umumiyetle ge­lecekle ilgili iyimser beklentileri dile ge­tiren tefe’ül (tefe”ül) Câhiliye döneminde de görülmektedir. Yine Arapça’da “uğur­suzluk” mânasına gelen tıyere ile “her­hangi bir nesne veya olayı uğursuz saya­rak ondan gelecekte birtakım olumsuz durumların doğacağını vehmetme” anla­mını taşıyan teşe’üm (teşe”üm) de tefe’ülün karşıt anlamlısı olarak kullanılıyordu. Ancak bu kelimelerin “ileride ortaya çı­kacak bazı olaylar için işaretler taşıma” noktasında birleştikleri görülmektedir.

Tarihin çok eski dönemlerine ait çeşit­li kültürlerden birtakım şekil değişiklik­lerine uğrayarak günümüze intikal eden ve bütün toplumlarda bir bâtıl inanç ya da folklor unsuru olarak varlığını sürdü­ren fal kullanılan yöntem, malzeme ve yöneldiği konuya göre çeşitli adlar almış­tır. Bunlardan Câhiliye dönemi Arapları arasında yaygın olduğu bilinen fal tür­leri şu şekilde sıralanabilir: Hattü’r-reml. Kum üzerine bazı çizgiler çizerek bakı­lan bir fal çeşididir. Zecr, tıyere ve iyâfe. Çeşitli hayvan ve insanların ses, davra­nış ve izlerinden hareket ederek açılan fallardır. Irâfe. Su falı olarak anılabilecek olan bu tür falda arrâf*. su dolu bir ka­ba bakarak suyun aldığı renk ve şekil­lerden birtakım anlamlar çıkarmakta, gelecek hakkında tahminlerde bulun­maktadır. İhtilâç. İnsan vücudundaki çe­şitli organların seğirme, kaşınma gibi ha­reketlerinden muhtelif mânalar çıkara­rak bunları iyiye veya kötüye yorma şek­linde yapılan falların ortak adıdır. Ketfe. Kürek kemiğinin rengine göre fala bak­ma yöntemidir. Tark (veya kehanet). Ça­kıl taşları, hurma çekirdekleri, nohut, bakla gibi nesnelerle açılan fal türüdür. Firâset (kıyâfe). İnsanların birtakım fiz­yolojik özelliklerinden onların karakter ve huylarını tesbit etme yöntemidir.

Âlemi duyular ötesi (âlemü’l-gayb) ve duyulur (âlemü’ş-şehâde) şeklinde ikiye ayıran ve her ikisinin de mutlak hâki­miyetinin Allah’a ait olduğunu bildiren(Zümer 39/46; Talâk 65/121), du­yuların İdrak sahası dışında kalan her türlü gayb bilgisini de sadece Allah’ın bildiğini. Onun bu bilgilerden dilediğini ancak dilediklerine bildireceğini önemle vurgulayan(Ali İmrân 3/179, Enam 6/50; Nahl 16/77; Cin 72/26-27) Kur’ân-ı Kerîm’de fal kelimesi geçme­mekle birlikte Câhiliye dönemi âdetlerinden biri olan şans okları ile (ezlâm) fal tutup kısmet arama uygulaması şid­detle yasaklanmaktadır(Mâide 5/3, 90). Tevhid akidesini zedeleyen, putlarla istişare etme veya onlardan yardım bek­leme gibi Câhiliye âdeti izleri taşıyan, in­sanı sağlam bilgi kaynaklarına ve gerçek sebeplere başvurmaktan alıkoyan her türlü faaliyeti bâtıl addederek yasaklayan İslâm dini fal ve falcılıkla ilgili iş­lemleri de bu kapsamda mütalaa etmek­tedir.

Kehaneti ve kâhinlerin eylemlerini ke­sinlikle hoş karşılamayan Hz. Peygam­berin. Câhiliye dönemi Arap toplumun­da görülen ve kuşların adlan, sesleri ve uçuşlarından uğursuz anlamlar çıkar­ma yahut çakıl taşı, nohut, bakla vb. nesnelerle tefe’ülde bulunma gibi bü­tün fal çeşitlerini bu kapsamda mütalaa ederek yasakladığı bilinmektedir[559]. Yasağın temel sebebi, herhalde Câhiliye döneminde uğur ve uğursuzluğun, iyilik veya kötülüğün doğ­rudan doğruya Allah’a değil söz konusu işleme konu olan varlıklara isnat edil­mesidir. Fal ve benzeri işlemlerin so­nuçlarına itibar ederek bunlara inanan­ların Muhammed’e indirileni inkâr et­miş sayılacağını, namazlarının kırk gün kabul edilmeyeceğini ve bunların cen­nete giremeyeceğini bildiren pek çok hadis bulunmaktadır. Öte yandan huzurunda tıyereden söz edilin­ce Resûlullah’ın, “Tıyerenin aslı yoktur, onun en iyisi faldır” dediği; -Fal nedir?” şeklindeki bir soruyu da. “Sizden birinin işittiği güzel sözdür” tarzında cevaplan­dırdığı rivayet edilmektedir. Bazı kaynaklarda falın Hz. Peygam­ber taraf ından “salih”. “hasen” ve “tayyib” gibi ifadelerle nitelendirildiği kaydedil­mektedir. İslâm âlimleri Resûl-i Ek­rem’e atfedilen bu ifade ve rivayetler­den, onun gelecek hakkında bazı kari­nelere dayanarak iyimser tahmin ve yo­rumlarda bulunmayı tasvip ettiği sonu­cuna varmışlar, ancak bunu hiçbir za­man geleceğe dair bilgi sağlamayı ve­ya uğursuzluk ve ümitsizlik hislerine ka­pılmayı meşru saydığı şeklinde anlama­mışlardır. Bu rivayetler, kişinin her şeyi Allah’tan ümit etme psikolojisini daima korumasını, bütün varlık ve olayları iyim­ser bir yaklaşımla değerlendirip yorum­lamasını gerekli gören önemli kanıtlar olarak değerlendirilmiştir. Bazı sahâbîlere ve daha sonraki İslâm büyüklerine atfedilen farklı rivayetler içinde sahih olanlar, onların falı Hz. Peygamber1 de görüldüğü gibi iyimserlik mânasında te­lakki ettiklerini ortaya koyar.

Âyet ve hadislerde gaybı bilme, insa­nın kaderini değiştirme iddiası taşıyan, Allah’tan başka varlıklardan yardım al­ma gayesi güden, insanları sağlam bilgi kaynaklarına ve gerçek sebeplere baş­vurmaktan alıkoyan her türlü hurafe, bâtıl inanç ve uygulamalar yasaklanmış olmasına rağmen bir kısmı Câhiliye dö­neminde de mevcut olan hattü’r-reml, kelime ve isimlerle fal tutma, zarlarla fal açma, astrolojik fallar, insan vücu­dundaki bir kısım organların kaşınması, seğirmesi gibi fizyolojik durumları bazı sonuçlara yorma, kesilmiş koyunun ke­miğine ve kurbanın ciğerine bakarak fal açma, su falı, çay falı. kahve falı, bakla, kurşun dökme, tuz falı. balmumu falı, el yazısı falı gibi fal çeşitleri uygulanagelmiştir, İslâmî dönemde en yaygın fal türlerinden olan ve hakkında birçok eser yazılmış bulunan fal çeşitlerinden biri de Kur’an ve kitap falıdır. İslâm dünya­sında daha çok ilmî ve fikrî hayatın du­rakladığı dönemlerde Kurân-ı Kerîm, Dîvân-ı Hâhz, Mesnevi, Ahmediyye, Muhammediyye ve Envârü’I-âşıkin gi­bi kitaplarla fal açıldığı, hatta İran’da basılan bazı mushafların sonuna beş on sayfalık falnamelerin veya fal değerlen­dirme cetvellerinin eklendiği görülmüş­tür. Kitap falı daha çok, gözü kapalı ola­rak Kur’an’] veya söz konusu kitaplar­dan birini açarak yedi sayfa gerisinden ilk göze çarpacak âyeti veya sayfayı oku­mak şeklinde uygulanagelmiştir.

Batı’da da genelde tıp. simya ve astro­loji gibi ilimlerle ilgili basit fakat gizem­li bazı bilgilere sahip kişilerce sürdürü­len falcılık faaliyetinde özellikle Ortaçağ”da iskambil kâğıdı ve kristal küre gibi araçlar kullanılmıştır. Günümüzde gök cisimlerinin hareketlerinin yeryüzünde­ki olayları etkilediği inancına dayanan astroloji, harf ve sayıların insan üzerin­deki esrarengiz bazı tesirleri olduğunu savunan numeroloji, el yazısını inceleyen grafoloji, el, yüz ve kafatasındaki çeşitli hatların incelenmesiyle meşgul olan ki-romansi, fızyognomi ve frenoloji gibi ba­zı modern çalışmalardan söz edilerek in­sanların bilhassa kişilik özelliklerini oku­maya yönelik falcılık faaliyetleri sürdü­rülmekte, bu iş için “tarof adı verilen birtakım kartlar da kullanılmaktadır.

Çeşitli devletler, fal ve falcılık konu­sunda toplumlarda meydana gelen olum­suz gelişmeler karşısında tedbir alma ihtiyacını duyarak ülkelerinde falcılık fa­aliyetlerini yasaklamak zorunda kalmış­lardır. Türkiye’de de bu tür faaliyetler, tekke ve türbelerle ilgili 13 Aralık 1925 tarihli kanunda yer alan özel bir hüküm­le yasaklanmıştır. Buna rağmen günümüz insanı da kendi geleceğine, yakın­larından birinin sağlığına, uzakta bulu­nan birinin durumuna ilişkin bilgiler al­mak, çalınan ya da yitirilen değerli eş­yanın yerini öğrenmek gibi çok değişik maksatlarla, falcılık ve büyücülüğün iç içe girdiği birtakım esrarengiz yöntem­ler uygulayan, insanların gaybı ve istik­bali bilme hususundaki zaafını İstismar eden ve kendilerini ilgi uyandırıcı çeşitli ad ve unvanlarla topluma duyurmaya çalışan bazı kişilere başvurmaktadır. Ga­zete ve dergilerde yer alan. bazı televiz­yon kanallarında çeşitli adlarla yayımla­nan yıldız falları, modern iletişim araç­larının kullanımını özendirip körüklediği çeşitli özel hatlar, dünyada ve ülkemizde kanunlarla yasaklanmış bu faaliyetin bil­hassa günümüz Türk toplumunda da ne ölçüde yaygınlaştığını ve tedbir alınma­sı gerektiğini açıkça göstermektedir.

TDV Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski