İran halk edebiyatının başlangıcını, tek devlet halinde yaşayan Hint ve İran halkının milâttan önce 1500’lerde birbirinden ayrılmasından sonraki yüzyıllara götürmek mümkündür. İran halkının bugünkü İran yaylasına göçü sırasında karşılaştığı olayların göçe katılanlar tarafından anlatılmaya başlanması İran halk edebiyatının doğuşuna yol açtı. Bir süre günümüz İran’ında coğrafî şartların birbirinden ayırmadığı bölgelerde ortak olarak gelişen bu edebiyat, birbirine uzak veya farklı olaylara mâruz kalan bölgelerde farklı edebiyatların doğuşuna sebep oldu. Bölgelerin tabii yapısı ve beşerî olaylar zamanla insanların hayal gücünü etkiledi ve göçün hâtıraları dilden dile aktarılırken değiştirilmek ve eklemeler yapılmak suretiyle asıllarından uzaklaşarak yeni bir biçim kazandı. Muhtemelen başlangıçta siyasî, sosyal ve psikolojik bir gerçeği dile getiren olaylar zamanla masal şekline büründü. İran halk edebiyatının ilk örnekleri destanî dönem denilen bu dönemin ürünlerine dayanmaktadır. Bu edebiyatta evvelâ yaratılışla ilgili efsaneler doğmaya başladı. Önce ilk insan, Cemşîd. Garşasp, Rüstem, Pişdâdiyân ve Ke-yânîler’le ilgili masal ve destanlar, daha sonra İran şahlarıyla ilgili efsaneler oluştu. Ağızdan ağıza, nesilden nesile sözlü olarak aktarılan bu efsaneler Sâsânîler döneminde Hudâynâme adlı bir eserde toplandı. İlk halk edebiyatı ürünlerini ihtiva eden bu eseri. İslâmî dönemde Firdevsi’nin yine İran mitolojisi, halk inançları, halk masalları, destanlar ve destanî halk hikâyelerinden faydalanarak yazdığı. İslâm öncesiyle İslâmî dönem arasında bir geçiş niteliği taşıyan ünlü Şâhnâ-me’si takip etti. Sâmânîler devrinden oldukça zengin malzemeyi içine alan bu dönemden Câmâsbnâme, Artâk Virâz-nâme, Kârnâme-i Erdeşîr-i Bâbekân, Âyâtkâr-ı Zerîrân gibi eserler günümüze kadar gelmiştir. Aynı dönemde nesir halinde de kahramanlık hikâyeleri veya İslâm öncesi konularını ihtiva eden halk hikâyeleri teşekkül etmiş, bunların çoğu daha sonra halk kitaplarına da girmiştir.
Birçok İran halk hikâyesi, İran’a bağlı bulunan Arap kökenli Lahmîler döneminde Arapça’ya geçti. İran halk edebiyatının İslâm’dan sonra da Arap halk edebiyatı üzerinde etkisi oldu. Nitekim Dîneverî, İbn Kuteybe. Taberî, Mes’ûdî, Seâlibîve Bîrûnfnin eserlerinde İran halk edebiyatıyla ilgili malzeme vardır. Sâsânîler döneminde İran halk edebiyatı ürünleri arasına Pseudo- Callisthenes’in/sAender-nâme’sinin Pehlevî versiyonu da girdi.
İran halk edebiyatında sadece kaba güce dayanan kahramanlıklar değil Fer-had ve Şîrîn gibi aşk kahramanları da ele alınmıştır. Sâsânîler’in son dönemlerinde bu konular çok rağbette idi. Bu arada İran halk edebiyatına bütün İslâm ülkeleri tarafından benimsenen “Tâhir ile Zühre”, “Behram ve Gülendam”, “Yûsuf ve Züley-ha” gibi konular da girmiştir. İslâm dini kabul edildikten sonra “Semek u Ayyâr”, “Hamzanâme”, “Hâverannâme”, “Sind-badnâme” gibi dinî konuları ihtiva eden eserlerin de halk edebiyatı ürünleri arasında yer aldığı görülmektedir.
İslâm öncesinde destanlar hükümdarların etrafında oluşurken daha sonraki yüzyıllarda zulüm gören halkın hakkını aramak üzere veya doğrudan doğruya dağlara çıkan yiğitler yahut eşkıyalar İçin de destanlar söylendi. Böylece Ahmed Han, Avaz Han ve Çambül (Çambil) gibi kişilerin adları etrafında şekillenen destanlar ortaya çıktı. Ayrıca Mukanna*. Ali Şîr Nevâî ve Nâsır-ı Hüsrev gibi ünlü kişiler için de destanlar vücuda getirildi.
İran halk edebiyatı masallar bakımından da çok zengindir. Bu masalların konularının bir kısmı diğer İslâm ülkeleri halk edebiyatlarına da geçmiştir. Ancak bu hususta henüz ciddi bir inceleme yapılmadığı için bu ülkelere geçen hikâyeler ve bunların nisbeti belli değildir. İran masallarında bir yandan devler, periler, ejderhalar ve büyücüler yer alırken bir yandan da çok defa hırsız ve kabadayılarla ilgili günlük olayların ayrıntıları ile anlatıldığı görülür. Bu tür insanlar başarılı oldukları takdirde servetle veya bir kadınla ödüllendirilir.
Masallar genellikle “semakkâl” adı verilen bir kişi tarafından basit halk diliyle, dinleyicilere çekici gelmesi için de çeşitli jest ve mimiklerle anlatılır. Sade ve süs-süz olan bu masalların çoğu aşk, savaş ve tabii felâketleri konu alır. Kahramanlarının hemen tamamı idealize edilmiş faziletli ve yakışıklı insanlarla sonunda cezalandırılan kötü kişilerdir. Kadınlar olağan üstü güzel bir şekilde canlandırılmıştır.
Masalların konusunu eski halk rivayetleri, güneş, ay ve bunların tutulması, çeşitli hayvan türleri (maymun, yaban domuzu, köpek, katır) oluşturur; onların gelişmesi ve nitelikleri, konuşmaları ve bunları anlayan Süleyman peygamber gibi kişilerden de söz edilir. Ayrıca şehirlerin kuruluş ve yıkılışları, kaleler, köprüler, kuyu ve çeşme, burç. kule, su bendi ve kervansaraylarla ilgili hikâyeler de önemli yer tutmaktadır.
İran’ın kendine özgü masal koleksiyonları yanında Kelîle ve Dimne gibi Hint. binbir gece masalları gibi Arap kökenli sayılanlar da vardır. Bunlardan özellikle ikincisi, aslında erken çağlarda İran halk edebiyatından alınıp şekil değiştirdikten sonra tekrar İran’a dönen Hezâr Eİsâ-ne’den başkası değildir. Sindbâdnâme ve Hâtim-i Tâ’î de yabancı kaynaklardan tercüme yoluyla İran halk edebiyatına kazandırılmış hikâyelerdir. Halk edebiyatı içinde şehzadelerle ilgili eğitici ve öğretici nitelikler taşıyan bir tür daha vardır ki bu türün içine Sâsânîler döneminden kalma enderz veya pendnâmelerle, kâ-bûsnâme ve siyasetnâmeler girer.
Siyasî ve içtimaî şartlar İran’da halk hicvinin gelişmesine de yol açmıştır. Nasreddin Hoca, Molla Müşfiki, Şeyh Behlûl-i Dânâ ve Cuhâ gibi şahsiyetlerle ilgili hikâyelerde yönetimi elinde bulunduranlar hicvedilir.
Halk edebiyatı klasik ve modern İran edebiyatını da etkilemiş, çeşitli yazarlar hikâyelerinin konularında olduğu gibi dil ve üslûp bakımından da halk edebiyatından faydalanmışlardır. Safevîler döneminde klasik edebiyatın dinî halk edebiyatı ve halk geleneğiyle ilişkileri arttı. Şiîlik ve Sünnîlik mücadelesinde Şiîlik üstünlük sağlayınca dinî yüksek zümre edebiyatı da gelişti. Dinî halk edebiyatı Hz. Ali ve Ehl-i beyt sevgisi etrafında güç kazandı. Hz. Ali’nin savaşları ve çocuklarının başına gelenler etrafında yeni destanlar oluştu ve bunlar halk dramının ilk safhasını teşkil etti. Bu arada birçok halk mersiyesi ve tâziyenâme yazıldı. İslâmiyet’in ilk dönemindeki dinî olaylar ve şahsiyetlerle ilgili hikâyeler temsiller haline getirildi.
İran hikâye ve masal türlerinin yanında bir de “terane” adı verilen ve Türk halk şiirindeKi mânileri andıran dört mıs-ralık anonim halk şarkıları vardır, flubâî-ler gibi iki beyitten oluştukları için bunlara “dûbeytî” adı da verilir. Özellikle köylerde ve kırsal alanda yaşayan aşiret, kabile veya diğer toplulukların hafızalarında nesilden nesile varlıklarını sürdüren ve sevilen bu teranelerin derlenmesine başlanmıştır. Türk halk türkülerinde olduğu gibi kafiye düzeni “aaba” ve “aaab” şeklinde olan bu tür çok defa lirik duyguları yansıtır.
İran halk edebiyatı çerçevesi içinde “Kerem ile Aslı” ve “Köroğlu” gibi Türkler, İranlılar ve hatta Araplar arasında ortaklaşa gelişen ve hangisinin ürünü olduğu kesin olarak belli olmayan konular da vardır.
TDV İslâm Ansiklopedisi