Gayn (غ) Arap alfabesinin on dokuzuncu harfi.
Sözlükte “bulutlanmak, bulut; gönlü sıkıntı kaplamak; susamak” gibi anlamlara gelen gaynın (çoğulu agyân, gaynât, guyûnl ebced hesabındaki değeri 1000′-dir. Gayn. “ayn’dan noktalı olmasıyla ayrılır ve bundan dolayı “el-aynü’l-mu’ce-me” adıyla da bilinir. Bir sızıcı -sürtünücü damak fonemi (velaire fricativ) olan gaynın mahreci hançerenin yumuşak damak kısmıdır (edne’l-halk, postvelar). “Hâ” harfiyle aynı mahreci paylaşır; ancak hangisinin ağza daha yakın yerden çıktığı hususu ihtilaflıdır. Sîbeveyhi, Zemah-şerî, İbn Yaîş ve İbnü’l-Cezerî’ye göre “hâ’nın, Kasım b. FTrruh eş-Şâtıbî ve Mekkî b. Ebû Tâlib’e göre ise gaynın mahreci ağza daha yakındır. Gayn sadalı (cehrî, sonore) bir harf olup “hâ’dan bu sıfatıyla ayrılır ve Arap dilcileri tarafından “rihve mechûre müs-ta’liye” {fricative postvelaire sonore) şeklinde tanımlanır. Gayn sesi, Türkçe’deki “ğ’nin daha kuvvetli ve sert bir şekilde telaffuzundan hâsıl olan sese, çıkartılışı sırasında dilin dibine doğru küçük dilin hareketine imkân veren bir kanalın oluşması ölçüsünde de Fransızca’daki “kalın r”ye (r grossaye) yaklaşan bir sese tekabül eder.
Gaynın mahreç veya sıfat yakınlığı sebebiyle çeşitli harflerle değişkenlik gösterdiği görülür ve bunlar arasında özellikle ayn önemli bir yer tutar; meselâ aysan — gaysân leanne — leganne amcere = gamcer ab’ab = gabgab , afenşel — gafenşel gibi. Bu durumun aynın gayna dö-nüşmesiyle mi, yoksa bir yazım hatası sonucunda mı oluştuğu, ya da gaynlı şekillerin aynlıların değişik bir biçimi mi (varyant) olduğu meselesi dilciler arasında tartışma konusudur ve bu ihtimallerden birinciye “İbda! / bedel”, ikinciye “tashîf, üçüncüye de “lügat” veya “lu-gayye” denilmektedir. Ayn / gayn değişikliği bulunan kelimelerde hangisinin asıl olduğu hususu kesin biçimde tesbit edilememiş, klasik kaynaklarda daha yaygın olan şeklin “a’lâ” (daha üstün), “efsah” (daha fasîh), “eşher” (daha meşhur), “a’ref” (daha tanınmış), “ekser” (daha çok kullanılan) gibi kelimelerle belirtilmesi yoluna gidilmiştir. Aynı anlamda ve eşit derecede kullanılan farklı şekillerin de “bi’l-ayni ve’l-gayni” tabiriyle açıklandığı görülür. Modern dilciler ise aynlı kelimelerin esas olduğunu kabul etmektedirler. Ancak bazı hallerde gaynlı şekillerin aslî (aynlı) formları kısmen ya da tamamen ortadan kaldırıp yerine geçtiği görülür: teassere = tegassere amita = gamita hemea — hemega gibi. Ayn / gayn değişikliği gösteren kelimelerin bir kısmının yazım hatasından kaynaklandığı, bunların çoğunu Leys b. Muzaffer’in (ö. 187/803 |?|), Arap dilinin ilk büyük sözlüğü olan Halîl b. Ah-med’in(ö. 175/791 |?1) Kitâbü’l-‘Ayn’ım tamamlarken yaptığı, daha sonra gelen lügat âlimlerinin de imlâsı yanlış bu kelimeleri asıllarını araştırmadan eserlerine aktardıkları ileri sürülmüştür {Lisânul-Arab, “rğm / r’am” md.leri). Asmacî’-ye göre ise bu değişik yazılışlar anlam farkından doğmuştur; çünkü iki şekilden biri daha yoğun ve daha kuvvetli anlam belirtir; afaka = gafaka amişe = gamişe Örneklerinde olduğu gibi.
Sâmî diller uzmanı ve fonetikçi Çek şarkiyatçısı Rudolf Ruzicka, 1907 yılından başlayarak kırk yıl içinde yazdığı birçok makalede ayn / gayn değişikliği gösteren kelimelerin çokluğuna dayanarak gayn sesinin sadece Arapça’da bulunduğunu ve ayn sesinin farklı bir biçimi olarak gelişip zamanla müstakil bir ses haline geldiğini ileri sürmüştür. Aynı görüşü öğrencisi Karel Petrâcek ile H. Torczyner de paylaşmış, fakat Brockel-mann başta olmak üzere birçok şarkiyatçı buna karşı çıkarak çeşitli Sâmî dillerde gayn sesinin bulunduğunu savunmuştur. Aslında, Ruzicka’nın düşündüğü gibi sadece farklı yazılan eş anlamlı kelimelere dayanmak bu konuda yeterli değildir. Çünkü ayn / gayn değişikliği gösteren ve anlamdaş olmayan örnekler de vardır; meselâ azel / gazel. fer1 / ferg, em’ar / em-gar gibi.
Gaynın aynla olan bu ilişkisinden başka hemze, cîm, hâ, hâ, râ. sîn, şîn, fâ, kâf, kâf, lâm, mîm, nün, vâv, hâ harfleriyle de değişiklik gösterdiği görülür; bunlar arasında hâ / gayn dönüşümü diğerlerinden fazladır. Hemze / gayn: mâe mâga, mev” — mevg müvâ’ — müvâg, iste’rebe — istagrebe, semee = semeg; cîm / gayn: mecmece — magmaga; hâ / gayn: hazreme — gazreme leth – letg, vehar — vegar, tevahhare — tevaggar; hâ / gayn: ha-bene — gabe, hamer —gamer, humar — gumâ, zehar = zegar. hakka = gakka; râ / gayn: ramas — gamas mers = mags, reyn — gayn, fevre — fevg; sîn / gayn: isrendâ – ıgrendâ şîn / gayn: şenec gayn: fezreme — gazre. tarfeşe = targaşe; kâf / gayn: gulfe = kulfe, aglef — aklef, gamez = ka-mez, galgale = kalkal, tegalgale – tekalkale; kâf / gayn: kebene – gabene ; lâm / gayn: gamz = lemz, gammaz = lemmâz, zâle — zâga; mîm / gayn: gatma-ta = gatgata, ümlûc = uglû, gâre – mâre; nün / gayn: şinnîr = şigglr, zmât = zıgât. tezâ-neta = tezâgata; vâv / gayn: vattaşe — gattaşe; hâ / gayn: hezreme — gazrem, hemz — gamz , hem-mâz = gammaz, sebehlel = sebaglel, hemheme = gamgame gibi.
Bu eş anlamlı dönüşümlerin dışında, bir kelimede gayn sesinden önce gelen “sîn”in de telaffuz kolaylığı için “sad’a dönüştüğü (ses uyumu) görülür; meselâ esbaga – asbag, sâlig = şâlig gibi. Ayrıca gerçek Arapça kelimelerde gayn ile dm birleşmez ve bu durum aslı Arapça olmayan kelimelerin tesbitinde önemli bir ipucu teşkil eder.
TDV İslâm Ansiklopedisi