Gazi Evrenos Bey Camii ve Türbesi. Günümüzde Yunanistan sınırları içinde kalan Yenice-i Vardar’da ilk Osmanlı dönemine ait cami ve türbe.
Osmanlı Devleti’nin erken döneminde Rumeli’nin fethinde büyük hizmeti olan akıncılardan Evrenos Bey ve oğullarının esas vakıflarının bulunduğu Yenice-İ Vardar’daki (Giannitsa) külliyeleri hakkında yeterli bilgi yoktur. Gurbette kalan birçok benzeri gibi yok edilmeye mahkûm olan bu tarihî eserlere dair elde edilebilen bilgilere göre. Gazi Evrenos Bey Ye-nice-i Vardar’da cami. İmaret ve medreseden oluşan bir külliye yaptırdığı gibi oğullarından Ali Bey’in oğlu Şemsed-din Ahmed Bey de aynı kasabada bir külliye inşa ettirerek 1498’de vakfetmiştir. Yine Gazi Evrenos Bey soyundan îsâ Bey burada başta cami olmak üzere bazı hayratlar bırakmıştı. Günümüzde (1996) bunlardan ne gibi yapıların kalmış olduğu bilinmemektedir. Evvelce halkının çoğunluğu Türk olan Yenice’de(XX yüzyıl başlarında burada yaşayan 9700 nüfusun 6000’i Türk, 3000 kadarı Bulgar ve 700’ü Rum’du) halen hiç Türk yaşamadığından şehirde kalan eserlerin adlarını, hatta yerlerini öğrenmek imkânı pek kalmamıştır. 1953 yılında ancak uzaktan görme imkânı bulunabilen büyük caminin sülâlenin başı olan Gazi Evrenos Bey’e ait olduğu sanılırsa da Mac-hiel Kiel, bugün perişan harabesi duran büyük caminin Gazi Evrenos Bey’in torunu Şemseddin Ahmed Bey’in hayratı olduğunu bildirir. Vardar Yenicesi’nde cami, imaret ve medreseden meydana gelen bir külliye yaptıran Ahmed Bey, vefatından bir yıl önce 904’te (1498) bu hayratının vakfiyesini tanzim ettirmiştir. Kaynakları kullanmasını bilir görünen ve Vardar Yenicesi’ni daha iyi tanıyan Va-silis Demetriades ise M. Kiel’in görüşlerinin bazılarına katılmamakta ve Ahmed Bey’in camiini yine Yenice’deki bir başka küçük cami olarak teşhis etmektedir. Fakat onun da görüşlerinde açık olmayan hususlar vardır. 1668 yılında Yenice’ye uğrayan Evliya Çelebi, kurşun kubbeli eski bir mâbed olduğunu belirttiği İskender Bey Camii’ni en başta anar ve Gazi Evrenos neslinden İskender adlı kişi tarafından yaptırıldığını bildiren dört satırlık kitabesinin metnini verir. Halbuki İsmail Hakkı Uzunçarşı-iı’nın düzenlediği Evrenosoğulları şeceresinde İskender adı yoktur. Bu sebeple mesele ancak kaynaklarda yapılacak yeni araştırma ve yerinde incelemelerle aydınlığa kavuşturulabilir. Demetria-des’in ifadesine göre cami, Balkan Savaşı sırasında 1912’de Yenice Yunan ordusu tarafından ele geçirildiği sırada Türk kesimi yanarken tahribe uğramış, II. Dünya Harbi yıllarında da büsbütün harap olmuştur. 1953’te görüldüğünde ise büyük caminin bir cephesi bütünüyle yıkılmış ve binanın âdeta kesiti ortaya çıkmış bulunuyordu.
M. Kiel tarafından yayımlanan planına göre Evrenosoğlu Camii aslında bir tabhâneli cami olarak yapılmış olmalıdır. Belki giriş kısmında beş bölümlü bir son cemaat yeri vardı. Girişteki kubbeli ilk mekân, bu tipteki camilerde rastlanan kapalı bir avlu geleneğini sürdüren bölüm olmalıdır. Bunun iki yanındaki kanatları M. Kiel yarım kubbeli olarak çizmiş ve aslında da öyle olduklarını düşünerek restitüsyonunu yapmıştır. Halbuki bu yan mekânlar ortalarından bölündüklerinde her tarafta eşit ölçülü ikişer tabhâne hücresi oluşmaktadır. Anlaşıldığına göre aslında bir taphâneli-cami olarak İnşa edilmişken sonraları bu görevini yapmasına gerek kalmadığı için belki de cami yangın, zelzele gibi bir âfet yüzünden zarar gördüğünden veya sadece cemaate daha fazla yer sağlamak amacıyla aralarındaki duvarlar kaldırılarak yanlardaki tabhâneler orta mekânlara açılmıştır. Bu şekildeki değişiklikler aynı tipten ibadet yerlerinin çoğunda yapılmıştır. Kıble tarafındaki esas namaza mahsus olan ikinci mekân, M. Kiel’in ölçülerine göre 14 m. kadar çapında bir kubbe ile örtülü idi. Bu bölümün güney tarafını teşkil eden kıble duvarı ise bütünüyle yıkıldığından mihraptan hiçbir iz kalmadığı gibi buraya bir ilâve yapılarak cami pamuk deposu haline getirilmiştir. Bu değişiklikler tarihî eserin bünyesini de geniş ölçüde bozmuştur. Ancak bazı yerlerde, erken dönem Osmanlı-Türk yapı sanatına ait muntazam kesme taşlar arasında tuğladan yatay ve dikey örgülü duvar tekniğinin varlığı görülmektedir.
Evliya Çelebi, Vardar Yenicesi’nde Gazi Evrenos Bey’in çok değişik bir mimariye sahip olan türbesinden de bahseder. Tarifinden anlaşıldığına göre Evrenos Bey’in naaşı, Selçuklu türbelerinde olduğu gibi zeminden aşağıda üç basamak inilen bir cenazelikte bulunan mermer bir lahittedir. Üstteki kubbeli mekânda ise ikinci bir mermer sanduka vardır. Kitabesinde 820 (1417) tarihi okunur. Başka hiçbir yerde bu derecede ihtişamlı türbe görmediğini belirten Evliya Çelebi, türbenin içinin her tarafındaki pencerelerle aydınlandığını da belirtir.
Demetriades’in incelediği türbe ise Evliya Çelebi’nin tarifini yaptığı türbe değildir. Üslûbundan anlaşıldığına göre XIX. yüzyıl sonlarına doğru bütünüyle yenilenen bu bina büyük pencereleri olan kare planlı, tuğladan inşa edilmiş kubbesiz bir yapıdır. İçindeki iki mekândan birinde mihrap bulunan türbe de pamuk ardiyesi olarak kullanılmaktadır. Mihrabın karşısındaki duvarda ise üzerinde Evrenos Bey’in dönemine uymayan bir hatla yedi satır halinde yazılmış mezar kitabesi yer alır. Bunda. îsâ oğlu “Melikü’l-guzât ve’l-mücâhidîn” Hacı Evrenos’un 820 yılının 7 Şevvalinde(17 Kasım 1417) vefat ettiği bildirilir. Ancak bu kabir taşı. çok sade süslemesi ve yazısı bakımından geç bir tarihte yapıldığı tesirini bırakmakta, esasen türbenin mimarisi de Evliya Çelebi’nin tarifine uymamaktadır. Balkan Savaşı’na kadar Yenice’de yaşayan Evrenosoğullan’nın bu türbeyi yenilemiş olmaları muhtemeldir.
Aynı kasabada Gazi Evrenos Bey’in torunu Ahmed Bey’in türbesi olarak kabul edilen bina esas mimarisini koruyabilmiştir. Sağır bir kasnağa oturan bu kubbeli yüksek yapı, XIV-XV. yüzyılların Türk duvar tekniğine uygun olarak aralarında tuğla çerçeveler bulunan kesme taş örgülü, gösterişli bir binadır. Ekrem Hakkı Ayverdi, bunun astında türbe değil, bir sıbyan mektebi olması ihtimalini ileri sürer. Her cephesinde sivri kemerler içinde ikişer ve üstte de bir pencere açılmıştır. Eğer yukarıda adı geçen türbede Gazi Evrenos Bey’in ismini veren mezar kitabesi olmasaydı esas türbesinin bu yapı olduğu düşünülebilirdi. Fakat kanaatimizce bu bina bir sıbyan mektebi de değildir.
M. Kiel. 19701i yıllarda Yenice’de çok harap durumda bir tek hamamla yakınında kubbeli küçük bir cami daha tes-bit etmiştir. Bunlardan başka burada yine Evrenosoğulları soyundan Şerif Ahmed Bey tarafından 1167 (1753-54) yılında yaptırılan saat kulesi bulunmaktadır.
Rumeli Türklüğü’nün günümüzde unutulmuş bu merkezinde kalan mimari hâtıralarına dair elde edilen yayınların en yenisi yirmi yıllık olduğuna göre aradan geçen zaman içinde bu eserlerin ne duruma gelmiş olduğunu tahmin etmek güç değildir.
TDV İslâm Ansiklopedisi