Güldeste-i Riyâz-ı İrfan. İsmail Belîğ’in (ö. 1142/1729) Bursa’da ölmüş veya orada yaşamış ünlüler hakkındaki hal tercümesi kitabı.
Güldeste-i Riyâz-ı İrfan, Tezkire-i Belîğ; Târih-i Vefeyât-i Beliğ Efendi, Güldeste-i Belîğ, Güldeste, Târih-i Burûsa gibi isimlerle anılan eserin tam adı Güldeste-i Riyâz-ı İrfan ve Vefeyât-ı Dânişverân -ı Nâdiredân “dır. Müellif müsveddesinde eserin adını önce “Güldeste-i Riyâz-ı Erbâb-ı Kemâl-i Burûsa” olarak koymuş, daha sonra bu şekilde değiştirmiştir.
Eser, Baldırzâde Şeyh Mehmed Selîsî’nin 1059’da (1649) telif ettiği, Bursa tarihiyle ilgili ilk eser olan, Bursa’da medfun meşâyih, âlim ve şairlere dair vefeyâtnâme türündeki Ravza-i Evliya’sına zeyil olarak kaleme alınmıştır. Belîğ, Baldırzâde’nin yer vermediği Bursa’da yatan padişah, şehzade ve vezir gibi şahsiyetlerin yanı sıra onda bulunmayan başka sınıf ve mesleklerden kimseleri de kitabına aldığı gibi, Baldırzâde’nin eserinden bu yana Bursa’da ölmüş ünlüleri de ilâve etmiştir. Kitabını hazırladığı sırada geçici olarak gittiği İstanbul’da Atâî’nin Hadâiku’l-hakâik’ına zeyil yazan Uşşâkîzâde İbrahim Efendi’den ve diğer bazı kişilerden faydalanmış, müsveddelerini gösterdiği Sadrazam Damad İbrahim Paşa’nın isteğiyle bunları temize çekmiştir. Bizzat kendisinin bildirdiğine göre eserini 1133’te (1721) Bursa’da yazmaya başlamış ve 4 Safer 1135’te(14 Kasım 1722) tamamlamıştır. Kitabının sonuna koyduğu tarih manzumesinin 1141 (1728) yılını göstermesine bakılırsa, arada bazı ilâveler yaparak bir müddet bekledikten sonra tekrar İstanbul’a gidip eserini aldığı son şekliyle İbrahim Paşa’ya takdim ettiği söylenebilir.
Belîğ, Bursa’da yetişmiş yahut sonradan bu şehre gelip orada ölmüş şahsiyetlerin hal tercümelerini topladığı kitabını, her birine “gülbün” adını verdiği beş bölüm üzerine düzenlemiştir. Birinci bölümde. Osman Gazi’den itibaren Bursa’da yatan ilk Osmanlı sultanları, şehzadeler ve vezirler (kırk bir kişi); İkincisinde meşâyih, vaiz ve dervişler (154 kişi); üçüncü bölümde âlim ve müderrisler (218 kişi); dördüncüsünde şairler (elli yedi kişi); beşincisinde ise musikişinas, hattat, nakkaş ve meddahlarla hekimler (yirmi bir kişi) yer almaktadır. Eserde toplam olarak 491 kişinin hal tercümesi bulunmaktadır. Bunların hayatları oldukça tafsilâtlı anlatılmış, şairliği olanların şiirlerinden örnekler verilmiştir.
Eserin her bölümünde belirli zümrelerdeki kimselerin biyografilerinin bir araya toplanması, müellifin düzenli bir metoda sahip olduğunu göstermektedir. Önemli bilgiler verdiği beşinci bölümü sanatkârlara ve çeşitli sınıftan hüner sahiplerine ayırmakla Belîğ, çok defa bu mesleklere yer vermeyen tabakat ve terâcim-i ahvâl kitaplarına göre bir yenilik ortaya koymuştur. Bundan dolayı beşinci bölüm esere ayrı bir değer kazandırmaktadır. Eserin bir diğer özelliği de faydalanılan kaynaklardaki bilgilerin aynen alınmayarak zaman zaman bunların yanlışlarının da belirtilmiş olmasıdır.
Güldeste’nin on dört yazma nüshası bilinmektedir. Bunlardan biri, Müsved-de-i Güldeste-i Riyâz-ı Erbâb-i Ke-mâl-i Burûsa adını taşıyan müsvedde halindeki nüshadır. “Telhis nüshası” denilen kısaltılmış bir nüsha da İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir. Diğer on iki nüsha İstanbul Üniversitesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Süleymaniye, Bursa İl Halk, Medine’de Şeyhülislâm Arif Hikmet Bey kütüphaneleriyle Paris Bibliotheque Nationale, Kaiserlich-Königlichen Hof-Bibliothek zu Wien ve Kahire Dâ-rü’l-kütübi’l-kavmiyye’de bulunmaktadır. Türkiye kütüphanelerinde mevcut en eski nüsha 1135 (1723) tarihli olup müellifin hayatında istinsah edildiğinden ayrı bir öneme sahiptir.
Güldeste-i Riyâz-ı İrfân’a gördüğü büyük rağbet dolayısıyla aşağıdaki zeyiller yazılmıştır: Eşrefzâde Ahmed Zi-yâeddin. Gülzâr-i Sulehâ ve Veieyât-ı Urefâ; Mehmed Fahreddin, Gülzâr-ı İrfan; Gazzîzâde Abdüllatif, Hulâsatü’I-veieyât.
Eser, Bursa Ticaret Mahkemesi reisi Kasabzâde Mehmed Eşref tarafından 1302″de (1884) Bursa’da Hüdâvendigâr Matbaası’nda bastırılmıştır. Güldeste’-nin. 1932-1936 yıllan arasında Bursa’da Yeni Fikir gazetesinde tefrika şeklinde yayımına başlanmışsa da gazetenin kapanması üzerine bu neşir yarım kalmıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi