Hacı Evhad Camii. İstanbul Yedikııle’de XVI. yüzyıla ait cami.
Şehrin kuzeybatı köşesinde. Yedikule’-nin az yukarısında ve surların iç tarafında bulunmaktadır. Esasında tekke, hamam ve çeşmelerle birlikte küçük bir külliye oluşturduğu ileri sürülen Hacı Evhad (Hacı Evhadüddin) Camii, Mimar Sinan tarafından 993 (1585) yılında inşa edilmiştir. Ayvansarâyî, kurucusunun Kasap Hacı Evhad adında bir kişi olduğunu kaydeder ve caminin cümle kapısı üstünde bulunan, Azîzî mahlaslı bir şair tarafından yazılmış tarih manzumesinin kopyasını verir: “Hacı Evhad kim bu zîbâ camii / Yaptı lillâh eyleyip bezl-i direm // Yaraşır ol sâ-hibü’l-hayra eğer / Âlemin cömerd kassâ-bı desem // Dedi târihin Azîzî-i hakîr / Hacı Evhad Camii misl-i Harem 993” (1585). Hadîkatü’l-cevâmi’de bu tarih 983 (1575) olarak gösterilmiştir. Hacı Evhad’-ın kabri kıble duvarı dışındaki hazîrededir. Hadikafü’i-cevömi’yazıldığındacaminin avlusunda zaviye hücreleri bulunuyordu. Vakfın mütevellileri de kurucusu ile aynı meslekten kişilerdi.
Mimar Sinan’ın eserlerinin adlarını veren çeşitli listelerde Hacı Evhad Camii de yer alır. Evliya Çelebi, XVII. yüzyıl İstanbul’unun vakıf binalarını anlatırken bu caminin de adım verir ve başka bir açıklama yapmaksızın sadece Mimar Sinan yapısı olduğunu bildirir. Tekke ile birlikte cami. Sultan Abdülmecid tarafından Nakşibendî şeyhi Hüsâmeddin Efendi’nin isteği üzerine 1267 (1850-51) yılında tamir ettirilerek avlusuna yeni bir şadırvan yaptırılmıştır. Avlu duvarının Hacı Evhad sokağına açılan kapısı üstünde Sultan Abdül-mecid’in tuğrası ile Mustafa Saffet Efendi tarafından yazılmış manzum kitabe yer alır. Kitabenin tarih beyti şöyledir: “Söyle ey Safvet leb-i ifrâd ile târihini / Yaptı bu dergâhı muhkem hükm-i Han Abdülmecîd, 1267”. Caminin kapısı üstündeki “maşallah” yazısı ile 1313(1895-96) tarihi, herhalde 1894 depreminin bıraktığı zararların giderilmesiyle ilgilidir.
Cami, ünlü bir mimarın eseri olmasına rağmen 1930’lu yıllarda son derece harap bir durumda bulunuyordu. 1920’ler-de bir yangın geçirdiği söylenirse de bu hususta kesin bilgi yoktur. Halil Edhem Bey’in İstanbul camilerine dair kitabında ibadethanenin bu durumunu gösteren bir fotoğrafı vardır. Semavi Eyice de 1941-1942 yıllarında Hacı Evhad Camii’nin bakımsız ve perişan bir harabe görünümünde olduğunu tesbit etmişti. Nafia Gezer ile oğlu Rahmi Gezer ve gelini Emine Dürnev Hanım 1945 yılında camiyi tamir ettirmişlerdir. Bu hususu belirten Latin harfleriyle yazılı bir kitabe son cemaat yeri duvanndadır.
Hacı Evhad Camii, etrafı yeni bir duvarla çevrili bir avlunun içinde enlemesine dikdörtgen planlı bir binadır ve yine İstanbul’da Ramazan Efendi (Bezirgan), Şeh-remini’de Odabaşı, Çapa’da 1956-1957′-de yıktırılan Kazasker Abdurrahman Çelebi, Tophane sırtlarında Başdefterdar Ebül-fazl. Balatta Ferruh Kethüda camilerinin bir benzeridir. Bu yapıların hepsi Sinan tarafından inşa edilmiştir. Mimar Sinan 1588’e doğru Öldüğüne göre Hacı Evhad Camii onun son eserlerindendir. Binanın duvarları iki sıra tuğla, bir sıra kesme taştan kuşaklar halinde örülmüştür. Kıble duvarında altta sivri boşaltma kemerli dikdörtgen, üstte alçı şebekeli daha dar pencereler bu cephe sathında ahenkli bir sıralanış gösterirler. Cümle kapısı mermer sövelerle çerçevelenmiş, üstüne de kitabe levhası yerleştirilmiştir. Cami kitlesinin dışında ahşap direklere oturan, üstü kiremit örtülü bir son cemaat yeri vardır. Bugünkü biçimiyle burası eski temeller üzerine 194S tamirinde inşa edilmiştir.
Eski fotoğrafta bu ahşap son cemaat yerinin olmadığı görülür. Mihrap alçıdan mu-karnaslı olarak ihya edilmiş, ahşap minber ve mahfiller de 1945’te yapılmıştır. Eski fotoğraflarda cami dört duvar halindedir: bu yüzden de üstünün örtü sistemi bilinmemektedir. Bu tip camilerde çatı içine gizli ahşap bir kubbe bulunduğundan herhalde aslında burada da böyle bir kubbe vardı. Son tamirde harimin üstü düz, çıtalı (pasalı) bir tavanla örtülmüş, üstüne de kiremit kaplı bir çatı yapılmıştır.
Bütünüyle kesme taştan olan minare ahenkli orantıları ve zarif ayrıntıları ile dikkati çeker. Gövde hafifçe pahlı, şerefe çıkmaları ise mukarnaslıdır. Gövde pahlarının kenarları kordonlar halinde olup bunlar şerefe altında sivri kemercikler, pabuç yukarısında altta tomurcuk kabartmalarla birleşirler.
Caminin içinde bilhassa mihrapta çiniler vardı. 1941 ‘de bu çinilerden en küçük bir parça dahi kalmamıştı. Fakat duvarlarda çini karolarının harç üzerinde bıraktığı izler görülebiliyordu. Bunların, caminin inşa edildiği yıllarda en mükemmel örneklerini veren İznik çinileri olduğu tahmin edilmektedir. Buraya ait, üzerinde “resûlullah” yazısı bulunan bir çininin vaktiyle Evkaf Müzesi’ne götürüldüğü söylenir. Herhalde caminin ahşap aksamı, tavanı ve ahşap gizli kubbesi de evvelce muhteşem kalem işi nakışlarla kaplanmıştı.
Kıble duvarı önündeki nazirede birçok mezar vardır. Bunlardan Hacı Evhad’a ait olanı, iri yuvarlak mermer şâhidelerden ibaret olup üstünde kitabe yoktur. Yanında bulunan yine iri ölçüdeki ikinci kabre işaret eden şâhideler de yazısızdır. Hazî-renin cadde kenarındaki duvarında Hacı Evhad’ın 993 (1585) tarihinde vefat ettiğini bildiren bir kitabe varsa da bunun sonradan konulduğuna ihtimal verilir. Bu hazîredeki taşların bir kısmı tekke post-nişinleriyle yakınlarına aittir. Caminin XIX. yüzyılda yapılan şadırvanı on iki köşeli mermer bir hazneyi örten ve ağaç dikmelere dayanan altıgen piramit biçiminde ahşap bir çatıdan ibarettir.
Bugün izi kalmayan tekke binası, eski fotoğrafından anlaşıldığı kadarı ile gösterişsiz tek katlı bir yapı idi. Bu hususta Baha Tanman yeteri kadar bilgi derlemiştir. Buna göre Encümen Arşi-vi’ndeki fotoğraflarda harap durumda olan derviş hücrelerinin moloz taş duvarlı olduğu, avluya bakan yönde ahşap direkli bir sundurmanın bulunduğu, kiremit kaplı bir beşik çatının bunları örttüğü görülmektedir. Günümüzde hücrelerin yerinde Sünbül Efendi Erkek Kur’an Kursu’nun Hacı Evhadüddin Camii şubesine ait tek katlı, betonarme binası bulunmakta. Komodor Zeki Işın sokağı üzerindeki arka cephede dikdörtgen açıklıklı pencerelerden bazılarının korunduğu gözlenmektedir. Tamamen ortadan kalkmış bulunan diğer tekke bölümlerinin de (selâmlık, mutfak vb.) avlunun sınırında yer aldığı ve derviş hücreleriyle yaklaşık aynı özellikleri paylaştığı tahmin edilebilir. Tekkenin faal olduğu yıllarda cami tevhidhâne olarak kullanılıyordu. Avlu girişlerinin yanındaki çeşmelerden birinin yalnız haznesi kalmıştır. Diğer çeşmenin barok üslûbunda süslemeleri olan ayna taşı, bunun XVIII. yüzyıl ortalarından sonraki bir tarihte yapıldığını gösterir.
Hacı Evhad Camii’nin yanında bulunan ve onun evkafından olduğu sanılan tek hamam, mimarisinden anlaşıldığı kadarı ile Mimar Sinan’ın yapısı değildir. Esasen Sinan’ın eserlerini bildiren listelerde de adına rastlanmaz. Ahşap soyunma yeri yakın tarihlerde betondan yenilenen hamamın sıcaklık bölümü, klasik Osmanlı hamamlarının aksine oldukça değişik ve intizamsız bir plan gösterdiğinden geç bir dönemde yapılmış olmalıdır.
TDV İslâm Ansiklopedisi